ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MÜLÂKÂT
Okunma Sayısı: 2445
Yazar: Şaduman Alperdem
BU TOPRAĞIN KOMPLEKSSİZ KIZI İLE KONUŞMA

 

Şaduman Alperdem

Meryem Aybike Sinan, bir edebiyat öğretmeni, Türkolog, bir yazar, bir anne, bir eş ve her şeyden önce sevgi dolu genç bir arkadaşımız. Kendisini tanıdığımız kadarıyla gerçekten dolu dolu bir kültür kadını, bir entelektüel. Gayretli, çalışkan , her dem koşuşturan, üreten, yerinde duramayan cevval bir hanımefendi diyebiliriz kendileri için. Sanatalemi.Net sitesinin hem en genç hem de en çalışkanlarından bana göre. Kültür ve sanat dünyamıza yeni kazandırılan bu güçlü ve nadide kalem, Türk edebiyatının geleceğe kalacak kadın yazarları arasına girmiştir bile. Kendileriyle gerçekleştirdiğimiz bu söyleşinin faydalı olacağına ve daha genç yazarlara ufuk açacağına inanıyor, bu duygularla siz değerli okurlara sunuyorum.

ALPERDEM: Aybike Hanım, Nesil Yayınlarından çıkan 1453: 3 Nisan'dan 29 Mayıs'a Fetih Günlüğü adlı romanınız hayırlı olsun öncelikle. Denemelerle, hikâye ve röportajlarla tanıdığımız Meryem Aybike Sinan 'ın iyi bir romancı olduğunu da görmüş olduk bu romanla birlikte... İsterseniz bu romandan başlayalım. Nasıl ortaya çıktı, niçin tarihî roman diye sorsak?

SİNAN : Teşekkür ederim hüsnüniyetiniz için. Tarihî roman çocukluk yıllarımdan beri hep ilgimi çekmiştir. Özelikle Mustafa Necati Sepetçioğlu, Hüseyin Nihal Atsız , Yavuz Bahadıroğlu, Tarık Buğra gibi tarihî roman yazarlarını okuyanlar bilirler ki okudukça bir daha ayrılamazsınız o efsunlu havadan. Sepetçioğlu ile Selçuklu dönemini, Atsız ile Göktürkler dönemini, Bahadıroğlu ve Buğra ile Osmanlı dönemini her yönüyle algıladığımı belirtmeliyim. Benim Ak İller adında üzerinde çalışılması lâzım gelen bir roman denemem olmuştu üniversite yıllarında. Yani bu benim ilk tarihî romanım değil. Nesil Yayınları 'ndan teklif gelince aklıma Fatih ve Fetih geldi ve uzunca bir araştırmadan sonra oturup yazdım.

ALPERDEM: Bu romanınızı Yavuz Bahadıroğlu 'na ithaf etmişsiniz. Niçin Yavuz Bahadıroğlu diye sorsak?

SİNAN : Evet. Yavuz Bahadıroğlu belki de en fazla okuduğum yazardır. Özellikle lise yıllarında Yavuz Ağabeyin romanlarının müptelasıydım. Bir romanı bitmeden ikincisini arardım. Buhara Yanıyor romanı bittiğinde devamını bulamadığım için oturup ağladığımı hatırlıyorum. Bu nedenle hem saydığım romancılar içinde kendilerinin (Allah uzun ömürler versin) yaşıyor olmasından dolayı böyle bir jestte bulunmak istedim. Biz, yaşarken görmezden gelip, vefat ettiklerinde arkalarına destanlar döşeyen bir milletiz ki ben bunu asla tasvip etmiyorum . Ben ahrete göçen sanatkarların arkasından sadece dua ederim. Çünkü diğer övgülere artık ihtiyacı kalmamıştır. O övgüler insanın sağlığında moral kaynağı olabilir, sanatçıyı motive edebilir, öldükten sonra işe yaramaz diye düşünenlerdenim.

ALPERDEM: Meryem Aybike Hanım, sizi önce denemelerinizle tanıdık. Gerçekten kendine has, zarif, fikir derinliği olan ama aynı zamanda şiir güzelliğinde ve özelliğinde olan denemeler bunlar. Hatta bazı okuyucularınızın 'Denemelerin Sultanı ' diye sizi iltifata boğmaları hiç kuşkusuz çok yerinde bir benzetme. Deneme ustası diyenler var. 'Kelimelerin tayy-i mekan edibesi' diyenler var. 'Kadife üsluplu yazar' diyenler vs. Gerçekten de denemede ciddi bir çıkışınız oldu. Siz kendi tarzınızı oluşturduktan sonra size öykünenler dahi oldu. Sizin gibi yazmaya çalışanlar oldu meselâ. Peki sizin öykündüğünüz yazarlar oldu mu? Sizin en sevdiğiniz deneme yazarları kimler? Bu başarının sırrını nasıl açıklarsanız?

