ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 3959
Yazar: Ahmet Ar
İBİBİKLER SUSTU!

Bir kalem daha kırıldı, bir şâir daha sustu…

Bekir Sıtkı Erdoğan da dönmez yola uğurlandı. Allah rahmet eylesin.

“İbibikler öter ötmez ordayım.” diyordu, ibibikler bu defa son nefes için öttü ve o, “Gel gayri!” çağrısına derhal ve hakîkaten icâbet ederek “Orda” oluverdi. Ve ibibikler onun için artık sustu. “Vatan borcu”nu bitiren herkes gibi “Ora”ya göçüverdi. Şimdi o -inşaallah- başka bir dünyanın bülbüllerini dinleyecek.

Zaten “düğün-dernek de yaklaşmıştı”… Hemşehrisi Mevlânâ da “düğün gecesi” dememiş miydi o geceye?

Dünyanın “boş kadehleri”ni kaldırıp atıverdi; kadehlerin dolusuna gözlerini dikti.

Her ölenle bir defter kapatırız ya… Onunla da cidden bir defter kapandı. Şiirleri daha yayınlanmadan elden ele dolaşan, elle çoğaltılan; sevilen şiirlerin defterlerde biriktirildiği, dostlara yazılan mektuplara mutlaka bu şiirlerden seçmelerin serpiştirildiği devirlerden kalan bir şâirdi Bekir Sıtkı Erdoğan. Onun şiirleri de mutlaka bu alâkaya mazhar olmuştur. En azından bir zamanlar… Bu bakımdan onu Fâruk Nâfiz çizgisinin son halkası sayabiliriz. Ârif Nihad Asya ile de akrabalığı kurulabilir. Bu üç şâirin hepsi hem aruzda hem hecede son derece mâhirdirler. Şiirlerinin tınısı da birbirlerine çok yakındır. Bekir Sıtkı Erdoğan, Faruk Nâfiz ile Ârif Nihad arasında bir yerdedir. Fâruk Nâfiz’den daha millî ve İslâmî, Ârif Nihad’dan daha az ideolojik…

Hem aruzu hem heceyi büyük ustalıkla kullanmasına rağmen serbest şiire de uzak kalmamıştır. Aruz ve heceyle yazdığı şiirler yanında

Oysa ki, son çağrımdı bu ta can köşemden
Oysa yürek yürek son yeşermemdi
Çağ çağ, kanat kanat, sevgi, ışık, nur
Ah sonra o yağmur iki gözüm
Ah sonra o
Yağmur

                            (Yağmurda Unutulan Şarkı)

gibi şiirleri de vardır. Bu husûsiyeti bakımından Ârif Nihad Asya’ya benzer.

Vezinli-kâfiyeli şiire vurgun son ustaydı desek hatâ mı ederiz? Çok seyrek çıkarıldığı televizyon programlarında nasıl bir coşkuyla anlatırdı vezinli şiiri… “Şiiri âdetâ ben yazmıyorum, vezin ve kâfiye yazıyor.” diyordu.

Son zamanlarında dîvan şâirleri gibi bir Dîvan yazmaya başlamıştı. Yine bir televizyon programında geleneğin ehemmiyeti ve güzelliğinden bahsederken dîvan yazmaya başladığını, ömrü boyunca bir tevhid ve naat yazmadığını ancak o zaman fark ettiğini anlatmıştı. Ve tevhid ve naati böylece yazmış. Bunun, geleneğin bir güzelliği olduğunu ifâde etmişti. İnşaallah himmet ehlinin gayretleriyle bu Dîvan da basılır ve okuruz.

Yeri dolar mı? Kimin yeri dolmuş ki onunki dolsun… “Kıymeti anlaşılmadı, belki gelecek nesiller anlar.” gibi bir klişe cümle hep kullanılır. Nerde o gelecek nesil? Bırakın kıymetini, sözlerini anlayan kalacak mı diye üzülelim.

Vefâtıyla ilgili bir haberde son zamanlarda tasavvufa yöneldiğini yazıyordu. Bu yönelişi gideceği yere dâir bir işâret olur inşaallah.

Bir şiirinde,

Karaman’a hasretliğim
Üzüle üzüle bitmez

diyen şâir, hasretini ebediyyen dindirmek üzere memleketi Karaman’a defnedildi. Allah rahmetiyle muâmele eylesin.

Karaman toprakları aynı günlerde bir çocuğunu büyük dâvâlar için başbakanlığa gönderirken başka bir çocuğunu da âgûşuna çekti. Elbette her ikisinde de hikmetler vardır.

Son olarak onu herkesçe bilinen şiirleri yerine son yolculuğu da hissettiren güzel bir şiiriyle hatırlayalım:


ACI SALKIM

Vakit yaklaşıyor toparlan ahbap
Yarın bir gün bu meydanda talan var
Nasıl olsa görülecek şu hesap,
Sanma bu dünyada bâkî kalan var!

Nic'oldu ticâret, hani kârımız?
Yağmaya gidiyor bütün varımız
Görmesek, şâhittir kulaklarımız
Duymasak da kapımızı çalan var

Haramdan bir eksik tartıp helâlı
Dengeye getirdik zehirle balı
Has diye yutturduk en sahte malı
Sanki kendimizden başka alan var.

Ne haklı iş tuttuk ne doğru sanat
Ayağa baş dedik, kuyruğa kanat
Komaz yakamızı şol meşhur inat
Ağızda gem, arkamızda palan var.

Bir kuru mantıkla kalmışız yayan
Menzile varır mı yerinde sayan
Bu dünyada âb-ı hayat tatmayan
Beklesin, ahrette kevser falan var.

Bekir Sıtkı'm kalem banıp özüne
Uykuları haram ettin gözüne...
Oysa kim aldanır şâir sözüne
Sende dokuz köyden dönmüş yalan var!...

Yazar: Ahmet Ar
27-08-14
E mail: ahmet_ar@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 1
Uğurlu
Bir Yolcunun Yoluna Gidişi
Tarih : 29-08-14

Şairler gönül deryasında derinliği olan ademler midir? Hâtıraların içersinde bir değerin hatırlatılması güzelliklerden bir güzellik. Ümidimiz, Rahmanın rahmeti.

 
İBİBİKLER SUSTU!
Online Kişi: 19
Bu Gün: 330 || Bu Ay: 9.553 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.259 || Toplam Tıklanma: 51.942.882