ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / CEMİL MERİÇ'TEN SEÇMELER
Okunma Sayısı: 7186
Yazar: Harun ŞAHİN
CEMİL MERİÇ'TEN SEÇMELER (Aydınların Dini İzm'ler)

AYDINLARIN DİNİ: İZM’LER1 

İrfan2, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime. Tecessüsü3 madde dünyasına çivilemeyen, Zekâyı zirvelere kanatlandıran, beşerîyi ilâhî ile kutsîleştiren, uzun ve çileli bir nefis terbiyesi. İslâm, insanı parçalamaz. İrfan, kemâle açılan kapı, amelle taçlanan ilim. Batının “kültür”ünde bu zenginlik, bu ihtişam, bu hayata istikâmet veriş yok. İrfan bir mevhibedir4. Cehitle5 gelişen bir mevhibe. Kültür, katı, fakir ve tek buutlu6 bir lâfız. İrfan, beşeri beşer yapan vasıfların bütünüdür. Kültür, homo ekonomikus’un7 kanlı fetihlerini gizlemeye yarayan bir şal. İrfan, dinî ve dünyevî diye ikiye ayrılamaz. Yani her bütün gibi tecezzi8 kabul etmez. 

Kültür kaypaklığı, müphemiyeti9 ve seyyaliyetiyle10 Avrupa’dır. Tarif edilmeyen ve edilemeyen bir kelime. Kâh suda, kâh karada yaşayan bir hilkat garibesi11. Alman için başkadır, Fransız için başka. Bazen içtimaî hayatın bütününü ifade eder, bazen bir alışkanlıklar, bir kazanılmış hünerler mecmuasıdır12. Şimdi hayatın kendisidir, şimdi cilası. 

Avrupa’nın kılı kırka ayıran tahlilci zekâsı bilgiyi dünyevî ve dinî diye ikiye böler. Ona göre dinî kültürle lâdinî kültür farklı mefhumlardır. Dünyevî kültür ne demek? Kültürü toprağa zincirleyen bu anlayış da bir ideoloji, yani bir aldatmaca değil mi? 

Din, asırlardan beri yaşayan ve nesilleri huzura kavuşturan, tecrübeden geçmiş bir inançlar manzumesi; sıcak, dost, köklü. Batının dünyevî dediği kültür ise, hâkimiyetini tahkim13 için düşman ülkelere ihraç ettiği sefil bir ideoloji. Taarruzun hedefi Haçlı Seferleri’nden beri aynıdır; kılıçla kazanılamayan zaferi yalanla kazanmak. İdeolojiler tahribe yeltendikleri imanın yerine sahtelerini ikame etmek için uydurulan birer ersatz’dır14. Başka bir deyişle, remizleri15, merasimleri ve kiliseleriyle çağın icaplarına uydurulmuş birer inançlar manzumesi. Rüştünü idrak edememiş nesillere ilim diye yutturulan, yalnız zarflarıyla ilmî, muhtevalarıyla16 masal, birer bulamaç. 

Şöyle diyelim; Avrupa Tanzimat’tan beri aynı emelin kovalayıcısıdır: Türk aydınında mukaddesi öldürmek, mukaddesi yani İslâmiyet’i. Bu mukaddesin yerine kendi mukaddesini aşılayamazdı. Çünkü misyonerin hedefi, Devlet-i Âliye’yi Hıristiyanlığa kazanmak yani, Devlet-i Âliye ile bütünleşmek değil, ezeli düşmanını “etnik bir toz yığını haline getirmekti, istediği kalıba sokacağı şuursuz ve irâdesiz bir toz yığını.  Kaldı ki İslâm’a teklif edeceği bir mukaddesi de yoktu, Avrupa’nın. Tahrip ameliyesi17 hiç değilse aydınlar “kesimi”nde tam bir başarıya ulaştı. Batı’nın muharref Hristiyanlığa18 tevcih ettiği19 tenkitleri kendi dinimiz için de geçerli sandık. “Hür-endiş20”likleriyle övünen nesiller türedi. “hür-endiş”ler ananeye21 düşmandılar, tek mabutları22 vardı: teceddüt23; tek mabetleri: Avrupa. Celal Nuri24, Abdullah Cevdet25, Bahâ Tevfik26 ve Sebahattin Bey27 vs sözde bir isyandı bu…. Taassuba, istipdada karşı zekânın direnişiydi. İzmihlâlin28 mes’ûliyetini imana yükleyen bu zavallılar bir asır önceki Fransız intelijansiyasının kiliseye karşı savaşını tekrarlayan şuursuz birer aktördüler. Zehirli telkinleri mukavemet29 kalelerini yok etti. İmansız ve idealsiz nesiller türettik. Pusuda bekleyen yabancı ideolojiler setleri yıkılan ırmaklar gibi yayıldılar ülkeye. Bunları üç zümrede toplayabiliriz. 

