ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : SANAT / DÜNYA BİR OYUN- Sinema
Okunma Sayısı: 5767
Yazar: Ahmet Ar
SÜLEYMAN ŞAH SUYU SOL ELİYLE Mİ İÇERDİ?

Diriliş-Ertuğrul’un birinci bölümünü seyrettik…

Kısa bir mâzî değerlendirmesi…

Bir sinema münekkidi değilim; bu işlerden çok anladığımı söyleyemem. Ama ben bile şu kadarını düşünebiliyorum: Bizim câmia sinemada bir türlü özlediğimiz seviyeyi yakalayamadı. Bazı filmlerin gişe rekorları kırması kalitesinden değil zavallı camiamızın yüksek beklentilerinden. Minyeli Abdullah’ın gişe rekorları kıracak ne meziyeti vardı Allah aşkına! Yıllardan beri okunan bir hidâyet romanından adapte edilmesi ve sol zihniyetin filmleri karşısında Müslüman halkın duyduğu eziklik hissi bu tür filmlere hak etmediği değerler yükletti.

Mesut Uçakan üstadın büyük ve derin gayretleri, İsmail Güneş’in çabaları hep bir noktada kaldı. Halka ulaşmada daima bir sıkıntımız vardı; bizim filmlerde ne eksikse halkın umûmuna seyrettiremiyorduk filmlerimizi. Senaryo sağlam, hikâye tamam, oyuncu gayretli… ama olmuyor, olmuyordu…

Yücel Çakmaklı merhum… Ne büyük mücâdelesi vardı… Osmancık-Kuruluş dizisine çölde susuz gibi koştuk. Hikâye -Tarık Buğra’nın da sayesinde- güzeldi ama o döğüş sahnelerinin çiğliği… Hâlâ tahta kılıçlarla, at arabalardan çıkarılmış atlarla mı yapacaktık bu işi… Hâlâ düşmanın karnına saplanacak kılıcı adamın yan-arka tarafına boşluğa mı saplayacaktık? Âlemin gözü açılmış, nice yabancı filmler seyrederek kalitenin tadını almışlardı bir kere. Bu filmler çok acemice geliyordu halkımıza.

İlle döğüş sahnelerinin acemiliği değil. Mesela Çağan Irmak’ın Babam ve Oğlum’u gibi bir film çekemedik. 12 Eylül öncesi ve sonrasında bir solcunun acılarından çıkarılmış bir film. Hem de “Kurtlar Vadisi Irak” gibi kült bir filmle aynı haftalarda gösterime girdi ve ondan hiç de geri kalmayacak seyirci çekti. Döğüş ve aksiyon sahneleriyle mi? Hayır. Hikâyesinin, senaryosunun ve oyuncularının gücü ile… Bizim câmia 12 Eylül’ü yaşamadı mı, acı çekmedi mi? Ne hikâyeler saklı kaldı hâfızalarda… Kan yuttuk, kızılcık şerbeti içmiş gibi davrandık. Ama böyle bir film çıkaramadık o hikâyelerden. Her zamanki gibi, “tarih yaptık ama tarih yazamadık”.

Sinema târihi yazacak değiliz. Sadede, Diriliş/Ertuğrul’a gelelim.

Dizi yayına başlamadan hakkında bir hayli yazı okudum. Hep müspet şeyler. Ekip işini çok iyi biliyor, büyük emekler veriliyor, çok titizler, masraftan kaçınılmıyor... İçimizde hem bir ümit hem bir endişe… Buna benzer şeyler daha evvel de oldu ama o kadîm problemimizi -halka ulaşamama- aşmaya yetmedi. Yine mi böyle olacaktı?

