ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 2760
Yazar: Kerime Yıldız
BİZ BUYUZ!

BİZ BUYUZ!Ha­ber­le­ri okur­ken, TRT’­nin “Sen Ol­san Ne Ya­par­dın?” prog­ra­mı­na ait bir vi­de­o dik­ka­ti­mi çek­ti. Ka­sa­da ka­lan an­ne­nin yar­dı­mı­na bir ha­nım ye­tiş­ti ve ek­sik pa­ra­yı öde­di. Hâ­di­se­nin kur­gu ol­du­ğu­nu öğ­re­nin­ce “Ya­yın­la­ma­sa­nız.” de­di. Su­nu­cu Al­tan Er­kek­li, ha­ya­tın için­de­ki gü­zel­lik­le­ri ço­ğalt­mak için ya­yın­la­mak is­te­dik­le­ri­ni söy­le­di. Ce­vap çok gü­zel­di. ”Biz, za­ten bu­yuz.”

Ma­hal­le­miz­de­ki mar­ket­te, böy­le bir şe­ye şa­hit ol­dum. Bir ak­şam, ka­sa­da kuy­ruk­ta­yız. En ön­de po­şet­le­ri­ni dol­du­ran ha­nım, ka­si­yer “Ba­ki­ye ye­ter­siz.” di­ye­rek kre­di kar­tı­nı ia­de edin­ce, cüz­da­nı­na bak­tı. Ye­ter­li na­kit pa­ra­sı çık­ma­dı. Al­dık­la­rın­dan ba­zı­la­rı­nı ele­me­ye baş­la­mış­tı ki ar­ka­sın­da­ki ha­nım, “Lüt­fen bo­şalt­ma­yın. Ben öde­ye­yim.” de­di. Kar­şı­sın­da­ki “A­ma na­sıl olur? Si­zi ta­nı­mı­yo­rum.” di­ye iti­raz edin­ce, “Da­ha son­ra pa­ra­yı bu­ra­ya bı­ra­kır­sı­nız. So­run de­ğil.” di­ye kar­şı­lık ver­di. Kre­di kar­tıy­la ta­ma­mı­nı öde­di. İs­mi­ni söy­le­di. Ka­si­ye­re de “Ben siz­den alı­rım.” de­di. Di­ğer ha­nım, ha­ra­ret­li te­şek­kür edin­ce de “Mü­him de­ğil. Ay­nı ma­hal­le­nin in­sa­nı­yız.” di­ye­rek  gü­lüm­se­di.

Me­rak bu ya da­ha son­ra ka­si­ye­re ne­ti­ce­yi sor­dum. O ha­nım, er­te­si gün pa­ra­yı bı­rak­mış. Di­ğer ha­nım, bir son­ra­ki gün ge­lip al­mış. Bu ka­dar. Biz, bu­yuz.

Yıl­lar ev­vel, Gür­büz Aza­k’­ın bir ya­zı­sın­da oku­muş­tum. Bir ar­ka­da­şı, sert bir kış ak­şa­mı gör­dü­ğü kes­ta­ne­ci­yi an­lat­mış. “Bir da­ki­ka!” de­miş, Azak. “Kes­ta­ne al­dın mı?” Ar­ka­da­şı “Ne alâ­ka­sı var?” de­yin­ce şöy­le si­tem et­miş:

“O adam, ak­şam vak­ti, o ha­va­da tit­re­ye­rek na­fa­ka­sı­nı çı­kar­ma­ya ça­lı­şır­ken sen na­sıl, 50 gram kes­ta­ne al­maz­sın?”

Bu­nu, hiç ama hiç unut­ma­dım.

Ge­çen­ler­de Kı­zı­la­y’­da, bir kö­şe­de çe­tik sa­tan yaş­lı bir tey­ze gör­düm. İyi­lik adı­na, bir çift çe­tik al­dım. “Ne ka­dar iyi bir in­sa­nım.” di­ye bö­bür­le­nir­ken bir adam gel­di ve yer­de­ki çe­tik­le­rin hep­si­ni al­dı git­ti. Be­de­li­ni faz­la­sıy­la öde­di. Zan­ne­de­rim, tey­ze­nin so­ğuk­ta bek­le­me­si­ne gön­lü ra­zı ol­ma­dı. Be­nim bü­tün ha­vam sön­dü. Şa­şa­cak bir şey yok. Biz, za­ten bu­yuz.

