ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TEFEKKÜR / İNSAN VE TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 5357
Yazar: Ahmet Selim
KENDİNDEN KORKMAK

...
Reel bir varış noktaları yoktur ama, yönleri budur. Oraya doğru yürümeye, mesafe almaya çalışırlar. Şimdilerde "ulusalcılık" adı verilen yoğunlaşma da işte böyle bir şeydir ve "olumlu milliyetçilik-millilik" ile hiçbir ilgileri yoktur. Olumlu milliyetçilik, millet iradesini ve onu esas alan demokrasiyi, bir numaralı "vazgeçilmez" saymakla tanımlıdır. Son kıvamlanmanın başlangıç noktasını esas alırsak, 1950'den beri hep böyle olmuştur. Demokrasiye aykırı olan milliyetçilik iddiaları, "kapanma-büzülme-katılaşma ve daracık bir alanda bildiğini yapma" psikolojisini yansıtır ve hiçbir fikrî değer taşımaz. Bir şeylere vasıta edilmekten başka herhangi bir fikrî değer ilgisine sahip değildir. Böyle olduğu için de solu sağı olmaz. Birilerinin konjonktürel kesişim noktaları o misafirhanede buluşabilir! Belli bir zaman için...

... Demokrasi, düşünce ister. Ayağı yere basan, ufuk aydınlığına açılmış pencereleri olan, nefsani tutkularını aşmış, hürriyetten korkmayan, sevgi ve özgüven dolu düşünce ilgileriyle ve üretimleriyle yürür demokrasi... Aman dışa açılma, derinlere bakma, renklere aldanma, ışıklara kapılma, seslere fazla kulak verme, hızını artırma, farklılıklara yaklaşma; böyle demokrasi, böyle hayat olmaz. Buna "kendinden korkmak" denir, buna "hayattan kaçmak" denir. Böyle korunamazsın, böyle yaşayamazsın, böyle var olamazsın. Senden ne milliyetçi olur; ne sağcı, ne solcu. Neyi savunuyor görünürsen, ona sadece zarar verirsin.

Takıntılardan, saplantılardan, safralardan, nefsani tutkulardan, korkulardan, vehimlerden arınmak lazım.

... Belki samimi korkuların ve endişelerin de var, ama ben inanamıyorum. Çünkü sen her şeyden korkuyorsun, her şeyden kuşku duyuyorsun. Lüzumsuz ve haksız korkular, gerçek tehlikeleri ciddi olarak büyütür. Çünkü sen, o tehlikeleri bertaraf edebilecek, o hastalıkları şifaya kavuşturabilecek değerlerden ve tedbirlerden de korkuyorsun. Bir insan hem ölümden hem yaşamaktan korkarsa, nasıl bir yol gösterilebilir kendisine?

İfrat ve tefrit. İkisi de ifrit. Bunlar hakikatin kanatları değil, fikirsizliğin (dipte sevgisizliğin) koordinatları. Hayattan, düşünceden kaçmak demek, "ifrat-tefrit" kıskacı içinde kavgaların, nefretlerin, karanlıkların mahkumu olmak demektir. Nefsaniyet mahkumu haline gelmek demektir.

1970'li yıllardan bugüne kalabilen bir fikrî birikim değeri var mı? Böyle bir birikim var olsaydı o yıllar öyle yaşanmadı ki zaten. Fikrî birikim değeri tevarüs etmedik; ama değiştik dememize rağmen o yılların tortularını komplekslerini kaprislerini şuuraltımızda özenle korumaya devam ediyoruz! Şuuraltı, aydınlık aklın sağlam ve üretken iradesiyle temizlenir ancak. Böyle bir mesaj vermedik ki. "O yıllarda beraberce çektik, hadi şimdi yan yana duralım!" tavrı bir intibah tavrı değildir. O zaman kavga ederek paylaşıyordunuz, şimdi paslaşarak! Ama aynı yerde, aynı mahpestesiniz. Düşünce kullanmıyorsunuz. Sevginin "bedel ödeme" asaletine şaşı bakıyorsunuz. "Kavanozu dışından yalama" çocukluğunu terk etmiyorsunuz.

Düşüncenin şartıdır sevgi... Sevgi'leri bütünleştirmenin, verimli kılmanın yoludur düşünce... Son tahlilde bunlar var işte. Aktüel karşılıklarını çocuklar bile bulur, niçin yazayım?

Yazının tamamı için tıklayınız.


Yazar: Ahmet Selim
16-01-10
E mail: a.selim@zaman.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KENDİNDEN KORKMAK
Online Kişi: 24
Bu Gün: 184 || Bu Ay: 6.696 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.313 || Toplam Tıklanma: 52.125.643