ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MÜLÂKÂT
Okunma Sayısı: 3580
Yazar: Mahmut Erol Kılıç'la mülâkât
MODERNİZM RAMAZANIN HAKÎKATİNİ BOZDU

Her yıl Ramazan'da farklı bir gündemimiz oluyor. Bu yıl da Mısır'daki olaylar gündemde. Bu hareketlilikler Ramazan'ın ruhuna tesir ediyor mu?

Ramazan, Müslümanlar için kutsal ilan edilmiş vakitlerinden biridir. Dolayısıyla Ramazan etkendir ama edilgen değildir. Konjonktüre göre değildir, gündemi hiç değişmez. Her yıl gündemi aynıdır. O da maneviyattır. Ramazan amiyane tabiriyle bonus ayıdır. İkramiyelerin bolca dağıtıldığı aydır. Bu ay bir ana rahmidir. Yeryüzünün, vahyin doğduğu doğum ayıdır. Yani Kur'an o ayın içerisinde dünyaya gelmiştir. Bundan dolayı Ramazan ayı bir mücbir sebep olmadığı sürece manası dikey olan bir aydır. Maneviyat yoğunlukludur. Peygamberimizin hayatına baktığımızda bunu görüyoruz. Özellikle son on gününde bütün sosyal ilişkilerini en aza indirdiğini ve bireysel yoğunlaşmaya daha fazla vakit ayırdığını görüyoruz.

Bugün Ramazan farklı çevrelere de kültürel boyutuyla yaşanıyor. Bu yaklaşıma nasıl bakıyorsunuz?

Ramazan'ın hakikatini uygulamaya çalışmamız lazım. Fakat bu hakikatin yakalamadığı durumlarda da Ramazan'ın panayırsal, festivale yönelik, sosyal ve içtimai özellikleri de inkâr etmememiz lazım. Her insan mükemmel manada İslam'ı yaşayamayabilir. Yani İslam'da bir ferdin takva ölçüleri umumun üstüne hâkim kılınamaz. Ramazan, bize bireysel manada kemale erme imkânı sunarken elbet kemale eremeyecek insanlar da olacaktır. Peygamberimizin etrafında bulanan sahabelerin bile dereceleri bulunur. Ölünceye kadar içkiyi bırakamamış sahabesi vardır. Her kim olursa olsun Ramazan ayı için ibadet ediyorsa karşılığını alacaktır. O yüzden 'Ramazan festivalleri iptal edilsin' diyemeyiz. Önemli olan ana esasların muhafaza edilmesidir.

Nedir onlar?

Modernitenin en büyük problemi İslam'ın özünü değiştirmesi. Özellikle İslam, Ramazan ve orucun hakikatini bilirseniz ondan sonra yapıp yapmadığınız çok önemli değil. Özellikle modernist Müslümanlar doktrini bozuyorlar.

KAPİTALİZMİ BİLMEDEN ELEŞTİRİYORLAR

Bu durum Ramazan'ın maneviyatını zedelemiyor mu?

Bilgeler derler ki; 'Bir şeyin hakikatini yakalayamayanlar o şeyi merasime boğarlar'. Merasim ritüellerin çoğalması dindeki emrin birincil anlamı değildir. Birincil anlamı yakalayamayanlar onu törenlere boğarlar. Bu bütün ibadetler için geçerlidir. Bunlar hakikat bilmeden şekle bakarak ruhunu bozarlar. Ramazan ayı modern hayatta, dinin ruhu ve özü yakalanamadığı ortamlarda din, sosyal bir entite ve kimlik olarak devam eder. Bugün İslam dünyasında İslam kelimesi bazı çevrelerde politik etiket haline gelmiştir. Bu dinin politik görüşleri elbet vardır. Ama birincil gaye politik düzenleme için değildir. Birincil gayesi hayat nizamıdır.

