Kategori : / GEÇERKEN UĞRAYAN YAZARLAR | Okunma Sayısı: 3903 |
Hüzün sarısı saçlarını gözlerimin gölgesinden saklasan ne çıkar…
Şu bahçelerden yollara, yollardan dar caddelere sarkan, kaldırımların üzerine salkım salkım yağan bu ağlamaklı kokular, sessiz ayrılık türkülerinin yalnız mırıltısı, gözlerin derinliklerine üstünkörü çizilmiş şu sitemkâr vedâ sahneleri senin değil mi? Vakti geçmiş çiçeklerin çaresizliğine görünmeden kaçsan ne çıkar? Şu pırıltısı azalmış yıldızların geceyi donatan serin yankısı, güzün güzelliği adına açmaya gecikmiş çiçeklerin yüzlerini sonsuz bir berraklıkla yıkayan yağmurlar senin değil mi?…
Göz çukurlarının diplerinde bırakılan bir tutam buhurdanlıksız kalmış yalnızlığın buhurusun…
Dudaklara bir seferlik çalınan hazin baharın tutkususun…
Gittikçe yakınlaşan ayak sesini duyurmamaya çalışman da niye? Ayak uçlarına basarak gelişin neden?..Güneşi alınmış denizdeki dalgaları bir sağa bir sola çeviren şu hafif kızgın rüzgâr senin değil mi?…
Sahilleri süsleyen kumları üşüten, kuşları âşiyânında titreten, son gelincik şarkılarını baştan başa söyletip duran serin sabahlar senin değil mi?…
Kuru bir sardunya hayâlidir şimdi, hayatın renkli gergefine adınla kırık bir iplik gibi düşen…
Yedi diyar dolaşan yorgun bir gezginin, bîvefâ yolların bitimsizliğinde, rüzgârın semâzen gibi yapraklarını uçuşturduğu bir kamelyanın suretine vurulduğu demdir, baharın sonunda seninle tarihlere mühürlenen…
Sıcak çocuk düşlerini mâverâya taşıyan yaralı kuşun serencâmında kasvetli bir hikâyedir şimdi isminle söylenen..
Bir yanın taze gelin yüzü…Bir yanın cevapsız mektuplarca çoğalan ucu yanık serzenişlerin son sözü…
Bir yanın kırık zamanlar ülkesi… Bir yanın baharın kokusunun uğradığı son hayâl gemisi….
O iflah olmaz hüzün yumaklarının sarmaladığı, ölü çiçek fotoğraflarının içine bir kıymık gibi gelip battığı o kırçıllı yüzünü saklamana ne gerek var?…Sen ki, baharın gökyüzüne vuran son yüzüsün… Bir yanın poyraz uğultusu olsa da, bir yanında hâlâ ılık meltemler var. Kurusa da yaprakların, bir yanın hâlâ yeşilden yana…
Dağ başlarının mâverâsında bir demet kardelenin beklediği yârsın…
Kış denilen o beyaz saltanâtın ilk göz ağrısısın…
Uğultususun, koyu sessizliklerin gölgesinde hâtırâları târumâr eden rüzgârın…
Muştususun gönlümün viranesine kuru yapraklarla vuran yalnızlığın…
Bir yanında bilgelik, bir yanında hâlâ acemi tutkular…Bir taraftan gelecek bahara ısrarla bağlanan umutlar, bir yanında göçen papatya ruhları gibi bir gün bu bedenin de benzinin solacağına dair işaretler kararan gökyüzünde…
Bahar gibi aşikâr olmasa da aynalardaki güzelliğin, dolambaçlı yollardan gelen aynaların kırıklarında büyüyen, güllerin kızıllığının ardında gizlenen sislerinin morluğunda bile tutkulu bir hüznün sakin güzelliği var, yüzünün içindeki gizli denizleri dışa vuran derin çizgilere bakmasını bilenler için…
Saklama gül kırığı yağmurlarını…
Saklama anlatılamamış kırgınlıklarını…
İnsan dediğin hep mutluluklarla mı yaşar? Aynanın karşısında ak düşen saçlarına bakınca geçmiş yıllara, eğilen bellere, titreyen ellere de bir tercüman lâzım değil midir?… Üşüyenleri düşünmek, ağlamak yoksullar ve yokluklar için, soğuk kurşunların gölgesinde uykudan mahrum anaları hatırlayıp gönle gözyaşı düşürmek lâzım değil midir insan olana?… Bir seccadenin göğsüne dayanıp, avuçlarını yağmur tanelerine çevirip yüreği seslendirmek lâzım değil midir?… Bir yaprağın dalından makberine gidişi, kelebeklerin derin uykulara dalışı ve susması şakıyan bülbüllerin, azalması çiçek renklerinin, belki de hüznün kalbe konukolması gerektiği içindir… Ve biz insanız. Bir yanımız ne kadar baharsa diğer yanımız da o kadar sonbahar.
Saklama kirpiklerinin arasında gürbüzleşen üzüntüyü... Suyu çekilmiş göle düşen kırılgan bir nağme gibi olsa da sözlerin, ruhumuzun bir yanında hüzün mühürlüdür bizim…
Serinliğin dokunsun ıslak gözlerimize…
Bir kuru karanfil dalında makber görünsün gözümüze…
Menevişler yitirmiş olsun parlaklığını da, bir damla gözyaşı düşsün şiirlerin göğe daldığı yerde kelimelerimizin özüne..
Üşümüş bir buzul mavisi sarsın kalplerin duvarını… Biraz da hüzün karışsın kanımıza…
Saklama yüzünü yüzümüzden gönlünde rahmet bulutları yatan sonbahar…
Biliriz ki hüzün şânındandır senin…
Yazar: Zuhal Gedik |
30-01-10 |
||
E mail: zuhalgedik@dogrulus.com Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları |
Tweet | ||
süveyda | |||
hazan ... |
Tarih : 21-03-12 | ||
'Ve biz insanız. Bir yanımız ne kadar baharsa diğer yanımız da o kadar sonbahar.' kalemine gönlüne sağlık, bu kadar güzel anlatılırdı mevsim-i hazan... seni okumak buyuk mutluluk ve ayrıcalık guzel yazılarının devamını bekliyorum... |
|||
Uğurlu | |||
Çok Güzel |
Tarih : 18-02-12 | ||
Engin bir gönlün zengin duyuşu. Kapısında hüznün mührü var ama içersinde baharın dirilişi. Samimi duru zengin bir gönlün akışı.Her mevsimin bir baharı her baharın bir hazânı.Güzel, çok güzel. |
|||
nevin | |||
... |
Tarih : 17-02-12 | ||
çok güzel...... |
|||