ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 2980
Yazar: Dursun Gürlek
KİTAP YAZMAKTAN UTANAN ÂLİM

KİTAP YAZMAKTAN UTANAN ÂLİMÖğretmen bir öğrencisini sözlüye kaldırmış. İlk soruyu sormuş. Öğrenci tam ve doğru cevap vermiş. Diğer bütün soruları da en küçük bir yanlış yapmadan cevaplandırmış. Anlatırken arada bir başını soldan sağa hafifçe oynatıyormuş. Bu hareketi hocanın dikkatini çekmiş. Oğlum, niçin ikide bir başını oynatıyorsun diye sormuş. Çocuk, sayfaları çeviriyorum, hocam, cevabını vermiş. Meğer delikanlı o dersin ilgili bölümünü olduğu gibi ezberlemiş.

Şiir ezberleyenlerle çok karşılaşırız ama nesir ezberleyenler nadirdir. Fakat az da olsa böyle sıra dışı insanların olduğu bir gerçektir. Ezber kuvveti çok yüksek kimselerin başında kurralar ve hafızlar geliyor. Bugün anlamları yer değiştirdi ama eskiden Kur’an-ı Kerim’i ezberleyenlere “kurra”, hadis-i şerifleri ezberleyenlere “hafız ” veya “huffaz” deniliyordu. Hafızasında yüzlerce, binlerce hadis olan hafızlar vardı. Hadis tarihiyle, hadis edebiyatıyla ilgili kaynaklar bu konuda çarpıcı tablolara, olağan üstü menkıbelere yer veriyor. Mesela son devrin büyük hadis alimi merhum Babanzade Ahmed Naim, Sahih-i Buhari’ye yazdığı yaklaşık beş yüz sayfalık mukaddimede işte bu hadis hafızlarına çarpıcı örnekler veriyor. Mesela İmam İshak’ın “Kitaplarımdaki hadislerin yetmiş bini, sanki gözümün önünde okuyormuşum gibi, ezberimdedir” sözünü naklediyor. Yine aynı kaynaktan öğrendiğimize göre, Zühri isimli mübarek zat da sekiz günde Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiş. Ahmed bin Hanbel hazretleri de, içinde otuz-kırk bin hadis bulunan “Müsned”i hakkında, “Bu Müsned’i ben yedi yüz elli bin hadisden seçtim” demiş.

Çok şaşırtıcı değil mi? Böyle kuvvetli hafıza sahiplerinin arasında âmâlar da bulunuyordu. Babanzade Ahmed Naim Bey bu konuda da şunları söylüyor: “Her ikisi de âmâ olan hadis hafızlarından Katade bin Diame ile Amr bin Mürre de hadis ezberleme hususunda birer harika idiler.” Baş gözleri kapalı ama, kalp gözleri açık böyle âmâların varlığı öteden beri biliniyor. Onların içinde nice hafızların, kurraların, ayaklı kütüphanelerin çıktığını tarih kitapları kayd ediyor. 1950’li yıllarda vefat eden Osman Kemali hazretleri de işte böyle kalp gözü açık â’mâlardan biriydi. Kendisi hem hafızdı hem de Mevlana’nın Mesnevi’si, Sadi’nin “Gülistan”ı ezberindeydi.

Böyle üstün zekâlı ve hafıza şampiyonu diyebileceğimiz insanlar sadece Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerif ezberleyenlerden ibaret değildi. İçlerinde koca koca sözlükleri zihinlerine yerleştirenler bile vardı. Mesela Bediüzzaman Said Nursi, Mütercim Asım’ın 4 ciltlik o büyük sözlüğünü “sin” harfine kadar ezberlediğini bizar kendisi itiraf ediyor. Böyle seyyar lügatlere ben bile yetiştim. Mesela birkaç yıl önce kaybettiğimiz merhum Necmettin Hilav tam bir canlı kitaptı. Keza yakından tanıma şerefine nail olduğum ve çok iyiliğini gördüğüm merhum Ali İhsan Yurt ağabeyimiz de işte bu seyyar kitaplardan biriydi. Bu zat bence tam bir sohbet şeyhiydi. Eskiler bir çok konuda derin bilgisi olan zatlardan söz ederken “ulum-u şettada yed-i tûla sahibi” diyorlardı. Ali İhsan Bey de hiç şüphe yok ki bu derin alimlerden biriydi. Hakkında daha ayrıntılı bilgi almak isteyen okuyucularımız, “Ayaklı Kütüphaneler” isimli kitabıma bakabilirler.

