ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : DÜNYADA NELER OLUYOR / İSLÂM ÂLEMİ
Okunma Sayısı: 2003
Yazar: Cihangir İşbilir
DAEŞ NEREDEN ÇIKTI?

DAEŞ NEREDEN ÇIKTI?Bugün olan bitenleri anlamak için son 13 seneyi gün gün okumak şart. Her gün birkaç uzmanı peyda olan DAEŞ’i çözmek için de önce Irak gerçeklerine göz atmak gerek. Yoksa günlük malumat keşmekeşi içinde boğulup gideriz. Bugün, “DAEŞ nereden çıktı?” sorusunun 7 maddelik ilk cevabını vermeye çalışacağım:   

1- 2003 Mart ayında başlayıp Nisanda Bağdat’ın düşmesine kadar güney bölgeler başta olmak üzere ülke genelinde Saddam Hüseyin rejimine bağlı unsurlar savaştılar, şehitler ve yaralılar verdiler. 

2- Nisan ayında Bağdat’ın düşmesine kadar alimlerin (Müslüman Alimler Heyeti ilk kurulan yapılardan birisi, camilerdeki imam-hatipler, akademisyenler, ilim talebeleri üyeleri ve kurucuları idi) önemli ve ferasetli bir stratejisi olmuştu. İşgalin gerçekleşeceğini gördüklerinden yavaş yavaş hazırlıklar yapıldı, gruplar kurulmaya başlandı. Bunlara Irak Ordusu subayları ve deneyimli geçmişi olanlar destek verdi. Paul Bremer’in devleti tümüyle ilga etmesi, orduya ait tüm cephaneliklerin ağzının açılması ile birlikte bu gruplar inanılmaz sayıda silahları ele geçirip, çeşitli yerlere gömdüler.

HEDEF: DİRENİŞ

3- Saddam Hüseyin rejiminin gidip gitmemesi, ülkenin düşüp düşmemesi gibi tereddütler yaşayan halk kısa bir süre sonra tehdidin Baas iktidarı ile sınırlı olmadığı, kendilerini ve her yeri yakıp yıktığını, bu noktada hem tarihsel düşmanlıklar hem de İran’ın çok büyük rolünün olduğu diasporada yetişmiş, Irak’a karşı savaşmış irili ufaklı çok sayıda radikal Şii milis örgütün yeni iktidara oturduklarını, bunların kendilerini hedef alıp tasfiyeye kalkıştığını gördü. ABD ve işbirlikçi yapılar ülkede direniş adına ne varsa silmeye kararlıydı. Buna karşı ilçeler, şehirler ve hatta kazalar-nahiyelerde eski ordu mensupları, alimler ve aşiretler silahlı direnişi daha organize halde sürdürdü. 

4- Direnişi yürütenler ana eksen olarak vatanseverler, eski ordu mensupları, Saddam Hüseyin yanlıları, ehli sünnet tarikatlar, gruplar, selefiler ve ihvan idi. 2005 yılında El-Kaide ismi daha belirgin hale geldi ve Felluce özelinde isminden söz ettirdi. Ama bu zamana kadar ülkede Iraklı yapılar mücadeleyi yürüttü. İlk etapta zayıf olan Kaide, 2006’da kendi devletini ilan etti! Biatlar istemeye, direniş gruplarını tekfir edip hedef almaya başladı. Öyle ki 2007 gibi direnişin zirvede olduğu noktada ABD veya Şii güçlerden daha fazla El-Kaide Sünni direnişe darbe vurdu. Bunların başında nisbi olarak ‘mercii’ gibi addedilen Irak müslüman alimler heyeti, ona itibar eden 1920 Devrim Tugayları gibi gruplar geliyordu. İhvan’ı zaten tekfir eden El-Kaide heyeti demokrasiye inanmak gibi bildik argümanlar ile tekfir edip hedef aldı. DAEŞ, yani eski adıyla Irak İslam Devleti (Kaide) böylece yerel ehli sünnet / selefi / milliyeti direniş güçleri, alimler ve sıradan vatandaşı hedef aldı, Şii-Sünni nerdeyse hemen her yerde bombalar patlattı. Patlatmasa bile İran özel güçleri, MOSSAD, ABD ve Maliki hükümeti yapsa bile top bunların elinde patlıyordu. Bu yaşanan iç çatışmada mümkün mertebe sakınan taraf olan Irak direnişi bir müddet sonra Kaide’ye büyük kayıplar verdirdi. Sahveler Projesi’ni yürürlüğe koyan ABD böylece hem Kaide’yi, hem de Irak direnişini feci şekilde baltalamış oldu. 

