ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / HİKÂYE
Okunma Sayısı: 6467
Yazar: Süleyman Yılmaz
ŞEHRİN RÛHU

Meşe dallarının arasından açılan patika yol... Çocukluk ve gençlik yıllarına dair hatırında kalan en güzel manzaraya bu yoldan ulaşırlardı. Yolun etrafında önce meşe ağaçları, sonra ceviz ve erik ağaçları sıralanırdı. Baharı bütün güzellikleriyle en çok bu patika yolda görürdü. Her bahar gelin gibi süslenen bu yolda ağaçların arasını sapsarı çiğdemler, bembeyaz papatyalar kaplardı. Basmaya kıyamazdı. Yolun sonunda varılan bahçedeki güzellik ise anlatılamazdı. Kirazlar, erikler, elmalar ve ayva ağaçları çiçekleriyle herkesin başını döndürürdü.  Ama en güzel çiçek başkaydı: Ağaçların arasında Çamlıyayla’nın iğne oyalarıyla çevrilmiş yazmasıyla, el dokuması seccadesinin üzerinde ellerini semaya açmış ninesi… En güzel çiçek oydu işte. Her işe besmeleyle başlar, dilinden duasını eksik etmezdi. En çok da: “Allah’ım, boğazımızdan haram lokma geçirme!”  diye dua ederdi. Ninesini dua ederken seyretmek ona her zaman iyi gelirdi. Yayla zamanı gelince keçilerini ve koyunlarını önlerine katan anne-babası onu ninesine teslim ederlerdi. Nisan ayından haziran ayının ortasına kadar ninesiyle beraber kalırdı. Ninesiyle yaptıkları her şey eğlenceliydi. Kuran-ı Kerim okumayı bile ninesiyle birlikte gittikleri hocada öğrenmişlerdi. Bazen o da ninesiyle beraber ellerini kaldırır ve ninesinin söylediklerini tekrar ederdi. Ninesi zarif bir şekilde, kendisi masum bir şekilde Allah’a yalvarırlardı. Ya şimdi?...  Şimdi duaya en fazla ihtiyaç duyduğu anları yaşıyor gibiydi. Her gün bir şeylerin değişmesi için Allah’a yalvarıyordu. Yine: “Allah’ım, boğazımızdan haram lokma geçirme!” diye dua ederek eline yazmayı aldı ve oyasını işlemeye başladı. Vakit çok geç olasına rağmen “Bitirmem lâzım.”  diyerek ellerini hızlandırdı. Bu arada kapının açıldığını ve eşinin geldiğini bile fark etmemişti.

- “Yine mi iğne oyası yapıyorsun?”  diye seslendi kocası.

- Yapmak zorundayım.

- Yapmak zorunda değilsin. Kendine yazık ediyorsun.

- Kendine yazık eden ben miyim? Hem kendine hem de bize yazık eden sensin.

- Ne yaptım Melahat, söyler misin ne yaptım size?

- Ne yapmadın ki?... Az kazanıyordun ama mutluyduk. Şimdi çok kazanıyorsun ama hiç birimizin huzuru yok. Elini harama bulaştırdığın günden beri çocuklar da ben de tükeniyorum.  İçkinin haram olduğunu bile bile satıyorsun ve hiçbir şey yapmamış gibi davranıyorsun.

- Hiçbir şey yapmamış gibi davranıyorum; çünkü farklı bir şey yapmıyorum, herkesin yaptığını yapıyorum.  Marketinde içki satan sadece ben miyim?

- Sadece sen değilsin; ama içkinin haram olduğunu bile bile satan sensin.

- İçki bu şehrin ruhu olmuş, ben satmasam başkaları satmaya devam etmeyecek mi?

Melahat kocası Yusuf’a baktı. Bu sözleri içinden gelerek söylediğine inanmıyordu.  Yusuf karısının yanına gelerek elinden tuttu ve onu balkona götürdü.

- Şu şehre iyi bak. Caddeleri görüyor musun? Saat gecenin bir buçuğu  ve her yer capcanlı. Sahildeki ışıklara, insan seline bak! Eğer içki olmasaydı bu şehir bu kadar canlı olur muydu?

- Elbette olurdu. Burası yaz memleketi. O içkili yerler olmasaydı da insanlar bu güzellikleri seyretmek için bu saatte orada olurlardı. Ramazan ayındayız ve biz de ayaktayız. Biz bile gidebilirdik. Eğer oralar içkili olmasaydı bizde bir gün sahurumuzu sahildeki bir lokantada yapabilirdik. Ama her yer içkili ve kimin ne yapacağını bilemiyorsun?

- Sen ne söylersen söyle, içkinin getirdiği canlılığı hiç bir şey getirmez.

- Peki, bu canlılık seni günahlarından kurtaracak mı?

Yusuf kızmıştı:

- Herkes hoca oldu maşallah. Kime ne zararım var ya, ne yapmışım da günahkâr olmuşum?

- Anasının babasının verdiği üç beş kuruşu senin marketindeki içkilere veren gençleri düşün. Her gün çoluğunun çocuğunun rızkını senin marketindeki içkilere veren babaları düşün. Evde gözü yaşlı bekleyen çocukları, kadınları düşün. Vicdanın rahatsa benim sana diyecek bir şeyim yok Yusuf.  Ama şunu unutma: ”Sen içki satmayı bırakmadıkça senin getirdiğin, getireceğin hiçbir yiyeceği ne kendim yerim ne de çocuklarıma yediririm. Sabah akşam uykusuz kalırım, iğne oyamı satar rızkımı kazanırım.”

