ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ŞUUR YAZILARI
Okunma Sayısı: 6050
Yazar: Ahmet Ar
BİR 'GRUB'A TAKMIŞ BİR YAZARA

Ahmet Bey,

“Kanayan bir yara şu grupçuluk” yazınızı hayretle ve sizin adınıza üzülerek okudum.

Yazınızın başlığından umûmî olarak “grupçuluk”un tenkidini okuyacağımız zehabına kapıldım ve heyecanla yazıyı açtım. Heyhat! Yazınız kocaman bir hayâl kırıklığı idi. Bütün grupçulukları tenkid edecekmiş gibi bir başlık atmışsınız ama yazınızda tek “Grub”u topa tutmuşsunuz. Sözleriniz içinde tek gerçek olsaydı bu mektubu yazmaya lüzum görmezdim.

Kim, nasıl kulağınızı doldurmuşsa o, “Grup” hakkında yalan yanlış bilgilerle doldurmuş kulağınızı. Siz de en küçük bir araştırma zahmetine katlanmadan kaleminizi ustura hâlinde kullanmışsınız; kesip biçmişsiniz.

İsmet Özel’in bir sözünü hatırlatayım: Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. 

Ben, sizin yerin dibine geçirdiğiniz o “Grub”un yurtlarında kaldım. Gariban bir çocuktum. Eğer elimden tutmasalardı ne üniversite bitirebilirdim ne de dînini îmânını -iyi kötü- bilen ve yaşayan bir insan olabilirdim. Vatanına, milletine, diline, kültürüne; âilesine, en fenâsı da kendine faydasız, hatta zararlı bir insan olup çıkmak işten bile değildi. Binlerce emsâlim gibi…

O yurtlarda kaldım, dînimi sevdim ve karınca kararınca öğrendim. O yurtlarda kaldım, Müslüman milletimi sevdim. Bayrağımı sevdim. Adam olmayı sevdim ve aşkla istedim. Kimseye zarar vermemeyi öğrendim. Karıncayı bile incitmenin günahını içimde hissettim. “Bir kez gönül kıran”ın namazının namaz olmadığını anladım. Yunusça sevmenin, İmam-ı Rabbani Hazretleri gibi tarikatle şeriati bir etmenin, Gazâlî gibi derin düşünmenin, Elmalılı gibi Kur’an üzerinde tefekkür etmenin -yapamasam da- ehemmiyetini ve güzelliğini idrak ettim. “Dilencilik(!)” en azından benim üzerimde işe yaramış görünüyor, ne dersiniz? Ve bu yurtlarda yetişenlerin en gerilerinden gelen birisi olduğumu biliyorum. Ben böyleysem diğerlerini düşününüz.

“Dilencilik yapıyorlar” öyle mi? Bir yurt kaça mâl olur; içine koyduğunuz yüzlerce talebenin yıl 365 gün üç öğün iaşesi nasıl temin edilir; elektriği, suyu nasıl ödenir; personelin masrafı nasıl karşılanır… hiç oturup hesap ettiniz mi? Dilencilik ha? Haysiyetli bir insan için dünyanın en zor şeylerinden birisi “istemek”tir Ahmet Bey. Siz, hem de başkalarının çocukları için dağ başındaki bir köylüden, bir bakkaldan bir şey istediniz mi hiç? Nasıl yüzünüz kızarır, nasıl yerin dibine geçersiniz… Bir de sizin gibi “Grup” hakkında “dolmuş” veya “doldurulmuş” birisine rast gelirseniz kovulmak zilleti de var işin içinde. Bunları boş verin; sıkışıp da bir dostunuzdan para istemediniz mi hiç? Nasıl, kolay bir iş mi?

