ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 2500
Yazar: Fatma Barbarosoğlu
Öteki değil bizi yaralayan ve öldüren esas “beriki”

Öteki değil bizi yaralayan ve öldüren esas “beriki”I-

Pazar gününden itibaren “küçük hikaye”nin gündemi, kocasının darbesi sonucu,  lohusa yatağında felç olan, “beş dil bilen başarılı spiker”in trajedisine kilitlendi.

Haberi görür görmez sarsıldım.

Genç baba olayın medyaya yansıtıldığı gibi olmadığını, felç durumunun sezaryen doğum ile ilgili olduğunu söylüyor.

Evet durum böyle de olabilir. O zaman devreye genç adamın trajedisi de girmiş olacak. O genç adam, eşinin felç oluşuna mı üzülsün, kendini ifade etmek sıkıntısı içinde herkese dert anlatmak zorunda kalışıyla mı başa çıksın?

Meseleleri anlamaya çalışalım ama yargılamadan, yangına körükle gitmeden.

İster bu olaydan yola çıkalım isterse başka bir olaydan “beriki”nden gelen şiddet ile başımız dertte!

II-

90’ların ikinci yarısından bu yana  “birlikte yaşamak” kavramı üzerinden tartışıyoruz. Sade suya  hayat tarz tartışmalarından başımızı alamıyoruz.

Türkiye’de sosyal bilim çalışmaları maalesef dünya ile uyumlu bir trend yakalama hastalığına tutulmuş olduğu için, belli bir zaman diliminde herkesin aynı konuyu araştırdığı tartışma konusu yaptığı  “moda sorun alanları” ile karşılaşıyoruz.

1990’larda feminizm, 2000’li yıllarda herkes kimlik üzerine çalışmaya başladı. Çalışılsın buna itirazım yok. Fakat sorun alanı olarak Türkiye’nin değil de dünyanın gelişmiş ülkelerinin sorun alanları üzerinden araştırılma yapılmasına, yerelin tasviri konusunda tutuk davranılmasına itirazım var.

Birlikte yaşamak kavramını nereden tartışıyoruz?

Paul Virilio, Fukuyama’nın tarihin sonu tezini kaba ve incitici olduğunu söyledikten sonra tarihin sonu değil ama coğrafyanın sonundan bahsedebiliriz diyordu.

Birlikte yaşamak kavramını coğrafyanın bittiği, sınırların bir anlam ifade etmediği bir zamandan tartışıyoruz.

Dolayısıyla bu kavramı 19. yüzyılın ilk yarısı ile yirminci yüzyılın ilk yarısında ele alınandan çok daha farklı bir boyutta ele almak zorundayız.

Birlikte yaşamak kavramı bagajında öteki ile yaşamanın negatif unsurlarını barındırır.

Oysa biz bu gün beriki ile yaşamanın sıkıntılarına da maruz kaldığımızı gözden kaçırmamak zorundayız.

Beriki, yani buradaki, yakındaki.

Hem iç politikada hem dış politikada tıkandığımız yer tam da burasıdır: Berikinden gelen şiddet. Berikinin ihaneti.

Levinas ötekinin yüzünde insanlığımızın sınandığını söylüyordu. Ümmet bilinci berikinin yüzünde sınanıyor.

Siyasetin “beriki” üzerinden servis edilen şiddeti....

2000’lerin Türkiye’sinde ana haber bültenlerine inanmak gerekirse şiddetin en ziyade berikinden geldiği bir dönemi yaşıyoruz. Eski eşi tarafından öldürülen kadınlar; torunu tarafından öldürülen dedeler ve nineler; amcaları dayıları tarafından kaçırılan çocuklar; erkek kardeşleri tarafından yaşam hakkı elinden alınan genç kızlar.

Ve en çok da eşi ya da eski eşi tarafından öldürülen kadınlar!

“Beriki”nden gelen şiddet en çarpıcı sahnesini zihnimize ve kalbimize ablasıyla evlenmesine izin vermediler diye ailenin küçük kızını kaçırarak olmadık işkencelerle öldüren “güvenlik görevlisi” üzerinden kazımıştı ki, beterin beteri var durumu ortaya çıktı, evlendiği kadınları öldüren adamın hikayesini paylaşmaya zorlandık ekran üzerinden. Hatırlayın sadece birkaç ay önce...

 Öteki ile yaşamak siyaset üzerinden tartışılırken “beriki” ile yaşayamamanın gelip dayandığı nokta ahlaki krizdir.

En fazla ihtiyacımız olan şey kötü olana hep beraber kötü, iyi olana da iyi diyebilmemiz.

Siyasi, ideolojik yarılmaları bir tarafa bırakarak “beriki” yani yanıbaşımızdakinin neden “yakınımız” olarak kalmadığını bize en büyük kötülükleri yapan olduğuna odaklanmamız gerekiyor.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Fatma Barbarosoğlu
19-11-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
İhsan Efendioğlu
KİME/NEYE GÖRE İYİ KİME/NEYE GÖRE KÖTÜ
Tarih : 20-11-14

Kendi mefhumlarımızla, kendi kelimelerimizle konuşmayı bıraktığımız için hep yeni kavramları kullanıyoruz. "Ahlâk" kelimesi de unutuldu, yerine "etik" geldi. "Ahlâk" gidince "Ahlâksız" kelimesi de gitti. Ahlâk unutuldu.Kimseye ahlâksız diyen yok şimdi. Bilhassa entelletüellerimiz "etik değil" diyor. "Birlikte yaşamak" tabiri daha çok "zina" halinde olan kadın ve erkekler için kullanılıyor. "Zina" dan bahseden yok. Çünkü halkın şuuraltında "zina" kelimesinin karşılığı "kötü" dür, "ahlâksızlık"tır ve kaynağı şer'i şeriftir. "zina" halinde olan insanlar için "birlikte yaşıyorlar", "aynı evi paylaşıyorlar", "erkek/kız arkadaş" gibi halkın şuuraltına hitap etmeyen tabirler piyasaya sürüldü. Biz önce kelimelerimize, dilimize kıydık ve bu katliâm hâlâ devam ediyor.

 
Öteki değil bizi yaralayan ve öldüren esas “beriki”
Online Kişi: 12
Bu Gün: 403 || Bu Ay: 8.216 || Toplam Ziyaretçi: 2.219.270 || Toplam Tıklanma: 52.154.619