DAEŞ: NEO-HARİCİ

5- Böylesi kanlı bıçaklı iki yapının Musul başta olmak üzere Irak’ta birlikte başta hareket ediyor gibi görünmesi tamamen ayakları yere basmayan bir iddia veya algı operasyonunun kurbanı olmak demektir. Çünkü zaten Irak’tan büyük ölçüde çekilip Suriye’ye geçen, burada Sünni direnişe inanılmaz darbe indiren, hatta El-Kaide’nin Nusra cephesini bile intihar saldırıları ile hedef alan bir ‘Neo-Harici’ DAEŞ’den bahsediyoruz. Suriye direnişi bunları bayağı hırpaladı, güçten düştüler. Girdikleri Musul ve diğer bölgelerde fiilen 30.12.2013’ten beri zaten silahlı mücadele var. Yani olayın bir geçmişi, sahada milyonlarca insanın yıllardır inanılmaz vahşet ve soykırım karşısında birikmiş öfkesi ve özgürlük talebi var. DAEŞ ise bu halk devrimini iyi değerlendirip de-facto şekilde de olsa işin içinde aktif olarak yer aldı. En organize ve güçlü yapı olduğundan, medyayı da iyi kullandığından sanki her şeyi kendisi yaptı gibi, özellikle İran-Maliki ve batının da bu yönde ağırlığı onlardan yana koyması ile farklı bir tablo ortaya çıktı. Yoksa aşiretler ve sünni direnişi er ya da geç hedef alacağını senden, benden veya başkasından önce ondan büyük zulümler görmüş ıraklılar biliyor ve tanıyor. 

6- Irak’ta yaşananlar büyük bir kurtuluş savaşının olduğu ortam, bir şekilde birbirlerine müsamaha gösteriyorlar. DAEŞ bu noktada tamamen yumuşak, fazla müdahil olmayan ve dengeleri gözeten akıllı bir strateji takip ediyor; bir tür takiyye yapıyor. Camideki toplantıya onların katılmasından daha normal bir şey yok. Çünkü görmemezlikten gelmek hakikatı ıskalamak olur. Irak direnişi karşılarında çok güçlü, disiplinli ve tecrübeli bir gücün olduğunu, aynı düşmana karşı savaştığını, kendisini ilk fırsatta vuracağını bildiği bir yapıyı mecburen veya kerhen kabul etmek zorunda. Sahadaki gelişmeler bunu zorluyor. 

İRAN ETKİSİ

7- Samarra’da 2006 yılında çok önemli bir kırılma noktası oldu. Bunun sebebi Markadeyn’in havaya uçurulması idi. Olayın arkasında direk İran vardı ve amaç Şii kesimleri zinde tutmak ve yönlendirmekti. Ne yazık ki bunu başardı. Şii âlimler bağırıp çağırarak, fetvalar vererek El-Kaide, Saddamcı, Baasçı tekfircilerden intikam alın dediler. Böylece aynı gün içinde 300’e yakın Ehli Sünnet camisinin yakılıp yıkılması, işgal edilmesi, imamların ve sünnilerin sokaklarda sürünerek ezilmesi, öldürülmesi gibi kitlesel bir cinnet hali yaşandı. Binlerce Sünni Samarra’dan tehcir edildi. Oysa burasını tarih boyunca sünniler koruyordu. Öyle ki Kerbela’ya gidecek Şii ziyaretçilerin konvoyunu El-Kaide veya fitne çıkarmayı amaçlayan İran özel birliklerine karşı bu Sünni mücahitler koruyor, bunlara eşlik ediyordu! 

Sonuç olarak, amaç İran’ın her ne pahasına olursa olsun Bağdat’ı müstemleke olarak tutmasına yarayacak her kozu oynacağı gerçeği. Karşı tarafta zaten hukuk-fıkıh-ahlak hiçbir şey tanımayan ‘neo-harici’, barbar ve tekfirci bir DAEŞ var!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Cihangir İşbilir
29-06-15
E mail: gazetevahdet.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DAEŞ NEREDEN ÇIKTI?
Online Kişi: 27
Bu Gün: 337 || Bu Ay: 7.691 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.289 || Toplam Tıklanma: 52.147.103