Yusuf balkonda kalmıştı. Karısının söyledikleri doğruydu aslında ama olmuyordu işte... Daha önceden yorgan dükkânı vardı. Gerçekten az kazanıyordu ama mutluydu. Kendilerine daha iyi bir gelecek kurmak için birkaç arkadaşıyla market açmışlardı. İşler iyi gitmeyince, markete müşteri çekmek için kurtuluşu içkide bulmuşlardı. İçki satışı başladıktan sonra marketin işleri açılmıştı. Artık yerli yabancı birçok müşterileri olmuştu. Hatta marketin bir köşesini küçük kafeye çevirmişler, isteyen müşteriler aldıkları içkileri orada yudumlayabiliyorlardı. Kısa sürede bu kadar kazanabileceklerini ummamışlardı ama kazanıyorlardı. Normalde herkesin keyfi yerinde olmalıydı ama keyfi yerinde olan kimse yoktu. Karısı Melahat bu duruma en fazla tepki gösteren kişi olmuştu. Markete içki girdikten sonra evde iğne oyası işleyip satmaya başlamıştı. Gece yarısına kadar süren işler de araya girince karı-koca birbirlerinden epeyce kopmuşlardı. Ne yapmalıydı?... İçeriye geçti ve kanepeye uzandı. Ne kadar zaman geçti bilemiyordu.  Karısının: “Yusuf kalkar mısın?” demesiyle uyandı.

-Sahur vakti, sofra hazır.

Yusuf kendine gelememişti. Sahurda ne yediğinin farkına bile varamadan yine yattı. Uyudu mu yoksa rüya mı görüyordu bilemedi. Kulaklarında yine karısının sesi vardı. “Herhalde rüya görüyorum.” diye düşündü. Melahat kolundan asılınca rüya olmadığını anladı.

-Gel Yusuf!

-Ya, ne oluyor Melahat!

Karısı Yusuf’u kolundan tutmuş balkona götürüyordu.

-Bak bakalım şehrin ruhu neymiş?

Yusuf önce ezan seslerini duydu. Ezanın biri bitiyor diğeri başlıyordu.

-Samanyolunu görüyor musun?

Görüyordu Yusuf. Sanki gökyüzünde on şeritli bir yol açılmış gibiydi. Kulağında ezan sesi, gözlerinde yıldızlar, kalbinde sonsuzluk hissi.

-“Benim bu güzelliği kirletmeye hakkım yok.” dedi ve içeriye girdi. Hızlı hızlı giyinerek dışarıya çıktı. Kapıyı kapatırken:

-Camiye gidiyorum, diye seslendi.

Melahat Hanım çok sevindi. Çünkü kocası cumadan cumaya camiye giderdi.  Yusuf,  ailesini şaşırtacak bir şey daha yaptı ve eve erken geldi. Melahat Hanım: “Bir şeyler oldu.”  diye düşündü. İftar sofrası kurmaya yardım eden kız kardeşler bile şaşırmışlardı. Yusuf, elindeki kâğıtları karısına uzattı.

-Marketteki ortaklıktan ayrıldım. Sadece ortaklık payımı aldım. Kârdan payıma düşen miktarı da istemedim. Bu kadar parayı elimin tersiyle itmeme şaşırdılar ama almam için ısrar da etmediler.

Melahat Hanım rahatlamıştı, gülümsedi. Yusuf, gülerek:

-Galiba şehrin ruhunu kurtardım, dedi

İftar sofrası neşelenmişti.

Yazar: Süleyman Yılmaz
11-10-13
E mail: poetika42@hotmail.com
 
 
Yorumlar: 4
Şeyda
Güvensizlik
Tarih : 28-10-13

İçki toplumda güvensizlik oluşturuyor. Birçok yuva yıkılıyor. İçkili yerlerde kimin ne yapacağı belli olmuyor. Keşke şehirlerimiz içkiden kurtulsa.

 
AYŞE SÜMEYYE ŞEKER
HAYATTAN BİR KARE
Tarih : 26-10-13

HAYATIN İÇİNDEN BİR KARE GİBİ BU HİKAYE... YAZARIN ELLERİNE SAĞLIK, YAZARDAN DAHA UZUN SOLUKLU HİKAYELER BEKLEMEKTEYİZ:)

 
COŞKUN BAL
İÇİMİZ ISITTI...
Tarih : 19-10-13

Doğrusu ''sevgi ülkesine yolculuk''tan sonra yeni kitabını beklediğimiz Süleyman bey içimizi ısıtan bir hikaye kaleme almış. Acaba yeni kitabın ipuçları mı? diye düşünmeden yapamadım. Umarı öyledir. Hikayelerden oluşan bir kitap hiç fena olmaz. Çalışmalarınızda başarılar dileriz...

 
Uğurlu
Bizden bir kalem
Tarih : 12-10-13

Patika yoldan giden, toprağın hâlini elma dalında erik çiçeğinde fark eden, papatya ile kardelenle gönlü açılan,dağın zirvesinde ufku açılan Anadolunun bağrında ayağı yere basan bizim değerlerimizin ifadesinde gayreti,çabası olan bizden bir kalem.İstikamette daim ve yolu açık olsun.

 
ŞEHRİN RÛHU
Online Kişi: 17
Bu Gün: 460 || Bu Ay: 9.064 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.539 || Toplam Tıklanma: 51.935.814