Dizi başladı. Hava müspet. Hikâye sağlam gibi. Oyuncuların seçimi doyurucu. Oyuncuların gayretleri de iyi sayılır. İç içe geçmiş hikâyeler yan yana iyi yürüyor ve seyircinin merâkı canlı tutuluyor; bu da güzel. Kostümler hakîkat hissi veriyor. Dil ölçülü, fazlalıktan kaçınılmış. Aşırı artistik bir üslûba düşülmemiş, “neyse o”ya yakın. Kılıçlar sahici. (Bu çok mühim, artık tahta kılıçlardan kurtulduk şükür!). Atlar eşkin…

Tamam mı yâni, süper bir film mi? Göreceğiz…

Birkaç tespitimizi şuracığa kaydetmezsek olmaz:

1.Kayı’nın kadınları ve bâhusus ilerde Osman Gazi’nin annesi olacağı anlaşılan Halime kız niye tesettürsüz? O devirde -bırakın Müslüman kadınları- Suriye taraflarının Hıristiyan kadınları bile örtülüymüştür. Hâlâ aşağılık kompleksimiz devam ediyor demek ki. Öyle ya bizim sinema dünyamızda racon kadın dediğin başı açık olmalıdır değil mi? Müslüman da olsa o bir Türk kadını olduğuna göre sımsıkı örtünmesi olacak iş değildir. Buraya yine bir Gezi pisliği sızmıştır ki filmin sonraki bölümlerinde bu pislik temizlenir inşaallah.

Geçen gün Kazakistan devlet başkanı Nur Sultan Nazarbayev’in hayatını anlatan “Çocukluğumun Gökyüzü” adlı filmi seyrettim. Komünizm silindirinden geçmiş Kazak sinemacılar bile bizimkiler kadar kompleksli değil. Nazarbayev’in ninesini öyle giyindirmişler ki bayılırsınız. Türkistan usûlü sımsıkı örtünmüş bir veliyye hanım. Hiç olmazsa onlardan ders alın yahu!

2.Ertuğrul Gâzî yay’ın kirişini baş ve işaret parmağını birleştirerek çekiyor. Eski filmlerimizde de böyle yaparlardı, hâlâ fark eden olmamış. Herkes bilir ki yay kirişini -hele de bu, Osmanlı yayı gibi demir leblebiyse- bu iki parmakla germek mümkün değildir. Başparmak hâriç dört parmakla çekilir, hatta deri yüzülmesin diye husûsî bir yüzük kullanılır. Bir ok sporcusuna sorsanız bunu söylerdi. Ama haçlı askerlerden biri de ok attı ve o, yayı doğru çekti. Demek ki haçlılar okçulukta bizimkilerden mâhirmiş! Muhtemelen o oyuncunun şahsî bilgisinden kaynaklanmıştır.

Ayrıca Ertuğrul Gâzî, oku sol eliyle çekti. Acaba solak olduğuna dair bir bilgi mi var? Öyleyse mesele yok; aksi takdirde bu da mühim bir hata.

3.Obanın hekiminin bele kadar uzayan gri saçları da ne öyle? Saç sakal birbirine karışmış, kir pas içinde bir adam görüntüsü. Hekim değil, sanki bir ayyaş! Yüzüklerin Efendisi’nin iyi büyücüsü Gandalf’ın Türk versiyonu üretilmek istenmiş âdetâ. Müslüman bir hekim değil, say ki İslâm öncesinin bir şâmanı. Dizinin bütününde İslâm’ın sağından solundan çimdiklendiğini hissetmemek mümkün değil. İnşaallah devam eden bölümlerde bu işe de bir el konulur.

4.Ertuğrul Gâzî’nin can yoldaşlarının yine kadınımsı uzun saçları… Cüneyt Arkın’ın reklâm filminde söylediği gibi: “Bu sahne böyle miydi yaa?” Bu Kayı yiğitleri böyle miydi yaa! Sanki Müslümanca sohbetlerde yetişmemişler, sanki kılık kıyafetlerini zaman tünelinden geçip gelip Gezicileri görerek belirlemişler. Birinin uzun saçları tepesinin ortasında bağlıydı. Yuh artık! Film yapımcıları, yönetmenler… Çocuklarımızın Osmanlı tipini bu filmlere bakarak zihinlerinde canlandıracaklarını unutmayınız. (Yoksa bunu bilerek mi böyle yapıyorsunuz; yani böyle canlandırmalarını husûsî kasıtla istiyorsunuz. Böyleyse yine yandı gülüm keten helva!).

İyi ki Ertuğrul Gâzî’ye de Yüzüklerin Efendisi’ndeki okçu Legolas gibi beline kadar inen uzun sarı saçlar uydurmamışlar, şükür! Peki diğerleri de Ertuğrul Gâzî gibi mûtedil tipler olarak canlandırılsa iyi olmaz mıydı? Bakınız Ertuğrul Gâzî’ye bu tip ne güzel gitmiş.