Beş yıldızlı otellerde pahalı verilen iftarlara tepki olarak 'Antikapitalist Müslüman'ların oluşturduğu halkla (eksik)

Ramazan neticede aç kalma ayı. Tabi ki de iftar sofralarının abartılı bir şekilde hazırlanmaması gerekiyor. Beş yıldızlı otellerde yapılanları tenkit edebilirsiniz. Fakat tenkit ederken bunu yine İslam dairesi içerisinde kalarak yapmanız gerekiyor. Kalkıp 'bu kapitalist bir uygulamadır' derseniz ideolojik olur. Çünkü beş yıldızlı otelde iftar vermekte olan gurubun fakir aileler için binlerce kumanya dağıttığını ve hayır işleri yaptığını da görmezlikten gelmiş olursunuz. Bu kapitalist bir uygulama olmamaktadır. Kapitalist mekanizmasını iyi bilmeniz gerekiyor.

'Antikapitalist Müslümanlık' diye bir şey olur mu?

İslam'ın doktrini bellidir. Bu ruhaniyetin dünya ideolojileri içerisinde zaman zaman sol terminolojiye yakın düştüğü anlar olabilir. İslam kendini bu ikinci değerlerle belirlemez. İslam'ın kendi doktrini vardır. O doktrinin sınırları içinde siz her türlü görüşü ve tenkiti yapabilirsiniz.

Son yıllarda bu tarz akımların ortaya çıkışını neye bağlıyorsunuz?

Son yıllarda sosyalist düşünceye mensup insanların, dünyada özellikle 17-25 yaş grubu içerisindeki gençlerin sosyalist ideolojilerine çok hâkim olması nedeniyle oluştu. Bazı İslamcı gençlerde de 'bizde neden onlar gibi protest müziğimiz' yok diyerek ister istemez bir sosyalist jargona sempati duymaya başladılar. Bunlar hissi yaklaşımlar fakat çok köklü yaklaşımlar değil.

AYNAYA BAKMIYORLAR

Müslümanların bugün savaş halinde bulunmalarının İslam siyasetinde ne gibi bir karşılığı var?

Ortadoğu'nun karışmasında Amerika'nın veya İsrail'in müdahale etmesine bile gerek yok. Bu Müslümanların bir zaafıdır, en ufak bir sorun olduğu zaman 'Bu işin içinde Amerika veya İsrail var' derler. Kaldı ki bunların olmaması zaten mümkün değil. Bu doğal bir süreçtir. Dinimizde 'Müslümanın basiretinden korkunuz' denir. Nerede o basiret sahibi Müslümanlar? Tabi ki dünyada derin yapılar var. Bu derin yapıların planları ve hesapları var. Sen buna karşı tedbir olarak ne yapıyorsun? Müslümanlar tedbir olarak hiçbir zaman aynaya bakmıyorlar. Bu nedenle çok fazla manipülasyona açık hale gelirler. Bu arkadaşlar sanat stratejisi kitabı okusunlar. O zaman görürler ki rakip her zaman için senin açığını kollar. Bu senin zaafiyetin, senin açtığın kapıdan içeri girerler.

MÜSLÜMANLARIN ZAAFI MANEVİYAT EKSİKLİĞİ

Nedir o zafiyet?

Müslümanlarda maneviyat eksenli bir din algısı olmadığı için şu anda egoları çok kabarmış insanlar İslam dünyasını yönetiyorlar. İkili ilişkilerde ve bir durum zuhur ettiğinde gösterdikleri tavırlardan çocuksu ve basit noktalara takılmış kimseler olduklarını görüyorum. Tevhit kelimesi Müslümanların ağzında sakız olmuştur. Fakat kavramsal bir kelimenin ötesinde değildir. Oysaki ameli manada sırrı olan sırrın açığa çıkması için gerekli olan bir şeydir. Yani sırr-ı tevhidin açığa çıkması gerekir. Tevhit, alemdeki her şeyin arkasındaki o birliği görmek manasına gelir. Siz daha kendi Müslüman gruplarınızı ehli kıbleyi bir olarak göremiyorsanız, ve siz bazı siyasi görüşlerinizden dolayı birbirinizi tekfir ediyorsanız orada bir sorun vardır. Bazı Sünni grupların Şia'yı tekfir etmesi gibi. Bir de gizli tekfirler var. Konuştuğunuz zaman sizi tekfir etmiyor ancak kendi cemaati, tarikatı, meşrebi ve mezhebi veya kendi vakfı ve dernekleri dışındakileri dışlayan bir kesim var.