1-Hiçbir dünya görüşüne bağlı olmayan ve sırf ihraç maksadıyla uydurulmuş müstehase30 telkinler. Bizim için uydurulduklarından onları millî diye vasıflandırdık. Bu tahripkâr telkinlerin mümeyyiz31 vasfı tarihe düşmanlık. Tarihe, yani millî birliğin, millî şuurun biricik mimarına. Osmanlı barbardı, İslâmiyet gericilikti, biz Hititler32’in, Sümerler’in33 çocuğuyduk. vs. 

2- Bir nevi nasyonel sosyalizm34. Nasyonel sosyalizm Alman milletine mahsustur ve ithal edilemez. Ancak karikatürü, yani muharref bir nasyonel sosyalizm Türkleştirilebilir. Hayvanîyi yani biyolojiyi ilâhileştiren bir inancın bütün kavimlere kucağını açmış bir câmiadan iltifat görmesi beklenemezdi.  

3- Sosyalizmler35. Başka ülkelerin tezatlarını halletmek ve Hıristiyan Batı medeniyetinin karşılaştığı engelleri ortadan kaldırmak için îmal edilen sosyalizmler bize tarihî çerçevelerden sökülerek, içtimaî muhtevâlarından tecrit edilerek ezelî ve ebedî birer nass37 gibi takdim edildi.   

Üç zümrede topladığımız bu hazmedilmemiş ve hazmedilmesine imkân olmayan bu inanç manzûmeleri hep aynı iştiyakı cevaplandırmaktadır, yani her üç inanç da mahiyetleri icabı dinîdirler. Mahiyetleri icabı dedik, zira üçünün de, ilmihalleri, rahipleri, remizleri vardır. Üçü de şuura değil, şuuraltına hitap eder. Tenkit ve münakaşaya tahammülleri yoktur. 

Geniş halk tabakaları, ecdattan münteki38 imanlarına sıkı sıkıya bağlıdırlar. Rasyonel, irrasyonel39 gibi nevzuhur40 tefriklerden41habersizdirler. İslâmiyet’i toptan benimserler. İthal malı ideolojiler intelijansiyamızın inhisarındadır42. Bütün zorlukları onlarla çözer, bütün meçhûlleri onlarla aydınlatırlar. İslamiyet halk tabakalarının “kültür”üdür. Bu sözde dünyevî kültür ise aydınların dini… 

 



1 Bu Ülke, İletişim Yayınları, İstanbul,1996,s,173.

2 İrfan: Bilme, marife,t keşif, ilham, sezgi, anlayış kavrayış. Allah’a ihlas ile ibadet eden insanların ilahi hakikatleri sezmesi, ilahi sırlara ve gerçeklere ulaşması ve bu yolla elde edilen bilginin inşa ettiği medeniyet.

3 Tecessüs:  Kelime dini terim olarak iki değişik manaya gelmektedir bunlar:

1-Dikkatle araştırma, casusluk yapma. “(Yakup oğullarına dedi ki:) Ey oğullarım! Gidin Yusuf ve kardeşini tecessüs edin, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.”(Kur’an-ı Kerim:12/87)  

2-İnsanların birbirlerinin gizli duygularını, ayıplarını ve kusurlarını araştırıp ortaya dökmeleri. Tecessüs Kur’an-ı Kerim’de yasaklanmış fillilerden biridir. Müminler kötü zandan gıybetten ve tecessüsten uzak durmaları gerekir. Kur’ân-ı Kerim "Ey İman edenler! Birbiriniz hakkında yersiz zanda bulunmaktan çok sakınınız; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyiniz, birbirinizin gıybetini yapmayınız.” (Kur’an-ı Kerim:49/12)

Kelime, Cemil Meriç’in eserlerinde genellikle metindeki gibi, dikkatle araştırma, merakını gidermeye çalışma, anlama merakı… gibi manalara gelecek şekilde kullanılır.