SİNAN : Deneme benim edebiyatta en sevdiğim tür. Sanırım bunun sırrı sevmek. Bir de kelimeleri sevmek. Kelimelerle çeşitli imgeler ortaya koymak, kelimelerle kimselerin kullanmadığı yeni kalıplar denemek hoşuma gidiyor. Bu tür de eğer bir başarı varsa biraz da çok şiir okumama borçluyum diyorum. Ben edebiyata şiir denemeleriyle başladım. Günün birinde kadınlar şiir yazmaz hükmünü verdim ve bir gün yazdığım ne varsa yaktım. Bir daha denemedim. Sonra beni deneme kendine çekti. Benim en sevdiğim deneme yazarları Oktay Akbal, Mehmet Taşdiken, Nazan Bekiroğlu, Berat Demirci ...

ALPERDEM: İnternet ortamında yazıp da sizin gibi başarılı olmuş başka yazarlar var mı bilmiyorum ama sizin çok ciddi bir başarı grafiği yakalamış olduğunuz bir gerçek. Meryem Aybike Sinan, genç edebiyatçılardan söz edildiğinde ilk akla gelen isim olarak önemli bir yerde duruyor şimdi. Bunu da haklı olarak sanatının gücünde aramak lâzım. Özgün, kendine münhasır bir üslûbunuz var. Yazılarınızı okuduğumuzda bu eser Aybike Hanımın eseridir diyebiliyoruz artık. Üslûp önemli midir bir yazarın hayatında?

SİNAN : Şüphesiz önemlidir. Ben bir yazı kaleme alırken kendi bağımdan, kendi sözcük dağarcığımdan, kendi iç dünyamdan besleniyorum. Başkalarına benzemek, başkaları gibi yazmak gibi bir derdim yok. Tarzım ve tavrım bellidir. Ruhumun yumuşak taraflarını denemelerime yansıtıyorum. Hırçın yanlarımı asla yazılarıma yansıtmam. Gerçi öfkelerim sözcüklerle değil duygularla yüreğimi yıkayıp geçerler. Ben insanlara iyi ve güzel olandan bir demet sunmayı tercih ediyorum. Zaten yeteri kadar çirkinlik ve öfkeyi kat be kat kuşanmış durumdayız. Benim yazdıklarım unuttuklarımızdan olmalıdır muhakkak. 'Cumba' olmalı, 'Cuma Akşamları' olmalı, 'Şakayık ' olmalıdır.

ALPERDEM: Aynı meslekteniz. Öğrencilerinizin sizinle gurur duyduklarını biliyorum. Bizim öğretmenimiz bir yazar diye derslerine girmediğiniz veya diğer okullardaki öğrencilere bunu gururla anlatan öğrencileriniz var. Nasıl bir duygu . Öğrencinin size bakışı nasıl?

SİNAN : Elbette bir öğretmen için güzel bir duygu. Kitaplarımı ellerinde görmek, derste daha bir özenle dinliyor olmaları, yazılar yazıp getiriyor olmaları beni mutlu ediyor. Hatta internet ortamında yazıştıkları arkadaşlarının bilmeden benim de bazı yazılarımı paylaşmaları benimkileri fena halde sevindirmiş. Bu yazıların yazarı bizim öğretmenimiz diye çok sevinmişler tabii. Güzel. Çok güzel bir duygu.

ALPERDEM: Mehmet Nuri Yardım Hoca ile yaptığınız bir söyleşide Türk edebiyatı edebiyat baronlarının tekelindedir demişsiniz. Hâlâ bu görüşünüz devam ediyor mu?

SİNAN : Bakınız Şaduman Hanım, Türkiye 'de iki edebî taraf var. Bir taraf ne yazarsa yazsın tutulur, yazarı da büyük edebiyatçı olarak anılır. Eserleri yabancı dillere çevrilir, filmlere konu olur vs... Öteki taraf yani benim dahil olduğum taraftan söz ediyorum. Tabiri caizse ağzınla kuş tut seni adamdan saymazlar. Kendi muhitin bile okumaz, saymaz seni. Görmezden gelir. Seni kendine rakip beller. Asla sıyrılamazsın makus talihinden. Öldükten sonra belki fırsat bulurlarsa senden yarım ağızla söz ederler. Ben bu durumdan nefret ediyorum. Edebiyatın tarafı olmaz. Eser güzelse, yazarın güzel bir üslûbu varsa herkesin yazarıdır. Bir takım kulüplerin, gurupların adamı olmaya gerek var mı? Ancak ne yazık ki Türk edebiyatı ciddi anlamda kamplara bölünmüştür ve gittikçe de bu kamplardan yeni kamplar kurulmaktadır. Herkes bir baron olma eğilimine girmiştir. Cidden üzüntü duyuyorum bu durumdan. Yine tekrar ediyorum 'Türk Edebiyatı edebiyat baronlarının tekelindedir.'