CEMAATLERİN ÇOĞU POLİTİK

Cemaatlerde olduğu gibi mi?

Evet. Çünkü cemaat olmanın sırrına sahip değiller. Türkiye'deki cemaatlerin çoğu politik yapılardır. Politika birbirimizi ayıran bir yapıdır. Fakat 'cemaat olmak yanlıştır, cemaatler insanı pasifleştiriyor, bölüyor, birleştirmiyor' gibi düşüncelere de katılmıyorum. Cemaat ve tarikat olmada ister istemez o yolun hususiyetlerinin olması çok doğaldır. Siz Pisegor'un düşünüş tarzını beğenirsiniz ve Pisagor'un talebesi olursunuz o zaman size 'Pisegorcular' derler. Bu doğal bir şeydir.

Cemaatsizlik mümkün mü?

Siz cemaatlerin hepsini inkar ettiğinizde aslında siz de bir cemaat oluyorsunuz. Yani cemaatsizlik mümkün değildir. Burada doğal olmayan şey sadece kendi görüşünü doğru kabul edip diğerlerini yalanlamaktır. İşte bu cemaat artık cemaatlikten çıkmış bir din haline gelmiştir ve hedef sapması olmuştur.

İSLAM SOSYALİZMİ OLMAZ

Ali Şeriati'nin üzerinde durduğu 'İslam sosyalizmi'nin İslam'da yeri var mı?

İslam faşizmi olamayacağı gibi İslam sosyalizmi de olamaz. Bazı uygulamalar itibariyle İslam'ın bazı terimlerini siz sosyalist bir dille yorumlayabilirsiniz. Fakat 'İslam sosyalist bir dindir' diyemezsiniz. İslam maneviyat dinidir. Sol ve sağ ile örtüştürülemez üstünde bir kapsayan doktrini vardır. Bugün İslam'ın manevi zenginliği bilinemediğinden bazı modern ilahiyatçıların söylediği gibi 'İslam maddeci bir dindir' söylemleri sonucunda İslam bir yönüyle politik teori haline geldi. Buna indirgemecilik denir. İndirgediğinizde de ister istemez İslam kapitalizmi ve İslam sosyalizmi ortaya çıkıyor. Bu İslam'ı bence yüceltmek değil indirgemek ve özünü bozmak anlamına geliyor.

Bu sorunun kaynağı nedir peki?

Türkiye'de İslam dinini genellikle nasyonalist terminolojileri kuvvetli kimseler temsil ediyor. Sol ideolojilere mensup kimseleri tekfir ettikleri için İslam sağ ile özdeşleşti. Bu da bir problemdir. İslam'ın sağ ile özdeşleşen tarafları olsa bile 'İslam sağdır' diyemeyiz. Bu manada İslam'ın sağ oluşu ister istemez diğer kesimleri dışlar hale getirdi. Müslüman birinin sol görüşe mensup olması hoşgörü ile karşılanabilirdi. Türkiye solunda da bu anlamda hatalar var. Ali Şeriati'nin bahsettiği, Lübnan'daki sol Türkiye'de oluşmadı. Türkiye'deki sol ideolojilerine fikir babaları sol ideoloji adeta ateizm ile özdeşleştirdi. Bunu yapmak zorunda değillerdi. Bugün Lübnan'da komünist partisi üyesi bir arkadaşım var Ramazan'da oruç tutuyor. Ateist değildir ama komünisttir. Müslüman olan Marksistler var. Türkiye'de bu olmadı. Allah'a ve İslam dinine inanan biri de sol görüşe sahip olabilir.