Bir başka buutu da şu: Sizin “dilencilik” dediğiniz faaliyet, ümmetin bir hâssasını canlı tutuyor aslında: Vermek… Sadaka hassasiyeti… Öşür/zekat şuuru… Ben yakından biliyorum. Bazı bölgelerde varlıklı insanlar hizmetin yürümesine kâfî geliyorlar. Vazifeliler de “dilenme zilleti”ni yaşamak istemiyorlar ve “İşte, hizmet iyi kötü yürüyor, gitmeyelim istemeye.” diyenler oluyor. Hayır, deniliyor. “Utansanız da, sıkılsanız da gideceksiniz. Milletimiz din için, îman için “verme”yi unutmasın; öşür/zekat şuuru ölmesin. Gideceksiniz.” Bugün Afrika ortalarında hizmet eden yardım teşkilatları bu şuurun canlı kalmasıyla kurulabildi, alâka gördü ve bakınız, ne büyük hizmetler yapıyorlar. Allah hepsinden razı olsun. Hz. Ebûbekir, Efendimiz (s.a.v.)’in irtihalinden sonra halîfe olunca, önceden kâfir üzerine gönderilmek üzere hazırlanmış orduyu “Muhammed öldü; artık zekat mekat yok.” diyen topluluğun üzerine yönlendirdi. İbretli değil mi? Şimdi İHH’ya, Deniz Feneri Derneği’ne “dilenci” diyebilir misiniz? “Dilenme”sine değil, topladıklarıyla ne yaptıklarına bakınız. Bir grup bu hizmeti, bir grup şu hizmeti yapar. İyi bir niyetle, dürüstçe hizmet eden her “Grub”a gönlümüzde bir yer ayırmalı değil miyiz? Yardım edemiyorsak, hadi sevemiyorsak da diyelim, hiç olmazsa hakaret etme günahına düşmeyelim.

“Din hizmeti adı altında yiyip içiyorlar, konfor yaşıyorlar” öyle mi? Bütün sözlerinize cevap vermek gibi bir zahmeti göze alamıyorum. Sadece şunu söyleyeyim: Yurtların -ve bütün hizmetlerin- gelir-gider hesapları sizi bile şaşırtacak şekilde kılı kırk yararcasına bir dikkatle tutulur. Her şey en sıkı şekilde kayıt altına alınır. Vazife başındaki arkadaş tek kuruşun hesabını vermek zorundadır. Ve… sıkı durunuz: Personel asgari ücretle hizmet yapar. Eşler ev hanımıdır. Tek maaş; o da asgari ücret. Eh, anadan babadan kalanlar, dost ahbap destekleri… Geçim böylece düzülmeye çalışılır. Siz bu şartlarda herhangi bir dînî -veya lâ-dînî- vazifeyi yapabilir/sürdürebilir misiniz? “Devletin verdiği maaş az geldiği için devlet görevi kabul etmemişler” miş; yok böyle bir şey… “Lüks arabalar” diyorsunuz. Personele sıfır araba almak yasaktır. Belki varlıklı bir gönüllünün hediye ettiği bir araba temsilci mevkiindeki birkaç kişi tarafından kullanılır. O da asla özel mülkiyetine geçiremez.

"Toplanan nevalelerin kremalı kısmı kendi evlerine, kötü kısmı kursiyerlere" demişsiniz. Yukarda söylediklerimizden bunun imkânsız olduğu anlaşılmış olmalıdır. Yurttaki çocuklar üşüyor diye evinde soba yakmayan vazîfeli biliyorum; kâfî mi?..

Şu kadarını düşünmenizi beklemek hakkımız: Çok paraya garkolmuş, lüks hayat yaşayan birisi köylerde niçin dilencilik yapsın? Yukarıda da söylediğimiz gibi “dilenmek” insan nefsine en ağır gelen işlerden birisidir. Hele de zengin nefsine…

Bitirmeden… “Grub”un devlet görevi kabul etmemesinin çok daha derin ve asil sebepleri vardır. Erbakan’la aralarındaki anlaşmazlık da öyle. Necip Fazıl’ın Rapor 4’ünü ve “Son Devrin Din Mazlumları” kitabının “Grup”la alâkalı kısmını okuyuveriniz lütfen. “Grub”un kendi kitapları inandırıcı gelmeyebilir. “Grup”tan olmayan Kadir Mısıroğlu Bey’in “Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri cilt: III” kitabının “Grup”tan bahseden bölümlerine bir göz atınız.