5.Sevgili yönetmenimiz bir sahnede Süleyman Şah’a suyunu sol eliyle içirdi. Ey film hakkında övgüler döşeyen yazarlar, hani bu ekip işini çok iyi biliyordu ve çok titizdi… Sol elle yemek yenmeyeceğini, su içilmeyeceğini şu modern zamanların sıradan Müslüman sabileri dahi bilir. Koca Süleyman Şah mı bunu bilmeyecek veya bildiği hâlde yine de sol eliyle su içecek? Bu, Fâtih’in “İlerii!” derken uzattığı kolunda saatinin görünmesinden daha fenâ bir sehiv. Yapmayın, etmeyin, biraz daha dikkat, biraz daha hassâsiyet. Lütfen!

6.Döğüş sahneleri artık belli bir seviyeye getirilmiş. Gerçek kılıçlar kullanılıyor ve bu türlü döğüşlerin sokak çocuklarının kılıç oyunlarından farklı olduğu birazcık anlaşılmış görünüyor. Kılıçların işleyişi, fırlatılan baltanın bir adamın sırtına saplanışı seyircide olması gereken ürpertiyi uyandırıyor. Ama bu ciddî, ağırbaşlı insanların şövalye tarzı döğüşmeleri yine gerçeklik hissini zedeliyor. Nedir o karate tarzı tekmeler, düşmana ardını dönerek manevra yapmalar… Bunlar bizim cengâverlerimizi hafifleştiriyor. Ben, benim kahramanımın, önünde taklalar atan haçlı karşısında yalçın kayalar gibi hareketsiz ve vakur bekleyip sonunda bir hamlede kellesini gövdesinden ayırmasını beklerim.

7.Hayme Ana Ertuğrul Gâzî'ye "Bu bir sınavdır oğlum." diyor. "Sınav" mı? Şu "imtihan" yerine uydurulan iğrenç kelime... Hiç olmazsa böyle bir filmde kullanmayın. Hem de Osmanlıca üzerine bu kadar müspet fikirler serdedildiği bir günde...

8.Bölüm boyunca tek namaz sahnesinin olmaması da câlib-i dikkat bir husustu.

9.Yemek duasının yemekten evvel yapılması da mühim bir dikkatsizlik. Bizde dua yemek sonunda yapılır.

Son olarak bir borcu yerine getireyim: Yaşlı kurt Serdar Gökhan’a Süleyman Şahlık çok yakışmış; sanki kendisi canlanmış karşımızda duruyor. Allah var sadece yakışmakla kalmamış Serdar Gökhan çok güzel de oynuyor. Filmin uzak olmayan bir yerinde ölecek. Keşke sonuna kadar devam etseymiş.

Gözümüz dizinin üzerinde. Bakalım sonu nasıl gelecek…

Bütün milletimizin seyretmesini ve görüşlerini beyan etmelerini dilerim. Nihâyet bir dizi yaptık gibi. Mümkün olduğunca hatâsız olsun.

DİRİLİŞ

Yazar: Ahmet Ar
13-12-14
E mail: ahmet_ar@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 8
Ahmet Ar
Mustafa Atalar kardeşe
Tarih : 05-04-15

Kardeşim, ikazınız için teşekkür ederim. O söz ispata muktedir olmak için kullanılan bir söz değil, bir deyimdir. "Allah şâhidim olsun ki..." gibi söz olsa "ispata muktedir olmak için" denebilirdi. Ama yazıdaki "Allah var" sözü cümle başlarında "Hakkı teslim etmek lâzım, hakkını teslim etmek gerekir" mânâsında kullanılır. "Allah'ı var" şeklinde de söylenir. Bakınız: D. Mehmed Doğan, Büyük Türkçe Sözlük. Ayrıca sözü tamamen kendi mânâsında anlasak bile bir bozukluk yok. Hakîkaten "Allah var". Selamlar.

