ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / KÜLTÜR ve MEDENİYET
Okunma Sayısı: 2088
Yazar: Vedat Bilgin
BİN YILLIK YOL (Bir Taşkent'ten bir Taşkent'e)

BİN YILLIK YOL (Bir Taşkent'ten bir Taşkent'e)Anadolu’nun Taşkent kasabasından çıkan bir siyasetçinin, Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 13 yıllık bir sorunu çözmek üzere, Türkiye – Özbekistan ilişkilerini daha ileri bir seviyeye taşımak için “başkent Taşkent’e hareket etmesi” ilk bakışta fark edilmese de önemli bir adımdı.

Türkiye’nin Asya’daki Türki ülkelerle ilişkilerini ileri düzeye taşıması, sadece bugün için değil, önümüzdeki dönem için de paha biçilemez bir öneme sahiptir. Özbekistan Asya devletlerinin en büyük ülkesi olduğu kadar, Türkistan’ın merkezinde yer alan stratejik değeri yüksek bir ülkedir.

Bin yıl önce geldiğimiz yolları, coğrafyayı yeniden hissetmek; bir tarihin, bir kültürün, bir medeniyetin nasıl bir birikime dayanarak var olduğunu anlamak bakımından zorunludur. Yoksa “Türkler atlı göçebelerdi, gelip Bizans’tan medeniyet öğrendiler” türünden iptidai, oryantalist iddialara takılıp kalmaktan başka çare bulamayanlara hak vermek durumunda kalınır.

Bir medeniyetin izleri

Elbette mesele farklıdır. Semerkand’da, Buhara’da, Hiva’da karşılaştığımız her yerin başka bir destanı, başka bir hikâyesi bulunmaktadır. İmam Maturidi’den Buhari’ye, Harizmi’den Ali Kuşçu’ya mimariden mühendisliğe, felsefeden matematiğe, astronomiden tıp bilimine kadar uzanan büyük bir medeniyetin bilimsel, maddesel ve ruh iklimini oluşturan büyük bir birikim söz konusudur.

Türk ve İslam coğrafyasının manevi temellerini, medeniyet değerlerini kavramadan, anlamadan yeni bir hamle yapmak mümkün değildir. Her kültürün uyanışı önce klasiklerden başlar. Oradan beslenerek yeni zamana, yeni insanlık problemlerine söyleyecek yeni fikirler ortaya koyarsa, bunu yeni sentezler yaparak üretebilirse, o zaman bir katkı yapabilir. Bugün bütün İslam coğrafyasında yaşanan problemleri, bu bakımdan siyasi olmaktan çok ötede, manevi-entelektüel problem olarak görmek gerekir. Klasik birikimden habersiz olarak “yenilik yaratmak” mümkün olmayacağı gibi, yeniye kapalı, “geleneğin taklidinin” de sorun çözme gücünün olmayacağı, hatta geleneğe de zarar veren sonuçlar doğuracağı unutulmamalıdır.

Türk coğrafyasında hangi ülkeye gidilirse gidilsin, dikkatli bir gözlemcinin fark edeceği ilk husus Sovyet-sonrası yaşanan bir “gelişme dalgasının” mekâna yansımış olmasıdır. Sovyetler döneminde  “Sosyalist İşbölümü” adı altında ekonomide uygulanan, bütün milletleri Rusya-merkezli “siyasi yapıya bağımlı kılma projesi” her şeyden önce Türk yurtlarını yoksullaştırmış, bu bölgelerden merkeze değer transferine yol açmıştır.

Ortak bir gelecek

Bir anlamda bu ekonomik sömürünün sadece siyasi bağımlılık yaratmakla kalmadığını, Türk halklarının, nispi olarak daha büyük bir yoksulluk yaşanmasına sebep olduğunu görmek gerekir.

Özbekistan, dünya pamuk üretiminin önemli merkezlerinden biri olduğu gibi, zengin yer altı kaynakları olan bir ülkedir. Bu zenginliklerin “bağımsızlık döneminde” ülkeye akması, devletin bu kaynakları kendi ülkesi ve halkı için kullanmaya başlaması, başta bayındırlık hizmetleri olmak üzere birçok alanda ülkenin çehresinin değişmesine yetmiştir. Özbekistan devlet yönetiminin bağımsızlık sonrası uyguladığı kalkınma stratejisi, belli sektörlerde endüstrileşmeyi esas alan (mesela otomotiv) tarım ve sanayi arasında dengeli bir gelişme anlayışına dayanmaktadır.

Özbekistan ve Türkiye arasındaki ilişkilerin, 21.Yüzyıl’ın başında 13 yıl gibi uzun bir süredir kopuk olması, çok ciddi bir sorundur. Türkistan’ın merkezi ile Türkiye arasındaki köprülerin yeniden kurulması, “bin yıllık yolun” yeniden yoğunluk ve işlerlik kazanmasına imkân verecektir. Böylece Türk Dünyası’nda küresel dinamiklere uygun bir hareket alanı meydana gelecektir. Bu coğrafyada siyasi çıkar hesabı yapmak yerine , “stratejik derinliği” hesaba katan bir anlayışın Asya’nın yükselişinde kazanacağı inisiyatifi şimdiden öngörmek gerekir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Vedat Bilgin
24-07-14
E mail: aksam.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BİN YILLIK YOL (Bir Taşkent'ten bir Taşkent'e)
Online Kişi: 18
Bu Gün: 577 || Bu Ay: 9.181 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.753 || Toplam Tıklanma: 51.939.336