ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÇARPIK VAZİYETLER
Okunma Sayısı: 2255
Yazar: Ahmet Mercan
ÂHİRETSİZ İSLÂM İSTİYORLAR

ÂHİRETSİZ İSLÂM İSTİYORLARBir anda oluyor gibi her şey. Aslında, neticesi bir anda ortaya çıkan uzun süreçler, arkada kendini gizliyor. Kolaycı koşullanmaya yatkın hale gelen algımızı aldatmak, bu nedenle pek kolay. Her şeyin zıddına döndüğünü görmek endişe oranımızı büyütüyor.

Bir zamanlar yüzümüzü ağ eden, ne kadar olay ve insan varsa, aradan uzun süre geçmeden verdiklerini geri almakla kalmıyor, eksiye müncer hallere salıyor bizi. Kısa bir ömür içinde nice olaya şahit olduk; ne çok kahramanlıkların hüsrana pike yapan konumlarını izledik.

Böyle bir akış içinde, genç kime, niye güvensin? Bir zaman sonra, söylediğinin tersini yapacak ve kendini de açmazdan kurtarmak için "gelişme" tanımına sığdıracak bünyelerin dünyasında şahsiyet inşasının imkanı kalmış mıdır?

Siyasal düzlemde ve kişiler bahsinde, İslam’ın izzetli bir temsili söz konusu mudur?

Ne oldu? Sular mı bozuldu? Suç Afrika sıcaklarının mı?

Televizyonlarda birbirine hakaret yağdıran, aşağılayan, statü dayatan aydınlar, yıllar yılı sözlerine kıymet verdiğimiz alimler kendilerini merkeze koyarken, fındık kabuğu doldurmaz meselelerle gündemi tıkarken, "Reklamın iyisi kötüsü olmaz" kalıbını meşrulaştırıyorlar.

Çok değil, daha yirmi yıl önce, ünvan kullanmak ayıplanan durumken, şimdi bir kurumun verdiği akademik paye, kişisel iktidar aracı olarak telakki edilir hale geldi. Tıpkı orta çağ kilisesinin bilginin sahibi olduğunu söylemesi gibi. Batının koyduğu akademik normların tehlike olduğu, onun dışına çıkmanın gereği çoktan unutulmuş.

Pek çok kitap yazmış, kendisine önem verilmiş, el üstünde tutulmuş yazar, geçmişe dönük camiayı ve bir zamanlar beraber yürüdüğü arkadaşlarını şaibe altında bırakan açıklamaları neden yapar? Verdiğini fazlasıyla geri alma durumunun gerekçesi ne olabilir? Karşı cevaplar ve sahiplerinin durumu da ayrı bir fecaat. Nedenleri dozaj farkıyla sıralamış olsak bile, bütün bu hallerin, ahiret hissiyatı ile serdedilecek beyanlar olmayacağı aşikar.

Bir başkası, iki kişi arasında konuşulamayacak gereksiz cinsel konuların detayını, ramazan günü, karşısında bayan olduğu halde, büyük "cesaret"le serdedebilmek, kimi ilahiyatçıların hicabı araç haline getirdiklerinin bir göstergesi değil mi? Yazı ile konuşma arasındaki farkı anlayamamış veya buna önem atfetmeyen yazarın tercihi anlaşılır gibi değil. İslam coğrafyası kardeş kanı ile sulanırken, cinsel detayların gündemi, ayıptan öte tanımları gerekli kılıyor.

Ahiretsiz İslam yaklaşıyor, tedbirini almak isteyenlerin haberi olsun!

Değer mi?

Nedir bu izahtan vareste durum, tutum?

Vefa vardı sözlüğümüzde, sabır, bağışlama, hayır söyleme ya da susma.

Bu erdemlerin ödülleri ahirete yönelik, yani uzun vadeli. Anlık görüntü, reyting ve reklam buraya ait olunca, vadeli alış- veriş ötelenmiş oluyor.

Reklamın iyisi ve kötüsü vardır.

Diğer kalıbı kullananın algısına su kaçmıştır ve dünya onun işini bitirip kendine ram etmede hiç zorluk çekmez. Piyango mantığı, her şeyin bir anda olup biteceğini ve büyük işlerin başarılacağını insana fısıldar. İş bitiricilik, ticarette çakılı durmaz, bir zihin formatı olarak, fikir ve düşünce insanlarına da sirayet etme kabiliyeti ortaya koyabilir.

Adım adım, sindire sindire yürünecek; mahçub olmadan, mahçub etmeden, başkasına fatura çıkarmadan ve herkese faydalı olabilme kaygısıyla adımlanacak bir yoldur, "sırat-ı mustakim". Önderimizin yürüyüşünden, önceki yolculardan bize bırakılan miras budur.

Sade, samimi, sürekli ve sıradan.

(Sıradanlık, hukuk bahsi ve kendini her müminle eşit durumda görme duygusu ile ilgilidir.)

Böyle bildik, böyle belledik.

Üstelik pek çoğumuz, sizin bu yöndeki sözlerinizle bilinç kazandı, kavileşti. Şimdi kendinizi böylesine, ateş ulaşmaz mecrada görmenin esrarını çözemiyoruz. Bize bir şeyler söyleyin ikna olalım.

İslam’ı azaltma, Müslümana ait olması gereken duruşu bozma, kendi elimizle yapmaya çalıştığımız bir durum haline geldi.

Konuşulan gündemlerin önem sıralamasına bakıldığında, tartışmanın üslubuna dikkat edildiğinde ve İslam’ın konuşulması gereken acil gündemleri düşünüldüğünde meselenin künhüne varılır.

Tesadüf veya değil, bir camia olarak telakki ettiğimiz, fikirlerinden istifade ettiğimiz, istisna kabul edilemeyecek sayıda insanın, ekranları ve gazete köşelerini kirleterek, dolaylı yoldan, Müslümanlığın derde deva olmadığının anlaşılmasına aracılık ettikleri, belirgin hale gelmiştir. Biri çıkıp "Hepiniz doğru söylüyorsunuz, çünkü Müslüman yalan söylemez" demiş olsa, toptan bir iflas tablosu ortaya çıkacak.

Daima bir şey söylemek, yazmak gerekir mi? Sözün bittiği yerde sukut devreye neden girmez?

Reytingin çatışma, karalama, iftira ve benzeri konuları sevmesi, bize bir şey hatırlatmalı değil mi?

Sadece aramızı açmakla yetinmiyor dünya, içimizdeki boşluğa karargahını kurup ahiretin aleyhine kazı çalışmalarını derinleştiriyor. En hassas noktamızı bulup oradan çalışıyor. Hiçbirimiz kurtulmuş değiliz, tehlikeye karşı el ele tutuşma zarureti ortaya çıkmışken, selam veremez hallere savrulmak akıl işi mi?

Dünya bizi, marifetimizi abartıp överek yoldan çıkarıyor.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ahmet Mercan
22-07-15
E mail: dunyabulteni.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ÂHİRETSİZ İSLÂM İSTİYORLAR
Online Kişi: 12
Bu Gün: 422 || Bu Ay: 8.235 || Toplam Ziyaretçi: 2.219.291 || Toplam Tıklanma: 52.154.667