Kategori : / TASAVVUF | Okunma Sayısı: 3771 |
…
Hayâlî keşiflere ve misâl âlemine ait sûretlerin zuhûruna aldanarak ehl-i sünnet ve’l-cemaat yolundan sapmaktan sakınınız. Çünkü bu fırkaya tâbi olmadıkça kurtuluş düşünülemez. Size düşen, var gücünüzle çalışarak bu büyüklere uymak, onların izinden ayrılmamak ve ne olursa olsun, bu tâbi oluşa aykırı şeylerden uzak durmaktır. “Elçiye düşen, yalnızca duyurmaktır.” (Ankebût, 18)
İfadelerdeki rahatlığınız ve genişliğiniz beni şöyle bir vehme götürdü: Bu hayaller sizi neredeyse bu büyüklere uymaktan alıkoyacak ve nefsinin keşiflerine tâbi olanlardan kılacak… Böyle bir durumdan, nefislerimizin şerrinden ve kötü amellerimizden Allah Sübhânehû’ya sığınırız. Şeytan güçlü bir düşmandır. İnsan doğru yoldan çıkıp diğer yollara sapmamak için nefsine dikkat etmelidir.
Bu nasıl bir belâdır ki, ayrıldıktan sonra bir sene bile geçmeden ihtiyat yolundan, sünnete ve ehl-i sünnet ve’l-cemaata sımsıkı sarılma anlayışından bir kayma olmuş! Kurtuluşun bu büyüklere tâbi olmakla sınırlandığını siz de kabul ederdiniz. Ama şimdi hayallerinizi inançlarınız hâline getirip üzerine bir sürü mesele binâ ediyorsunuz. İşin zâhirine bakarsak, karşılaşmamız çok uzak bir ihtimâl. Ümit bağını koparmadan geçiminizi ve muamelenizi sürdürmelisiniz.
“Rabbimiz, bize katından bir rahmet ver ve bize şu işimizden bir çıkış yolu hazırla!” (Kehf, 10)
İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât Tercümesi, Yasin Yayınevi, c. 3, mektup: 31 (Molla Bedruddîn’e yazılmıştır), s. 279-280
Yazar: İmâm-ı Rabbânî Hz. |
30-12-10 |
||
E mail: Mail Adresi Yok | Tweet | ||