ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÂKİF EMRE
Okunma Sayısı: 2394
Yazar: Akif Emre
GELENEKTEN MAHRUM MODERN DİNDARLIK

GELENEKTEN MAHRUM MODERN DİNDARLIKGeçen yüzyıl İslam dünyasında ortaya çıkan sömürge karşıtı hareketlerle bugünkü Paris içlerine kadar varan eylemler arasında bir benzeşme var mıdır? 19. sonlarından 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan pek çok sömürge karşıtı hareketlerin dikkati çekenler, gelenek çerçevesinde değerlendirilebilirdi. Mesela İngiliz sömürgeciliğine karşı Sudan'daki Mehdi hareketi ile Kafkaslar'daki İmam Şamil'in Ruslara karşı mücadelesi ortak bir çizgide buluşur. Güneydoğu Asya'dan Kuzey Afrika'ya benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Çoğunlukla ulema, cemaat ya da sufilerin önderliğinde verilen bu mücadeleler geleneğin tahkimi, özgürlüğün kazanılması yönünde antiemperyalist mücadelelerdi. Hatta modern Türkiye'nin kuruluşuna zemin teşkil eden İstiklal Savaşı modern bir subaylar hareketi olsa bile söylemini ve başlangıçtaki referanslarını gelenekten alır. En azından halifenin kurtarılması gibi meşrulaştırıcı bir dil kullanmıştır. Pek çok sömürge karşıtı mücadele, İslami referanslar ve gelenek içindeki hiyerarşiyi gözeterek/beslenerek toplumsalı harekete geçirmiş, meşruiyetini sağlamıştır. Bugün için çok kullanışlı görülen kimi geleneksel yapılar, geçen yüzyıl Batı literatüründe uygarlıklarını tehdit eden ilkel ayaklanmalar olarak sunuluyordu.

Paris katliamında ortaya çıkan, Batılı toplumların canını yakmaya başlayan tepkileri salt terör parantezinde okumak, mahiyetini kavramaya engeldir. Geçen yüzyılın Batı sömürgeciliğini tehdit eden hareketlerle bugünküler arasındaki fark sadece sosyolojik değil, Sudan çölünde yahut Kafkas dağlarındaki içe kapalı cemaat hiyerarşisinin silahlı isyanından farklı mahiyete sahip. Özellikle IŞİD türü yapılanmaların hem sosyolojik gerçekliği hem de din ile kurdukları ilişki son derece modern.

Modern uygarlık değerlerini tehdit etmekle suçlanan bir hareket aynı zamanda nasıl modern olabilir? Bu durum iki yönden cevaplandırılabilir. İlki modern dünyayla kurdukları bağ , ikincisi referans olarak gösterdikleri dinle kurdukları ilişki bakımından.

Paris yahut Avrupa'nın başka yerlerinde bu türden eylem yapanların önemli kısmı en azından doğdukları yer itibariyle Batılı hayat tarzının içinden geliyor. Her ne kadar dışlanmış bir sosyokültürel çevrede yetişmiş olsalar da “yıkmaya çalıştıkları uygarlık”ın içinde büyüyorlar. Sosyoekonomik şartların neden bu gençleri bu kadar reaksiyoner hale getirdiğine dair bol miktarda sosyolojik açıklama bulabiliriz.

Paris'i kana bulayanların modern olmaları, sadece içinde bulundukları verili şartlardan dolayı değil. Öyle olsaydı toplumsal anlamda dışlanmışların, ekonomik olarak mahrum bırakılmış en alttakilerin tümünün terör örgütüne dönüşmesi beklenirdi.

Irak ve Suriye'de ortaya çıkan yapının din anlayışı ve dinle kurduğu ilişki modern karşıtı görünse bile zihinsel formatının modern biçimi gözardı edilerek anlaşılamaz. Her şeyden önce modernitenin kendisi doğası gereği reaksiyonerdir. En azından din ve gelenek karşısında konumlanışı tez olmaktan çok tepkiseldir. Din ve geleneğin yerine ikame edilen düşünce sisteminden önce reddin ideolojisi söz konusu. Modern insanın kozmozla, tanrı ile kurduğu ilişki ve evrendeki konumlanışı ontolojik hiyerarşi ile ilişkisi ancak kısa devre ile tanımlanabilir. Ontolojik kısa devre hem geleneksel yapıları dışlamayı hem de nevzuhur bir ontolojik konumlanışı gerektirir. Tanrıyı devre dışı bırakan modern insan, aklı devreye sokmuş; insan evren, insan tabiat, insan Tanrı ilişkileri kısa devre yapmıştır.

İslam adına kan dökenlerin dinle kurduğu ilişki de modern insanın reaksiyoner halinin dini izdüşümü olarak görülebilir. İslam tarihini kısa devre yorumlayan bir anlayış gelenekle kurduğu ilişkide modern tepkisellik sergiler. Din adına verdiği mücadelede arkasını yaslandığı hiçbir gelenek/birikim ve hiyerarşiye yer yoktur. Görünüşte Batılı sömürgecilere karşı çıkıyor gibi olsa da geçen yüzyılın geleneksel sömürge karşıtlarından ayrışır. Her şeyi yeniden kurmak iddiasındadır; ne savaş hukuku ne toplum modeli vardır tevarüs ettiği...

Adına öldüğü değerler adına savunacağı hiçbir hiyerarşik toplumsal yapı yoktur; kendi (anlayışının) biricikliğine inanır. Bu anlamda bireyselleşmiş bir din tasavvuruna sahiptir. Ve nihayet kimsenin keşfedemediği, hep yanlış anlaşılmış ve uygulanmamış bir dini keşfetmenin kibri içinde kesin inançlılardan biridir.

Gelenek karşısında kendini insanlık tarihinin en ileri aşamasına yerleştiren modern insan gibi modern din anlayışı da İslam tarihinin özünü keşfetmenin kibriyle şiddet ve yıkım üretiyor. Sonuçta, modern toplumlar 'geleneksel' olmasa da kendi geleneğini üretebildi; modern dindarlık böyle bir gelenekten de mahrum.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Akif Emre
21-11-15
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
GELENEKTEN MAHRUM MODERN DİNDARLIK
Online Kişi: 23
Bu Gün: 425 || Bu Ay: 8.961 || Toplam Ziyaretçi: 2.220.318 || Toplam Tıklanma: 52.159.443