ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : EDEBİYAT / UNUTULMAYANLAR
Okunma Sayısı: 3121
Yazar: D. Mehmet Doğan
30 YIL SONRA NECİP FAZIL

Necip Fazıl’ın vefatının üzerinden 30 yıl geçti. Bu tam bir nesil demek... “Üstad”ı şahsen tanıyanlar, konferanslarını dinleyenler, artık en azından orta yaşlarda. Gençlik ise, maalesef, Necip Fazıl’ı pek fazla bilmiyor.

20. yüzyılımızın unutulmaması gereken en önemli isimlerinden biri Necip Fâzıl. Cumhuriyet’ten sonra üç nesil süren bir mücadelenin merkez isimlerinden. Hatta, siyaset öne alınırsa, ilk isim. Bugün Türkiye’ye yöneten siyasî akım, ona çok şey borçlu. Bu kadroda Necip Fâzıl’dan etkilenmeyen bir tek isim bile gösterilemez sanıyorum.

30 yıl sonra Necip Fazıl’ın hatırlanması, düşüncesi ve mücadelesiyle genç kitlelere tanıtılması, şiirlerinin ezberlenerek hafızalara yerleştirilmesi yönünde ciddi çalışmaların yapılması gerekiyor. Bu sene vefat yıldönümüne yakın günlerde, mayıs ayının sonlarına doğru Necip Fazıl’la ilgili çok sayıda faaliyetin yapılacağı anlaşılıyor.

Üstad’ın vefatının birinci yıldönümünde ilk anma toplantısını Türkiye Yazarlar Birliği Ankara’da, Türk-İş Konfederasyonu’nun salonunda yapmıştı. Merhum Mehmet Âkif İnan’ın da katıldığı bu program bir başlangıç oldu. Üstad’ın vefatının 10. Yıldönümünde ise İstanbul’da “10 yıl sonra Necip Fazıl’la bir hafta” programı gerçekleştirildi. Necip Fâzıl bir hafta boyunca bütün yönleriyle ele alındı. Bu toplantılarda sunulan bildiriler, “Bütün Yönleriyle Necip Fazıl” isimli bir kitapta toplandı. Türkiye Yazarlar Birliği, bu sene de bütün şubelerinde çeşitli faaliyetlerle Necip Fazıl’ı anacak.

Bu sene Necip Fazıl faaliyetlerinde başlangıç Konya’da yapıldı. Bir ay sürecek faaliyetlerin ilkinin açılışında, eski bakanlarımızdan Prof. Dr. Sami Güçlü, Millî Eğitim Bakan yardımcısı Orhan Erdem ile Selçuklu, Necmeddin Erbakan ve Karatay üniversitesi rektörleri, belediye başkanları hazır bulundu. “Otuz kitap otuz konuşma” programının ilk konuşması bize nasib oldu. Necip Fâzıl’ın hitabeleri ve konferansları üzerine konuştuk.

O bir fikrin mücadelesini yaptı, mücadele tarzı, denilebilir ki, düşüncesinin önüne geçti. Bunun en görünür olduğu alan ise, Üstad’ın hitabeleri ve konferansları idi. Konuşmamızda bu ana fikir etrafında Üstadın 1940’larda başlayan mücadelesine dikkati çektik. Üstad bu mücadeleye gireceğinin işaretlerini 1941’de Yedigün dergisinde yayınlanan bir mülakatta veriyor. “Yepyeni bir dünya görüşü ve cemiyet sistemi telakkisi” (adı: Büyük Doğu). Girilecek mücadelede gerekirse hayatını ortaya koyacağını belirtiyor.

Büyük Doğu 1943’te çıkıyor, mülakat ise 1941’de. Üstad’ın mücadele için zihni hazırlığının daha önceki yıllara gitmesi gerektiğini düşünüyordum. Ankara’ya dönünce, Orhan Okay hocamızın Necip Fazıl’la ilgili kitabı Kendi Sesinin Yankısı’nı karıştırırken, 1 Mayıs 1939 tarihli “Ben buyum” yazısına rastladım. Üstad bu yazısında fikirlerini “ben buyum” diyerek özetliyor.

Asyacı (Kopya Avrupacılığın zıddı)
Aşırı milliyetçi-Anadolucu (Milliyet dışı telakki sistemlerine zıd)
Ruhçu (Maddeciye zıt)
Maveracı (Softaya zıd, dinsize zıd)
Şahsiyetçi-keyfiyetçi (Başıboş ferd haklarına zıd, standard ölçülere zıd)
Mülkiyette tahditci (büyük ferdi sermayeciliğe zıd)
Sanat, fikir ve ilimde tecridci-safiyetçi (Köksüz ve kabataslak teşhis sistemlerine zıd)
Kafa ve ruh mümtaziyeti bakımından sınıfçı (Antidemokrat)
Tek görüş etrafında müdaheleci (antiliberal).

Necip Fazıl’ın 1939’un mayıs ayında böyle bir yazı yayınlaması, bana o yılın şubatında yayın hayatına atılan Hareket dergisini ve Nureddin Topçu’yu hatırlattı. Nureddin Topçu da bu dergide, böyle formülleştirmeden bazı görüşler ortaya koyuyordu. Bu dergide, dine-İslâm’a yapılan atıflar yanında Anadolu merkezli bir milliyetçilik savunuluyordu. Bunu bir etkileşim değil, aynı zamanda aynı görüş açısına sahip olma ile açıklayabiliriz belki.
Necip Fazıl’ın 1939’da görüşlerini, o günün  şartlarında daha çok zıtlarla anlatmayı seçtiğini görüyoruz. 1941’de “Allahçı” tabirini kullanan Necip Fazıl, 1963’te Erzurum’da,  İman ve Aksiyon isimli konferansında ise, “İphamlarla gizlemelere lüzum yok, kelimenin tam mânasıyla İslâmiyet” demektedir.

Konya’da Necip Fazıl’ı anmak için vilayet, belediyeler, üniversiteler bir araya gelmişler. Bu faaliyetler Cumhurbaşkanlığının himayelerinde yapılıyor. Böyle bir organizasyonun zeminini hazırlayan Sami Güçlü hocaya bilhassa teşekkür ediyoruz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: D. Mehmet Doğan
01-05-13
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
30 YIL SONRA NECİP FAZIL
Online Kişi: 16
Bu Gün: 494 || Bu Ay: 6.484 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.790 || Toplam Tıklanma: 52.121.542