ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
<<KİTAP LİSTELERİ
YOKTUR GÖLGESİ TÜRKİYE'DE: SEZAİ KARAKOÇ
Yazar: Sıddık Akbayır
KONUSU

Yoktur Gölgesi Türkiye’de: Sezai Karakoç”  kitabı Karakoç’un 80. yaşına armağan olarak yeni yılın ilk ayında Turkuvaz Kitap tarafından yayımlanarak okuyucuyla buluştu. Kitap şüphesiz öncelikle Sezai Karakoç’un 80. doğum yıldönümünün kutlandığı yılda şairin hatırlanmasına vesile olduğu için önemli. Ancak bunun yanında derli toplu bir Sezai Karakoç çalışması olması bakımından da ayrı bir önem taşıyor.

Bilindiği gibi Karakoç hakkında, aralarında Şakir Diclehan’ın Sanat ve Düşünce Dünyasında Sezai Karakoç (1980), Ebubekir Eroğlu’nun Sezai Karakoç’un Şiiri (1981),  Turan Karataş’ın Doğunun Yedinci Oğlu (ilk baskı 1988), Muhittin Bilge’nin Medeniyet ve Diriliş (2004), İlhan Genç’in Leylâ ile Mecnun’un İki Şairi (2005), Ali Haydar Haksal’ın Sezai Karakoç Eleğimsağmalarda Gökanıtı (2007), Münire Kevser Baş’ın Diriliş Taşları Sezai Karakoç’un Düşünce ve Sanatında Temel Kavramlar (2008) adlı biyografi ve/veya inceleme kitapları; Kahramanmaraş Belediyesince düzenlenen Kahramanmaraş’ta Sezai Karakoç’la Kırk Saat sempozyumu kitabı (2006), Kültür Bakanlığınca yayımlanan Sezai Karakoç kitabı (2010) olmak üzere bir çok kitap yayımlanmış, doktora ve yüksek lisans tezleri yapılmıştı.

Sıddık Akbayır’ın size tanıtmak istediğimiz kapsamlı çalışması hayli geniş bir kaynak taramasının sonucunda oluşmuş. Şairin doğumundan başlayarak Ergani’deki yılları, öğrencilik günleri, Mülkiye’deki zamanları, orada kurduğu arkadaşlıkları, Büyük Doğu dergisiyle olan bağları, Necip Fazıl’la olan ilişkisi, memuriyet hayatı, bir yanda şiir serüveni, Diriliş felsefesinin oluşması bağlamında dünden bugüne tüm hayatı çeşitli tanıklıklar eşliğinde okuyucuya sunulmuştur. Bu ayrıntılı çalışmanın bir başka önemi tüm bunların bilimsel bir yaklaşımla ele alınmasına karşın bilimsel bir metnin sıkıcılığından ziyade, okuyucunun rahatça okuyabileceği akıcı bir üslûpla kaleme alınmış olmasıdır.

Sıddık Akbayır, “Niçin Sezai Karakoç?”  sorusunun cevabını arayarak çalışmasına başlıyor. Otuz  iki cevap vermiş yazar bu soruya: “direnişçi değil; dirilişçi olmayı seçen bir isimdir” (s.14), “şiire bağışlanmış bir hayattır” (s.13), “bugünkü şiiri hazırlayan en önemli isimlerden biridir.” (s.12), “herkesin tarihi kendisiyle başlattığı bir coğrafyada, bütün kesimlerce kabul görmüş seçkin bir isimdir.” (s.14) gibi cevaplar bunlardan bazılarıdır.

Yazar, sıkça sorulan “Sezai Karakoç İkinci Yeni’nin Neresinde?” sorusuna da cevap arar eserinde. Şairin İkinci Yeni’yle olan ilişkisi bağlamında ayrı bir bölüm açan Akbayır, Cemal Süreya’nın, ki Karakoç’un Mülkiye’den sınıf arkadaşıdır, tanıklığına yer verir. “İlk şiirlerinden beri metafiziği gözeten Sezai Karakoç, Mehmet Âkif-Yahya Kemal-Necip Fazıl çizgisini belirginleştirip Kur’ân’ı asrın idrâkine bir kez daha söyletmek’ üzere, diriliş düşüncesini geliştirir.” (s.63) “1950’lerde yazdığı şiirlerde İkinci Yeni’nin dil, imaj ve anlam konusundaki dikkatlerine karşı mesafesini hep koruyan Karakoç, 1960’larda bunları ustaca değerlendirir. Şiirini bir taraftan epiğe açarken bir taraftan da yoğun ve tekrarlı imajlarla zenginleştirir. Dil sapmalarından da kaçınmayan şairin imajlarında, kaynaklarının belirleyiciliği hissedilir. Bu da onun İkinci Yeni deneyimini dönüştürdüğünü gösterir.” (s.62) Böylece çokça tartışılan İkinci Yeni-Sezai Karakoç ilişkisi konusunda net belirlemeler yapıldığını görürüz.