ALPERDEM: Sizi biz Türkiye 'nin yazarı olarak görüyoruz. Herkesi kucaklayan bir mizaca sahip olduğunuzu ben biliyorum. Ufkunuz geniş ve mizaç olarak sevgi dolu bir insansınız. Siz bu yelpazeyi nasıl geniş tutmayı düşünüyorsunuz? Bunu nasıl başaracaksınız? Başarmak için bir formül var mıdır?

SİNAN : Başarır mıyım bilmiyorum ama amacım, iyi, geleceğe kalacak eserler vermek. Edebiyat baronları izin verirlerse eğer, sen ben kavgasını bir tarafa bırakıp Türk edebiyatını esas taraf olarak aldıkları gün belki başarırım. Saklanmaya yüz tutmuş güzellikleri gizlendikleri yerlerden bulup çıkarmak ve bunları edebiyatın zarif ellerine teslim etmek tek muradım. Kimselerden bir beklentim yok. Tarih iyi bir süzgeçtir. İyi olan mutlaka günün birinde görülür diye düşünüyorum. Bu hususta kaygılanmıyorum.

ALPERDEM: Romanınıza tekrar dönersek... TarihÎ roman yazmak bir yazar için nasıl bir mesai gerektirir? Yani zorlu bir mücadele verdiğinizi biliyoruz. Sabahları karşılaştığımızda gözleri yarı uykulu, dalgın sanki çok uzaklara bakan bir Aybike Hanım görürdüm. Aylarca çok yorulduğunuzu biliyorum. Hiç oturmadan, dinlenmeden ertesi gün derse geldiğinizi de. Önce sizi kutlamak istiyorum.

SİNAN : Çok doğru. Tarihî roman yazmak oldukça zor bir süreç. Önce iyi bir araştırma. Sonra sağlam bir kurgu ve kurmacının bütün tekniğini kullanmak lâzım gelir diye düşünüyorum. Bir de sabır ve sevgi. Ben bir kere Türk tarihini çok seviyorum. Geçmişini hayırla yad eden bir evlat olduğumu düşünüyorum. Tarihî roman yazmak geriye doğru bir yürüyüş, geçmişi yeni baştan giyiniştir bir yerde. Aylarca geçmişi kuşanıyor, geçmişi yaşıyorsunuz. Zaman geriye sarıyor. Sizi uzaklar yeni baştan kendine çekiyor, kendini dinletiyor, kendini anlatıyor. Çok efsunlu bir yürüyüş diyebilirim.

ALPERDEM: Aybike Hanım, biraz edebiyat dışına çıksak diyorum. Sizin musikiyle uğraştığınızı biliyorum. Bunu okuyucularımız için biraz açar mısınız?

SİNAN : Çocukluğumdan beri istediğim, hep hayatımda bir parça olan musiki ile ilk kez profesyonel anlamda üniversitede uğraşma imkanı buldum. TSM ve THM arasında bir hayli bocaladım. Her ikisinden de vazgeçemiyordum. En sonunda hocalarım 'senin sesin sanat musiki okumaya yatkın' diyerek beni bütünüyle Türk sanat müziğine yönlendirdiler. Dört yıl ciddi anlamda ilgilendim, sonra Samsun Belediye Konservatuarından teklif aldım ancak artık okul bitmiş ve memuriyet hayatım başlamıştı. Tabii ilgimi hiç koparmadım. Diniliyorum, söylüyorum. Bu arada Türk tasavvuf musikisi ile ciddi gönül bağım var.

ALPERDEM: Meryem Aybike Sinan gelecekte neler yapmayı düşünüyor? Yakın zamanlarda da bizi bir sürpriz daha bekliyor mu? Yeni bir kitap vs?

SİNAN : Evet bu yaz bitirmeyi düşündüğüm iki kitabım olacak. Ancak türü farklı olacak bu eserlerin. Sonbaharda iki kitabım ile daha tanışacaksınız inşallah.

ALPERDEM: Bize son olarak neler söyleyeceksiniz?

SİNAN : Teşekkür ediyorum. Bütün okuyucularıma sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyorum.

 

Kaynak için tıklayınız.

 

NOT: Vurgular bize âittir. (Doğruluş)

 


Yazar: Şaduman Alperdem
31-10-09
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BU TOPRAĞIN KOMPLEKSSİZ KIZI İLE KONUŞMA
Online Kişi: 20
Bu Gün: 97 || Bu Ay: 6.087 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.978 || Toplam Tıklanma: 52.115.732