ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / YAKARIŞLAR
Okunma Sayısı: 3664
Yazar: Nazan Bekiroğlu
YOLLARIN SONU

Dört ucundan bağlanmış bohçam hazır değil. Aklım yarı yollarda kalmış, feleğim gibi hesaplarım da çoktan şaşmış benim.

Ama yine de Sen beni de Kâbe'ye yüz vuran sonra duasını şaşıran bir Mecnun-ı bîçaren kabul et. Yolların sonundayım, gidecek yerim yok, yolumu açık et.

Hazırlıklarını tamamlamışların tatlı telâşıyla çıkmıyorum bu yola. Ezilmiş, hırpalanmışlarla birlikte geliyorum. Küskünlerin, yorgunların kafilesindeyim ben de. Kırgınların, yaralıların, gidecek yeri, atacak adımı kalmamışların, vurulmuş da ortada kalmışların, ölmüş de cenazesi unutulmuşların grubundayım; yolunu şaşırmışların, kendisini karanlık bir ormanın ortasında bulmuşların. Dilese de oluvermemişlerden, ruhu defalarca yanan, derisi diri diri soyulan, her defasında bir daha yansın diye bir daha yenilenlerindenim. Hiç yara almam sanırken aldığım yaralarımdan tanınırım belki. Yürümeye mecali kalmamış da iki koluna girip sürüklenen hastalar kafilesine kaydedilmiş olmalı adım.

Bu halde, bilmiyorum ki neyi götürür neyi bırakırım? Ne'den bütünüyle kopar neye gönülden bağlanırım? Neyi tanır neyi hatırlarım? Neyi unutur neyi şaşırırım? Gidip de geri dönemem belki, nutkum tutulur, görüp de konuşamam. Taş kesilirim, iki sözü bir araya getirip de anlamlı bir cümle kuramam, başına büyük bir harf sonuna nokta koyamam.

Gördükten sonra yazamam ihtimal. Olsun, aklıma düşen cümleyi kaydetmeyivereyim bu kez de. Yanıma kâğıt ve kalem almayacak denli dünya yüklerinden soyunarak, eş dostla, çoluk çocuk, konu komşuyla bir daha hiç dönmeyecekmiş gibi vedalaşarak ve gerçekten de geri dönen bu giden olmayarak, yani en fazla da ben, ben'le vedalaşarak; dünyaya dair bütün tanışıklıklardan sıyrılarak yepyeni bir yüzle yepyeni bir giyimle gireyim yola.

Değil mi ki insanın insana, insanın hayvana, kurda kuşa, börtü böceğe, dala, ota, yaprağa, taşa, toprağa, en önemlisi insanın kendi kendisine zerre miskal zarar vermesinin yasaklandığı o yere gidiyorum ben. Hayatın beni yorduğunu sağır sultanlar duymuşken, bu dünyada gidebileceğim tek yere, varlığın doğasına kıl kadar müdahalede bulunmayı yasaklayan bir sınır ötesine dönüyorum yüzümü. Varlığı cennet doğasında saklamayı emreden o yerde balçıkla sıvanmış kalbime bir el dokunur elbet gözyaşımı silen bir Kimsesizlerin Kimsesi bulunur.

O sınıra, o eşiğe dayanarak şöyle bir bakayım etrafıma başımda akıl gözümde nur kalırsa eğer. Yörüngesini bulmuş o mahşer kalabalığına bakayım da o kıyamet sabahında her bir âdemoğlunun bir zamanlar dünya yaşamında ruhlarına geçirdikleri ten libasının dönüşün hızıyla bir gömlek gibi sırtlardan sıyrılıp bir kenara fırladığını göreyim.

O dönüşte tenlerin sarı, kırmızı, mavi, turuncu ve diğer bütün renkleri öyle hızla birleşsin ki rengârengim önce bembeyaz olsun sonra kurşun gibi bir siyahta dursun. O simsiyahın önünde benim de beni ben yapan yanlarımı, yönlerimi, renklerimi yok eden, farklılıklarımın altını çizen değil onları silen, taş rengi, toprak rengi, yaprak rengi bir gömleğim olsun. Yetmiş iki milletten insanla aynı renge boyanıp aynı yüze sahip olayım, kendimi terk edeceğim yörüngeye dâhil olayım. Orada bu dünya ile öbür dünya, masiva ile mavera, buralar ile öteler, asıl ile suret, fizik ile metafizik arasında uzanan koridoru, açılan kapıyı, çekilmiş eşiği, uzanan ağacın sınırını, işaret taşını ben de fark edebileyim. Gafletle geldim gafletle gitmeyeyim.

Yazının tamamı için tıklayınız.

Yazar: Nazan Bekiroğlu
08-05-12
E mail: zaman. com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
YOLLARIN SONU
Online Kişi: 18
Bu Gün: 476 || Bu Ay: 9.080 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.566 || Toplam Tıklanma: 51.936.165