Büyük Doğu dergisiyle tanışması ve Necip Fazıl bahsi de Karakoç söz konusu olunca ayrı bir değerlendirmeyi şüphesiz gerektiriyor. Necip Fazıl-Sezai Karakoç ilişkisini Ece Ayhan, Cemal Süreya, Durali Yılmaz gibi farklı kişilerin tanıklıklarına dayanarak aktaran yazar, “İki Fotoğraf Arasındaki Yedi Fark” başlıklı bölümde iki şairi kimi özellikleri açısından karşılaştırıyor. Yazara göre Karakoç , “Diriliş dergisini kendi kısıtlı olanaklarıyla çıkarır, kimseden yardım istemez. (…) Necip Fazıl, Büyük Doğu dergisini Başbakan Adnan Menderes’in örtülü ödeneğiyle çıkarır.” (s. 81.) Karakoç “hiçbir şiirini reddetmez.(…) Ancak Necip Fazıl, otuz yaş öncesi şiirlerinin çoğunu reddeder, bunları kitaplarına almaz.” (s.81-82) Karakoç, “ödülleri kabul etmez, kabul etse de parasını almaz. Necip Fazıl, bir yanda, ‘Büyük Şair’ unvanını alan Abdülhak Hâmit Tarhan’ı eleştirir, onun büyüklüğüyle ve şairliğiyle alay eder; öte yandan, Türk Edebiyatı Vakfı’nca kendisine sunulan “Şairler Sultanı” unvanını kabul eder.” (s.82) Karakoç, “konuşmaya, görünmeye, güncele meraksızdır. Afişlerden, reklamlardan, duyurulardan rahatsız olur. Necip Fazıl, görünmek, bilinmek, saygı görmek, önemsenmek ister. Tören provalarına tutkun bir yapısı vardır.” (s.82) Karakoç, “kitleleri sürükleyecek, salonları coşturacak bir hitabet gücünden yoksundur. (…) Necip Fazıl, müthiş bir hitabet gücüne sahiptir.” (s.82) Karakoç, “Diriliş Partisi’ni-hem de iki kez-sessizce kurar. Yakın dostlarının gayretini bekler yalnızca. Necip Fazıl, Büyük Doğu Cemiyeti’ni büyük bir gürültüyle kurar, bu cemiyeti partilerüstü görür.”(s.82) Sezai Karakoç’un şiiri, “biçimsel açıdan geleneğin izinden gitmez, İkinci Yeni sınırlarında dolaşır. Sezai Karakoç’un şiiri, içerik açısından da muhafazakâr, sağcı şiirler değildir. Değiştirici, dönüştürücü, devrimci ve protestocudurlar. Necip Fazıl’ın şiiriyse biçimsel açıdan geleneğin devamıdır, heceyi doruklara taşır. Necip Fazıl’ın şiiri de, içerik açısından muhafazakâr bir şiir değildir.” (s.83) Benzer karşılaştırmayı yazar, Nazım Hikmet bahsinde de yapar. Hilmi Yavuz, Gülten Akın, Kemal Varol gibi isimlerin tanıklıklarından Karakoç’u anlatır bize yazar. Bu da aslında bizim Karakoç’a farklı bakış açılarıyla bakmamızı sağlıyor.

Diriliş dergisi, Diriliş Yayınları ve Diriliş Partisi’ni de ayrı başlıklar altında tek tek ele alan yazar, Karakoç’un diriliş düşüncesini açık bir şekilde verebilmek için bir siyasi parti lideri olarak da şairin değerlendirmesini partinin kuruluşu ve programı üzerinden yapmaya çalışıyor.  Partinin ambleminden başlayarak, kuruluş gerekçesi, parti ilkeleri, medeniyet, millet ve devlet kavramlarına da bu bölümlerde ayrıntılı bir şekilde değinen yazar, sonraki bölümde şairin eserlerine yer vermiş. Akbayır, “Bir Şairin Öyküleri” ve “Bir Şairin Oyunları” başlıklarını taşıyan bu bölümlerde şairin bu türdeki eserleri ve özelliklerinden bahsetmiştir. Kuşkusuz başlıklardan da anlaşılacağı üzere Karakoç öncelikle “şair”dir ve denilebilir ki öyküleri ve oyunları diriliş düşüncesi çerçevesinde şekillenmiştir, şiirlerinin gölgesinde kalmıştır.

Şairin “Gül Muştusu”, “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine”, “Masal” ve “Monna Rosa” adlı şiirlerinin ayrıntılı bir tahlilini de yapan Akbayır, çalışmasını “Sezai Karakoç’un Poetikası” ile bitirmiştir. Çalışmanın sonunda “Kaynakça” bölümünde Karakoç’un kitaplarına ve yazılarına, şairin hakkında yapılmış çalışmalara da yer vermiştir.

Sıddık Akbayır’ın “Sezai Karakoç’un 80. yaşına bir saygı duruşu” olan bu çalışması fotoğraf çektirmeyi sevmeyen, muhtemelen kendisinden habersiz çekilen eldeki birkaç fotoğrafıyla da görsel açıdan zenginleştirilmiştir. “Yoktur Gölgesi Türkiye’de: Sezai Karakoç” kitabı, sunuş yazısında yazarın da ifade ettiği gibi “tez soğukluğu” taşımamasına özen gösterilmiş, Karakoç’un biyografisini roman tadında okumak isteyen, daha önce şairle tanışmamış okurların da rahatça okuyabileceği bir eser olarak dikkatlere sunulmuştur.

SIDDIK AKBAYIR, “Yoktur Gölgesi Türkiye’de” : SEZAİ KARAKOÇ, Turkuvaz Kitap, İstanbul, 2013, 260 s.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

 

 

 
DOĞRULUŞ 'un Tavsiye Ettiği Kitaplar
Online Kişi: 23
Bu Gün: 72 || Bu Ay: 5.967 || Toplam Ziyaretçi: 2.195.666 || Toplam Tıklanma: 51.878.591