An­ka­ra­’nın, kar se­be­biy­le felç ol­du­ğu bir gün. Yaş­lı bir si­mit­çi, so­ğuk­tan tit­re­ye­rek tab­la­da­ki son si­mit­le­ri­ni sat­ma­ya ça­lı­şır­ken ya­nı­na yak­la­şan bir adam, “Hep­si­ni ve­rin.” de­di. Si­mit­çi, tab­la­da­ki son dört si­mi­di he­nüz sar­ma­mış­tı ki baş­ka bir adam ya­na­şıp “İ­ki si­mit ve­rir mi­si­niz?”de­di. Bu ara­da, iki müş­te­ri ta­nış çık­tı. “Sen al.”, “Yok ha­yır, sen al” ıs­ra­rı faz­la uza­yın­ca, ilk müş­te­ri di­ğe­ri­ni ke­na­ra çe­kip “Ben bit­sin di­ye ala­cak­tım. Al ar­tık şu si­mit­le­ri...” di­ye çı­kış­tı. Bu­nun üze­ri­ne, ikin­ci müş­te­ri dör­dü­nü de al­dı ve bi­ri­si­ni ilk müş­te­ri­ye ik­ram et­ti. Çok şü­kür, biz bu­yuz.

So­ka­ğı­mız­da bir ağaç var. So­kak sa­kin­le­ri, ak­şam­la­rı ar­tan ye­mek­le­ri kap­lar­da ora­ya bı­ra­kı­yor. Ya­zın da mu­hak­kak su ko­yu­yor­lar. Ke­di­ler, kö­pek­ler alış­mış; ora­ya uğ­ra­yıp ka­rın­la­rı­nı do­yu­ru­yor­lar. Bu sa­bah, ga­ze­te al­ma­ya gi­der­ken kes­tir­me­den gi­de­yim de­dim. Boş bir ara­zi­den geç­mem ge­rek­ti. Bir ağa­cın di­bin­de, aç ka­lan so­kak hay­van­la­rı için bı­ra­kıl­mış ye­mi gör­düm. Biz, iş­te bu­yuz.

Bak­kal bor­cu ka­pat­ma ge­le­ne­ği­ni bi­lir mi­si­niz? Es­ki­den Ra­ma­za­n’­da zen­gin­ler, fa­kir­le­rin bak­kal bor­cu­nu si­ler­miş. Ümit Me­ri­ç’­in, “Bir Müs­lü­ma­n’­ın ci­pe ya­tı­ra­cak pa­ra­sı ol­ma­ma­lı. Pa­ra­sı o ka­dar çok­sa, git­sin İs­tan­bu­l’­un fa­kir semt­le­ri­ne, ara so­kak­lar­da do­laş­sın; bak­kal­lar­da­ki o ek­mek borç­la­rı ne­de­niy­le ka­bar­mış olan he­sap­la­rı öde­sin.” söz­le­ri­ni du­yan çok zen­gin bir işa­da­mı­nın ha­nı­mı, ci­pi­ni sat­mış ve bak­kal bak­kal do­la­şıp yok­sul­la­rın he­sap­la­rı­nı ka­pat­mış. Biz, as­lın­da, bu­yuz.

“Ben o ka­dar zen­gin de­ği­lim.” de­me­yin. Rah­met­li Ma­hir İz, her ay öğ­ret­men­lik ma­aşı­nın kırk­da bi­ri­ni ih­ti­ya­cı olan­la­ra ve­rir­miş. “Fa­kir­le­rin, si­zin zen­gin ol­ma­nı­zı bek­le­me­ye ta­ham­mül­le­ri yok­tur.” sö­zü, ona ait.

Kö­tü, çok ses çı­ka­rı­yor. İyi­lik­le­ri, gü­zel­lik­le­ri bas­tı­rı­yor. Biz, as­lın­da, çok iyi­yiz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Kerime Yıldız
24-01-15
E mail: gazetevahdet.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BİZ BUYUZ!
Online Kişi: 21
Bu Gün: 129 || Bu Ay: 6.641 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.207 || Toplam Tıklanma: 52.124.361