Son devrin hafıza şampiyonlarından biri de Prof. Mükrimin Halil Yınanç idi. Hoca’nın sırf bu özelliğini dile getiren menkıbelerin sayısı o kadar fazla ki sadece bunları anlatmak için ayrıca bir kitap yazmak gerekir. Gerçi ben de konuyla ilgili anekdotlardan bazılarına yukarıda adı geçen eserimde yer verdim ama daha fazla bilgi almak isteyenlere, “Mükrimin Halil Yınançtan Sohbetler” isimli kitabı tavsiye ederim. 1962’de hocanın vefatından hemen sonra “Yağmur Yayınları” tarafından neşredilen bu küçük kitapta, erbab-ı merakın merakını tatmin edecek bilgilere yer veriliyor. Mesela Hoca için, “Herkes kitap okur, ama Mükrimin Halil kütüphane okur” denildiğini ben bu kitaptan öğrenmiştim. Az daha unutuyordum. İstanbul Büyükşerhir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı merhum hakkında göz doldurucu iki eser yayımladı. Ömer Hakan Özalp tarafından “Tarihe Adanmış Bir Ömür – Ord. Prof. Dr. Mükrimin Halil Yınanç” ve “Dostlarının ve Sevenlerinin Kaleminden Ord. Prof. Mükrimin Halil Yınanç” isimleriyle hazırlanan bu iki ciltlik kitap “Tarihi Sevdiren Adam”ı, bize daha fazla sevdiriyor.

Allame-i cihan alimlerden biri de Bayezid Devlet Kütüphanesi’nin hafız-ı kütübü İsmail Saib Sencer idi. O da denizler kadar engin, hazineler derecesinde zengin bir alim olmasına rağmen bildiğimiz anlamda bir kitap yazmadı. Gerçi “Osmanlı Müellifleri” gibi bazı kitaplar kaleme aldı, fakat bunları kendi imzasıyla değil de bazı dostlarının adıyla yayımlattı deniliyorsa da genel kanaat yazma işine uzak kaldığıdır. Onu bu yönüyle eleştirenler bile oldu. Hoca Efendi’nin ölümünden sonra 23.3.1940 tarihli Vakit gazetesinde bir makale neşreden Hakkı Süha Gezgin, bu türlü eleştirilere cevap verip “Hoca yazmaktan utanırdı!” diyor. Ne anlamlı bir söz. Bir alimin “yazmaktan utanırım” sözündeki inceliği ve hassasiyeti anlamak için gerçek anlamda “alim” olmak gerekiyor. Bu da yetmez, aynı zamanda “arif” olmak da icap ediyor. Unutmayalım ki eski alimler, kitap yazma konusunda bugünkülere göre daha titiz, daha ihtiyatlı ve daha sabırlıydılar. Bir çoğunun yanlış yapma korkusuyla, eksik bilgi verme endişesiyle kitap yazmadığını biliyoruz.

Bir de Türk milleti olarak biz konuşmayı daha çok seviyoruz. Merhum Prof. Dr. Süheyl Ünver buna şifahilik hastalığı diyor ve sık sık bu hastalıktan şikayet ediyordu. Keşke yazsalardı. Veya hiç değilse bu zatların sohbetleri kitaplaştırılsaydı temennisinden bulunmaktan da kendimizi alamıyoruz. Eğer İsmail Saib Hoca’nın kütüphanede, Mükrimin Halil’in Küllük’te ve Acem’in Kahvesi’nde, Ali İhsan Yurt merhumun Enderun’da yaptığı konuşmalar tespit edilmiş olsaydı, bugün ciltler dolusu hazinelere sahip olurduk. Vâ esefa!...

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Dursun Gürlek
28-04-15
E mail: gazetevahdet.com
 
 
Yorumlar: 1
Selman Vahabzade
Cehlim
Tarih : 28-04-15

Kur'an-ı Kerim'i ezberleyenlere kurra, Hadis-i Şerif ezberleyenlere hâfız denildiğini bilmemek... Daha doğrusu hâfızı yanlış bilmek... Teşekkürler Dursun Gürlek bey!

 
KİTAP YAZMAKTAN UTANAN ÂLİM
Online Kişi: 28
Bu Gün: 164 || Bu Ay: 7.518 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.010 || Toplam Tıklanma: 52.143.268