4 Mevhibe: Hibe edilen, bağışlanan şey. Allah’ın kullarına ve bütün yarattıklarına karşılıksız olarak verdiği nimet.

5 Ceht: Çaba, çabalama, çalışma.

6 Buut: Boyut, uzunluk.

7 Homo Ekonomikus: İktisadi insan anlamına gelen ve iktisadi analizde tamamen akıcı biçimde davranan bir varlık olarak kabul edilen özneyi belirtmek için kullanılan Latince kelime. Homo Economicus elindeki sınırlı imkânlarla en azami tatmini sağlamaya çalışır. İnsanı sadece menfaat ve çıkar açısından değerlendiren veya iktisadi üretim yapan bir araç olarak gören anlayış.

8 Tecezzi:  Parçalara ayrılma, ayrılma, bölünme.

9 Mübhemiyet: Belirsizlik.

10 Seyyaliyet: Akışkan, alışkanlık.

11 Hilkat Garibesi: Bedeninde doğuştan normal olmayan gariplikler bulunan kimse. 2- mecaz  Acayip, garip, tuhaf şey, garip yaratık.

12 Mecmua:Toplanıp biriktirilmiş, tertip ve tanzim edilmiş şeylerin her biri.

13 Tahkim: Hüküm giydirmek, kuvvetlendirme, sağlamlaştırma.

14 Ersatz: Yerini tutan, yerine geçen.

15 Remiz: Sembol, rumuz.

16 Muhteva: Bir şeyin içindeki, içteki, içerik.

17 Ameliye: Yapılan iş, işlem.

18 Muharref Hıristiyanlık: Allah tarafından gönderildiği halde aslı bozulan, zamanla insan sözü karıştırılarak tevhit inancından uzaklaştırılan, tahrif olunmuş, değiştirilmiş Hıristiyanlık.

19 Tevcih etmek: Yöneltmek, çevirmek.

20 Hür-endiş: Hür düşünen. -endiş Farsça bir sıfat olup düşünün anlamı katar. Akıbet-endiş: sonunu düşünen, dur-endiş: derin, uzağı düşünen gibi. Hür- endiş de hür düşünen anlamındadır. “hür-endiş” kelimesi, Cemil Meriç’in eserlerinde genellikle meşrutiyet dönemi, Batı hayranı aydınları için, özellikle de Yeni Osmanlı hareketi mensupları için kullanılır. 

21 Anane: Gelenek, görenek.

22 Mabut: Kendisine ibadet edilen, tapınılan varlık, ilâh, rab. Hz. Peygamberimiz Allah'tan gayrı varlıkları mabut edinen müşrik bir kavmi tek mabut olan Allah’a ibadet etmeye davet etmiştir. İslam dinine göre Allah’tan başka hiçbir varlık mabut kabul edilmez. Allah’tan başka hiçbir şey kendisinden yardım istemeye layık değildir.  Kur’an-ı Kerim bu mevzuda şöyle buyurmaktadır: “Ey iman eden kullarım! Şüphesiz, benim yarattığım yeryüzü geniştir. Her durumda ve (her yerde) yalnız beni mabut edininiz.” (Kur’an-ı Kerim 29/36)    

23 Teceddüt: Yenilik. Cemil Meriç’in eserlerinde bu kelime terim anlamıyla dinde yapılmaya çalışılan yenilik ve reformu ifade eder.

24 Celal Nuri İleri: (1877-1939). Gazeteci, yazar ve mebus. En önemli ve en meşhur eserleri Türk İnkılabı’dır.

25 Abdullah Cevdet: (1869-1932). Beterin de beteri var. Hünerleri saymakla bitmez. Hayatına kısaca bir göz atalım: 1889'da tıbbiyeli arkadaşlarıyla sonradan İttihad ve Terakki Cemiyeti adını alacak olan İttihad-ı Osmani adlı gizli cemiyeti kurdu. Bir müddet Diyarbakır'da vazife yaptı. Orada İttihad-ı Osmani Cemiyeti'ne Ziya Gökalp gibi pek çok kimseyi üye kaydetti. İstanbul'a döndükten sonra, siyasî faaliyetlere devam etmesi sebebiyle tutuklandı. Mizan ve Meşveret adlı dergilere imzasız ve "Bir Kürt" takma adıyla yazılar gönderdi. Fizan'a sürüldü ise de oradan Tunus'a kaçtı. Paris'e geçip, Jön Türklere katıldı. 1897'de Cenevre'ye giderek, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin merkez komitesinde yer aldı. 1903'te  Cenevre'de İctihad Mecmuası'nı çıkarmaya başladı. 1904'te Osmanlı İttihad ve İnkılap Cemiyeti'nin kurucuları arasında yer aldı. Çeşitli gazete ve dergilerde yazdığı yazılarda, Sultan İkinci Abdülhamid Han ve diğer hükumet erkânı hakkında çirkin ifadeler kullandı. İslam düşmanı ve müsteşrik Dozy'nin eseri “Essai Sur l'histoire de l'İslamisme” adlı kitabını “Tarih-i İslamiyet” adıyla tercüme etti. Bu kitapta Peygamberimize karşı saygısız ifadeler kullandığı için Allah düşmanı manasında "Adüvvullah Cevdet" diye anıldı. Çıkardığı İctihad dergisi, din ve devlet aleyhinde yazılar yazdığı için birçok defa kapatıldı. Bu dergide Türkiye'nin nüfus politikasıyla ilgili olarak; "Neslimizi ıslah etmek, kuvvetlendirmek için Avrupa'dan ve Amerika'dan damızlık erkek getirmek gerekir" şeklindeki iddiasının yer aldığı bir yazıyı kendi imzasıyla yayınladı.