İşte bu… ve ötesi… Keşke bu yazıyı yazmadan önce -yazınızdan yerlerini yurtlarını bildiğiniz anlaşılan- bu “Grub”un bir yurduna gitseydiniz ve mes’ul arkadaştan bilgi isteseydiniz. “Siz kimsiniz kardeşim? Ne yapıyorsunuz, nasıl yapıyorsunuz? Öğrenmek istiyorum.” deseydiniz ve aklınıza takılan bütün soruları sorsaydınız. Öyle inanıyorum ki, cebinizdeki üç beş kuruşu yardım kumbarasına atar çıkardınız. Öyle yapardınız. Çünkü sizi şiirlerinizden tanıyorum. İmanınız, millet sevginiz, sağlam duruşunuzla, ince kalbiniz/merhametinizle tam bir Anadolu çocuğu olduğunuzu şiirlerinizden anladım. Şiirlerinizle şahsiyetiniz ayrı ise o da farklı bir problemdir ve ayrıca üzülmeye değer.

Bu mektubu, samîmî olarak, ebedî hayatınızda hesâbını veremeyeceğiniz bir günâha düşmemeniz için kardeşçe bir îkaz niyetiyle yazdım. İnşaallah faydası olur.

İmdi… Alenen yapılan bir hatânın telâfîsi de alenî olmak îcâp eder. Bu yazıyı yazdığınız sütunda bir gün tek cümle görmek isteriz: “Grup”tan özür diliyorum; haklarını helâl etsinler!

İş Mîzân’a kalırsa işiniz daha zor olur.

Selamlar.

Mezkûr yazı için tıklayınız.

Yazar: Ahmet Ar
01-06-13
E mail: ahmet_ar@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 12
Ahmet Süreyya
Bilgi mahiyetinde
Tarih : 08-06-13

Değerli Ahmer Ar. Şahsıma münhasır cevabi yazınızı mailime gönderen bir okurunuz vasıtasıyla öğrenmiş oldum. Aslında buradan bilgilendirme yerine, adresinize not düşmem gerekiyordu fakat söz konusu elektronik posta kutunuzu bulamadığım için buradan ses verme mecburiyetinde kaldım. Şimdilik hiç bir detaya girmeden en belirgin yazımı önümüzdeki haftalarda kaleme alacağım inşallah. Aslında karşılığını hemen vermem gerekirken,gündemin yoğunluğu buna mani oldu. Temennim tek kanaldan yorum yapan okurlarınız, o zaman da yapsınlar en tabi yorumlarını. Bence hiçbir mahzuru yoktur. Bir nice yazılar da görüşmek umudu ile selamlar, selama layık olanlara...

 
Alaettin
Sırıtan Kulaktan Dolmacılık
Tarih : 05-06-13

Tespitiniz dosdoğru Ahmet Ağabey.Bu kadar bilgisizce yazıp çizme cesaretine sahip olmaları halinden Mevlâ cümle ümmeti hıfz eylesin

 
ADEM
AYDINOLMAZ
Tarih : 04-06-13

Ahmet hocam kaleminize sağlık. Hel ve gattan amil olmaz bu gibi önyargılı insanlardan aydın olmaz. ANADOLU EVLADI kendi bir şey yapamıyorsa yapanlara saygı duyar.Acaba bu Anadolu(!)evladı bu yazıyı niye kaleme aldı diye düşünmeden edemedim.Gölge etmesin onun gibilerin güneşine ihtiyaç yok.

 
Süleyman Yılmaz
Daha çok yurda ihtiyaç var
Tarih : 03-06-13

Sayın Durna'nın herhangi bir yurda gidip oradaki manevi havayı soluması düşüncelerini değiştirecektir.Kendilerini, Kalbi Kuran-ı Kerim için, Allah için, peygamber için, bu vatan ve bayrak için atan talebeleri görebilmesi için en yakın yurdumuza davet ediyorum. Girişte ön yargılarını bırakırsa, vicdanında çok şeyin değiştiğini görecektir.