 
Mustafa Atalar
tespitler tamam da...
Tarih : 05-04-15

Efendim tespitler tamam da son parağrafta Allah var demişsiniz. Bu da geçmişten günümüze süregelen hatalı bir yaklaşım sözüdür. Böyle basit meselelerde ıspata muktedir olmak için Hz Allah'ın varlığıyla kıyas yapmak ne kadar doğrudur?

 
ufuk Çelik
Tespitler harika
Tarih : 29-01-15

Tespitleriniz islami ferasetle yapilmis olduğunu düşünüyorum guzel tespitler tesekkur ediyorum

 
NECMİYE
ELİNİZE SAĞLIK
Tarih : 21-12-14

Diziyi izlemedim ama yazını çok beğendim. Çok hassas tespitler. Maalesef hangi zihniyet çekerse çeksin değerlerimizle barışmadığımız sürece gösterdiğin bariz hatalar devam edecek. Her örneğimiz Batıdan ama onların kendilerini anlatma dürüstlüğü neden örnek alınmaz bilmem. Gişe rekorları kıran filmlerle ilgili değerlendirmen de hiç aklıma gelmemişti. Ne kadar doğru. Beklentimizin yüksekliği sonunda hayal kırıklığı olsa da o filmlere gişe rekorları kırdırıyor. Benim gördüğüm en büyük problem biz hatalarımızı çok güzel savunuyoruz. Mesela "çok kısa sürede çektik." Kısa sürede çek mi diyen oldu. Gerekli zamanı kullan. Üç yıl olsun beş yıl olsun ama iki ay olmasın. Yine yönümüzü batıya çevirirsek bu işlere ne kadar çok vakit ayrıldığını görürüz. Senin yazından sonra aslında söylenecek söz yok. Sadece eline sağlık. Mükemmel demek istedim. Selamlar

 
Süleyman YILMAZ
Sinema Eleştirmeni
Tarih : 18-12-14

Yazıyı okuyunca sanki bir sinema dergisindeki eleştiriyi okur gibi hissettim. Ayrıntılar gözden kaçmamış, karakterler hemen her yönüyle incelenmiş. Diziyi izlemedim ama demek ki izlenmeye değer bir diziymiş. Ahmet Hocam, sen böyle güzel eleştiriler yazarsan gazetelerdeki eleştirmenlerin eksiği ortaya çıkar. Gazetelerdeki eleştirmenler oyuncuların magazinsel yönlerini de eleştirilerine ekleyerek dikkat çekmeye çalışıyorlar. Oysa senin eleştirin tam anlamıyla diziye yönelik olmuş.

 
Selman Vahabzade
ALINGANLIK
Tarih : 14-12-14

Bir solak olarak üzerime alındım. Ok atacak olsam ben de solak atardım. Neden olmasın edebe mugayir mi oku solak atmak ya da günah mı? Solak birisi baş olamaz mı? Neticede Ertuğrul Gazi solak olmasa da canlandıran sanatçı benim gibi solak. Dizinin başında demir döverken de sol eliyle dövüyor. Kılıcı sol eliyle tutuyor. Solak birisi olarak soruyorum. Benim hâlim nicedir?

 
Selman Vahabzade
BAKAR KÖR OLMAK
Tarih : 13-12-14

Muhteşem Rezalet(!)ten sonra bu diziyi gayet mazbut buldum. Hiç eleştirel bir gözle izlemedim. Yukarıda anlatılanlardan tesettür dışında hiçbir şeye takılmadım şahsen. Keyifle izledim. Bana Yavuz Bahadıroğlu'nun tarihî romanlarını hatırlattı. İmdi, yazıyı okuyunca şöyle bir düşündüm, evet, bahsedilen eksiklikler var. "Fetih 1453"ten sonra bu ikinci basamak. Orada yanlış hatırlamıyorsam Ulubatlı Hasan'a zina yaptırmışlardı. Artık yapımcılardan bir 'Sunguroğlu' dizisi bekleriz gari

 
ahmet yaşar
selam ve dua ile
Tarih : 13-12-14

Yine harika tesbitler yüreğinize kaleminize rabbim zeval vermesin. İnanın aynı gözle izlemisiz aynı duyguları hissetmisiz.

 
SÜLEYMAN ŞAH SUYU SOL ELİYLE Mİ İÇERDİ?
Online Kişi: 17
Bu Gün: 581 || Bu Ay: 9.804 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.621 || Toplam Tıklanma: 51.946.327