ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÇARPIK VAZİYETLER
Okunma Sayısı: 2230
Yazar: Cevat Akkanat
GÂVUR KAYIRMA SANATI

GÂVUR KAYIRMA SANATIGâvur Kayırıcılar… Bu bir hikâye kitabının adıdır. Metin Önal Mengüşoğlu’nun ilk kitabı. 1973’te yayımlanmış olan eserinde Mengüşoğlu, Anadolu merkezli hikâyelerini bir arada toplamıştı. Kitabın adıyla hikâyeler arasında şöyle bir ilişki vardı: Yazar, “bilmeden yahut bilerek gâvura hizmet eden” kimi tipleri konu edinmişti kitabında. Ay Vakti dergisinde Recep Garip’e verdiği bir mülakatta kitabının içeriğiyle ilgili şu hüküm cümlesini kullanıyordu Mengüşoğlu: “Görüyordum ki tam isabet sağlamıştım. Gâvuru kimin ayakta tuttuğunu, gâvuru kimin kayırdığını okuyan anlıyordu.”

Bu kitabı hatırlamam durduk yere değildir. Zaman zaman Gâvur Kayırıcılar’ın mesajıyla kesişen olaylar veya durumlar karşımıza çıkar. İşte bunlardan birisi, geçtiğimiz günlerde Milli Gazete’nin birinci sayfasında bir haber olarak yer aldı. 16 Haziran Pazartesi günkü nüshamızda “Başörtüsüne Hakarete Takipsizlik Terfi Getirdi” başlığıyla verilen haberden bahsediyorum. Şöyle deniyordu: “ODTÜ’ye kayıt için gelen başörtülü öğrencileri engelleyen grup hakkında takipsizlik kararı veren Ankara Savcısı … ödüllendirildi.” Haber, söz konusu savcının HSYK Yaz Kararnamesi ile önemli bir mevkie terfi ettirildiğini duyuruyordu.

Bu tür haberlerle karşılaşınca ister istemez gâvur kayırıcılığın boyutlarını düşünüyor insan. Niçin gâvur kayırıcılığına düşüldüğünü, nasıl gâvur kayırıcısı olunduğunu tartışıyor kendi kendine. Bu düşüşün, bu alçalışın sebeplerini araştırıyor. Belleksizlik, bilinçsizlik, yaşanan tarihi ve sosyal olaylara yönelik lakaytlık gibi kofluklar çıkıyor karşımıza. Bunlara, karşılıklı çıkar ilişkilerinden kaynaklanan sefihlikleri de ekleyin. Ne utanç verici…

Maalesef son yıllarda sosyal hayatın farklı kesitlerinde karşılaşmanız mümkün bu tür gelişmelerle. Fakat gâvur sevme sanatının farklı versiyonlarıyla sanırım en çok kültür, sanat ve edebiyat ortamlarında yüz yüze geleceksiniz!

Zira biz son zamanlarda çok rastlıyoruz. İsterseniz bunu edebiyat dünyasından bir örnek ile somutlaştıralım:

Örnek olayımız ulusalcı kesimin müteşairlerinden birisi üzerinden gerçekleşiyor. Bakın Gezi olaylarının en civcivli olduğu günlerde darbe yanlısı yazar çizer takımını neye davet ediyordu negatif kahramanımız: “… Varlık dergisinin bir soruşturması var: `Gezi Parkı eylemini ve polisin, hükümetin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?’ Salı sabahına kadar yanıt verirsen sevinirim. Uzunluk kısalık önemli değil.” İmza: E. Ercan!

Adı geçen ulusalcı edebiyat dergisinin editörü kendisi gibi darbe yanlılarından gelen soruşturma cevaplarını Temmuz 2013’te özel bir dosya olarak dergisinde yayımladı. Yetmedi, o günden bugüne, gerek Varlık’ta gerekse sahibi olduğu Yasak Meyve dergisinde mensubiyetine özgü çalışmalarını sürdürdü. İşte bunlardan birisi daha: Kendisi kaleme almamış olsa da, GYY’si olduğu Varlık’ın “Gezi Süreci ve Kamusal Alan” dosyalı son (Haziran 2014) sayısının önsözü, sadece siyasi karar mekanizmasının aktörlerini lanetleyici değil, onlarla birlikte İslamî normları tahfif edici şu başlığı taşıyor: “Sivile Tekme, Basına Fırça, Şehitlerin Ruhuna Fatiha!”