26 Baha Tevfik:  (1884-1914). Gazeteci ve yazar. Maddeciliği ilk kez savunan Osmanlı düşünce adamı. Baha Tevfik, özellikle II. Meşrutiyet döneminde Türkiye çapında ün kazanmış İzmirli bir yazar ve felsefecidir. Kısa hayatına rağmen birçok kimseyi etkileyen eser ve fikirleriyle o, Tanzimat devrinde yetişmiş Beşir Fuat'tan sonra Meşrutiyet'in en dikkat çekici materyalist ve pozitivist fikir adamlarındandır. Edebiyatçılığından ziyade felsefeciliği dikkate değerdir. Kamus-u Felsefe en mihim eseridir.

27 Sabahattin Bey:  Prens Sabahattin(1878-1948). Osmanlı Padişahlarından Sultan Abdülmecit’in torunu. Sosyoloji alanında çalışma yapan ilk Cumhuriyet kişilerden biri. Düşünce olarak Durkheimci Ziya Gökalp’in merkeziyetçilik fikri aksine, adem-i merkeziyetçilik fikri savunucusu ve Jön Türk. Her Jön Türk gibi Sultan Abdülhamit düşmanı. Başta 31 Mart Ayaklanması olmak üzere devrinin her kirli olayının ya fikren ya da fiilen içinde.

28 İzmihlâl: Yıkılma, çökme.

29 Mukavemet: Dayanma, karşı durma, karşı koyma, direnme, direniş, dayanırlık.

30 Müstehase: Fosil.

31 Mümeyyiz: Ayırıcı, seçici.

32 Hititler: Orta Anadolu’da MÖ XIX-XII. Asırlar arasında yaşamış ve büyük bir imparatorluk kurmuş olan millet.

33 Sümerler: M.Ö. 4000 yıllarında aşağı Mezepotamya‘ya yerleşen ve ilk yazıyı kullanan kavim.

34 Nasyonal Sosyalizm: Faşizm. Otoriter sağ ideoloji, siyasal parti ya da devletten bahsederken kullanılan ve aşırı milliyetçilik temeline dayanan sosyal akım. Yabancı bir toprağın meyvesine ezelden meftun Türk aydını, Alman “Nasyonel Sosyalizm”ini “ulusalcılık” diye tercüme ederek 28 Şubat’tan sonrası piyasaya sürdü.

35 Sosyalizm: Eski adıyla İşrâkiyye Özel mülkiyeti reddeden,  ortak mülkiyeti tercih eden, genel olarak iktisadi tarafı ağır basan bir sistem.

37 Nass: Anlaşılmasında yoruma ihtiyaç olmayan, anlamı açık, ihtimalden uzak, tek bir manaya işaret eden söz, ayet, delil. Bir mevzuda Kur’an-ı Kerim ve hadislerde açık hüküm ve bunu gösteren sözler. Herhangi bir hükmün nassa dayandığını söylemek onun ayetlerde veya hadislerde bulunduğu manasına gelir.

38 Müntekil: İntikal eden, geçen.

39 İrrasyonel: Akıl dışı.

40 Nevzuhur:  Yeni çıkma.

41 Tefrik: Ayırma, ayırt etme.

42 İnhisar: Kuşatma. 


Yazar: Harun ŞAHİN
10-10-12
E mail:
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
CEMİL MERİÇ'TEN SEÇMELER (Aydınların Dini İzm'ler)
Online Kişi: 26
Bu Gün: 487 || Bu Ay: 5.877 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.626 || Toplam Tıklanma: 52.113.007