İSLAMİYET EŞKIYALIK DİNİ DEĞİLDİR

Mısır şu anda iç savaş halinde. Savaş anlarında Ramazan nasıl yaşanıyor peki?

Bedir Savaşı gibi zorlanılan bazı şartlarda tabi ki Müslümanlar size bombalarla saldıranlar karşısında ancak nefsi müdafaa sadedinde karşılık verebilirler. Ancak haram ayları olduğu için Ramazan ayında savaş yapmazlar. Mekke'nin fethi de Ramazan ayı içerisinde olmuştur. Nitekim, bu yıl gelişmeler Müslümanların Ramazan ayında çok bireysel kalamayacaklarını gösteriyor.

Siyaset maneviyatın neresinde kalıyor?

Bugün manevi yönünü yerine getirmeyen, hatta bunu inkâr eden ama politik olarak 'ben İslamcıyım' diyen bir siyasi İslam grup bulunmaktadır. Bu aslında İslam'ın özünden çıkarılarak oluşturulmuş bir siyasi teoridir.

Bunun örnekleri var mı?

İslam dünyasında savaşmakta olan grupların karşı gruptan bir insanı yakaladıkları zaman bireysel olarak birinin kellesini alması, bu grubun İslam'a bağlı olmadığını gösterir. Müslümanların birbirlerine eziyet etmeleri İslam'a aykırıdır. Kaddafi'ye yapılan linç buna örnektir. Eşkıya dini değildir.

TASAVVUF MANİPÜLE EDİLİYOR

Sizin üzerine eğildiğiniz alan Tasavvuf. O hususta ne kadar mesafe kat ettik?

Teknik anlamda hem olumlu hem de olumsuz tarafları var. Olumlu olarak, modern hayatın anlamsızlaştırma çalışmalarının yanında anlamını verebilmesi İslam'ı temsil eden gruplar içerisinde yegâne şans kapısının tasavvufi İslam'da kaldığını düşünüyorum. Diğer İslam modellerinin çöktüğünü söyleyebilirim. Buna politik ve siyasal İslam da dahil. Kâğıt üzerinde tasavvufi İslam bu şansa hala sahip. Ancak tasavvufi İslam'ı, temsil ediyorum diyen kimseler, tasavvufu adeta metalaştırmış durumda. Gerçek ehliyetli kimselerin elinde olmayınca tasavvuf kolay tüketilir hale geldi. Mevlana Diyeti gibi tasavvufta da manipülasyonlar olmaya başladı. Tasavvuf kelimesini kullanmaktan bile rahatsızım.

Neden?

Eskiler hakikati anlatırlardı. Tasavvuf anlatılmaz, tasavvuf bir ilim değildir, bir metodolojidir. O yöntemi izleyerek din felsefesi yaparsınız, sonucunda da bir bilgiye varırsınız. Fakat bugünün tasavvufçuları tasavvufu yöntem olarak kullanmak yerine etiket olarak kullanıyorlar.

Mülâkâtın kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mahmut Erol Kılıç'la mülâkât
14-07-13
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
AHMET
İTİRAZ!
Tarih : 14-07-13

"Allah'a ve İslam dinine inanan biri de sol görüşe sahip olabilir." öyle mi? Yapma be hoca! Bu kadar entellik fazla değil mi? Bizimle alttan alta dalga geçiyorsun herhalde. Komünizm Allah'ı kabul ederse ondan geriye ne kalır?

 
MODERNİZM RAMAZANIN HAKÎKATİNİ BOZDU
Online Kişi: 18
Bu Gün: 175 || Bu Ay: 6.687 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.299 || Toplam Tıklanma: 52.125.417