E. Ercan 17 Aralık sürecinde de rahat durmadı. Örneğin facebookta Fethullah Gülen’in fotoğrafı altına, bizzat onun ağzından söyleniyormuş havasında yazdığı şu edepsizlik metniyle ortalıkta göründü: “Güneş doğarken ardında tepelerin / Ağzına …tım tüm akepelilerin.”

Görüldüğü üzere, tek yönlü çalışmıyor adı geçen editör. Bir yandan siyasi iktidara, bir yandan Gülen cemaatine, bir yandan da İslamî değerlere saldırıyor.

Peki, buradan gâvur kayırıcılığa nasıl atıf yapacağız? Elbette E. Ercan adlı kişinin ‘öteki’leştirdiği kesimin ona yönelik el üstünde tutma faaliyetlerine örnekler göstereceğiz!

Mesela, Fethullah Gülen fotoğrafı altına kaydettiği küfürlü metni paylaştıktan hemen sonraki günlerde Zaman gazetesi kültür sayfası onunla ilgili şu yayınları yaptı: 23 Mart 2014 / Selim İleri’nin “Enver Ercan’ın Rüyaları” başlıklı yazısı, 12 Nisan 2014 / “Necatigil Şiir Ödülü Enver Ercan’ın” başlıklı haber, 17 Nisan 2014 / Musa İğrek’in “Enver Ercan Diye Biri Varmış, Az da Olsa Şiir Yazmış” başlıklı söyleşisi…

Haydi Zaman’ın “hoşgörü sınırlarını” anladık, peki diğer kurumlar, başka gazete ve dergiler ne olacak?

Mesela Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) Gezi olaylarından birkaç ay sonra Timaş Kitapkahve’de düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri’nde bu müteşairi konuşturmuş, Varlık dergisi bağlamında. Yeni Şafak gazetesi bunun haberini 22 Kasım 2013 günü internet üzerinden cafcaflı bir şekilde paylaşmış. Aynı metin ESKADER’in sitesinde ise onlarca fotoğrafla birlikte takdim edilmiş.

Benzeri takdimler Hece dergisi ile TDK Türk Dili dergisinde de karşımıza çıktı son zamanlarda. Mesela Hece’nin Mayıs 2014 sayısında adı geçen müteşairin son manzume kitabı büyük bir hassasiyetle tanıtılmış. (Belki buna karşılık olarak yer aldı, Varlık dergisinin Haziran 2014 sayısında da Hece’nin GYY’si ile geniş bir söyleşi yayımlanmış.) TDK Türk Dili dergisi ise işi iyice abartmış: Derginin Haziran 2014 sayısında kapaktan ve 7 sayfalık bir söyleşi eşliğinde takdir ve sanki takdis edilmiş Bay E. Ercan!

Ve son bir haber, 15 Haziran tarihli Star gazetesinden: Sakarya Valiliği’nce yarından itibaren (20–21 Haziran 2014) düzenlenecek olan 14. Uluslararası Sapanca Şiir Akşamları’na şair olarak davet edilen isimlerden birisi bu müteşair. Yani bizzat tahkir ettiği kurumlarca telifle ödüllendirilecek…

Şunu anlarız: Siyasi iktidarlar, kamu kurumları, basın yayın organları farklı kültür değerlerine, kültür sanat adamlarına aynı mesafede yaklaşmalı. Fakat E. Ercan örneği bu vasatta bir örnek değil.

Şu halde soruyoruz: Siyasi iktidar sahiplerine, yerli geleneksel değerlere ve en kötüsü İslamî değerlere küfrü kesin ve sabit olan birisiyken bu zat, nasıl oluyor da siyasi iktidar sahipleri ve belirli bir hassasiyeti olduğunu düşündüğümüz kişi ve kurumlar onu bu kadar el üstünde tutuyor? Gâvur kayırıcılığın bu kadarını hangi alçalış ile adlandıralım?

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız. 

Yazar: Cevat Akkanat
20-06-14
E mail: milligazete.com
 
 
Yorumlar: 1
İhsan Efendioğlu
GÂVUR
Tarih : 20-06-14

Bundan böyle gâvura gâvur denmeyecek diye ferman çıkalı kaç yıl oldu. Gâvura benzeme kanunları çıkalı kaç yıl oldu? Gâvur kapısından (AB) içeri girmek için sıraya gireli kaç yıl oldu?

 
GÂVUR KAYIRMA SANATI
Online Kişi: 14
Bu Gün: 138 || Bu Ay: 6.128 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.053 || Toplam Tıklanma: 52.116.058