 
İhsan Efendioğlu
Kalp Körlüğü
Tarih : 03-06-13

Ahmet Ar kardeşimiz sayın yazara, efradını câmi ağyârını mâni bir cevap vermiş. Kalemine sağlık. Sayın yazar ve destekçisi yorumculara diyorum ki; bu müesseselerin yapmış olduğu cihanşümul hizmetleri bilseydiniz böyle konuşmazdınız. Yazınız ve yorumlarınız; bu hizmetleri bilmediğinizin ve idrak edemediğinizin delilidir. Uyanık ve samimi bir müslüman, Ehl-i sünnet itikadına sımsıkı bağlı ve bu itikadı satırlardan sadırlara nakşeden bu müesseselerin yapmış olduğu hizmetlerden ancak memnuniyet duyar.

 
hhuseyin
yorum yazdım
Tarih : 03-06-13

bu yazıyı bugünlerde, bu zamanda yazmasının kendi veya kendilerine göre bir düşünceleri var, yazarı gerçekleri, daha gerçek öğrenmesi için Allah hidayet nasip eylesin, başka ne diyeyim, orada öyle bir kelime var ki ona çok üzüldüm, tepkilere aldırış etmeden diyor, bu kastettiğin grup kesinlikle dilenci değil, tövbe ve istiğfar et,

 
Mehmed ALİ GÜRSES
ata sözü
Tarih : 03-06-13

İnsanoğlunun kendine yaptığı zararı, cümle alem birikse yapamaz.(kelam-ı kibar)

 
Yakup BAYRAK
NEZAKET
Tarih : 03-06-13

Ahmet abi cahil yazarın yazısını okuyunca sert bir dille yorum yazayım diye düşündüm ama sizin yazınızı okuyunca nezaketle ikaz etme görüşü hasıl oldu. Çok güzel bir cevap olmuş dilinize kaleminize sağlık

 
Ahmet Gürkan ALAN
Çok Güzel Bir İkaz
Tarih : 03-06-13

Ahmet Süreyya Durna nın yazısını okuduğumda aklımdan neler geçmedi ki... Ucu kırık da olsa benim de bir kalemim var. Şöyle güzel bir cevap yazayım dedim. Ama ilk önce değerli hocam Ahmet Ar ne cevap vermiş bakayım dedim. Benim aklımdan gecen cevabı verememişsiniz hocam. İyiki de vermemişsiniz. Aslında benim aklımdan geçen Ahmet Süreyya'nın yazısına cevap değil , kendimi ve gönül bağım olan o "GRUP" u küçük düşürmekmiş. Bir yazıya bu kadar güzel cevap verilip, bu kadar güzel ikaz edilir. Sadece şunu söyleyeyim Ahmet Süreyya'ya: O yurtlar olmasaydı, şu anda sokakta Dini kitabı bilmeden, pejmurde bir şekilde dolanıyor olacak, vatana millete SEVGİSİZLİK ve SAYGISIZLIK ile ihanet eden , Vatan sevgisini yaşadığım fani dünyadaki maddi kazancım olarak bilip, çok kazanırsam çok severim mantığıyla yetişen yeni nesil gençlerden biri olacak, hayatım mana değil made üzerine olacaktı ve öylece sürüp gidecekti. Bu kadar basit değil bu GRUP .

 
Selçuk
teşekkür
Tarih : 02-06-13

bir tenkit ve ikaz yazısı ancak bu kadar güzel olur, kaleminize sağlık.

 
ibrahim TUNCER
Doğruluş
Tarih : 02-06-13

Allah razı olsun Ahmet hocam bir insan ancak bu kadar nezaketle ikaz edilebilir. Doğruluş işte bunun için var ve var olmaya devam etmeli. Hakkı bulmak nasip işi. Eğer her yönünü kıbleye dönen bu işleri anlayabilseydi her şey daha kolay olurdu. Nice beş vakit namazını geçirmeden kıldığı halde abdesti olmayanlar var. ALLAH ANLAMAYI NASİP ETSİN.

 
HMA.Kütahya
teşekkür
Tarih : 01-06-13

abi mezkûr yazarın üslubuna bakıp "cevap vermeye bile değmez" diye düşünmüştüm. sizin yazınızı okuyunca fikrim değişti. her zamanki gibi harika olmuş, yüreğinize, ellerinize sağlık...

 
BİR 'GRUB'A TAKMIŞ BİR YAZARA
Online Kişi: 18
Bu Gün: 164 || Bu Ay: 6.676 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.282 || Toplam Tıklanma: 52.125.272