ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 3633
Yazar: Sema Karabıyık
HAYÂ PERDESİ

HAYÂ PERDESİTelevizyon hanelerden içeri girip başköşeye kurulduğunda yaşı ilerlemiş kadınlar tarafından uzunca bir süre yadırgandı. Vizontele'de Zeki Müren de bizi görecek mi sorusunu sorduran anlayışın temsilcisi kadınlar, yabancı karşısına çıkarmışçasına giyinip kuşanarak geçtiler karşısına. Dik dik bakmazlardı beyaz cama, tülbentleriyle ağızlarını kapatarak kaçamak bakışlarla bakar, çoğunlukla da kaçırırlardı bakışlarını. Görülme ihtimalinden duydukları rahatsızlık yanında ekranda gördükleri şeylere şahit olmaktan utanır, gözlerindeki haya perdesinin kalkacağından endişe ederlerdi.

Televizyon, program ayırt etmeksizin söylemek gerekirse utanma duygusunu imha etti. Bir zamanlar ekrana bakmaktan haya eden kadınların torunları televizyonun utanç duygusunu yok ettiğinin ispatı olarak programlarda fütursuzca salınıyor. Hayata seyirci kalmanın hıncını reality şovlardan çıkartıyor, seyirci olmaktan bir adım öteye geçip programın öznesi haline gelerek.

Yurdum insanı olarak tabir edilen kişilerin evlilik programlarında boy göstermesi, akşam seyrettiği dizilerdeki gibi üçgen dörtgen aşkların öznesi olmaya çabalaması, utanma duygusunun imha olmasıyla alakalı. Normal hayatında, muhitinde bu tarz ilişkilerin içine dahil olduğunda, ilişkiler yumağı açığa çıktığında dışlanma eleştirilme tehlikesi taşımasına rağmen, söz konusu olaylar beyaz camda gerçekleştiğinde eleştirilerden azat oluyor.

Nasıl dizilerin klişesi varsa, hikayeler klişeler üzerinden yol alıyorsa, evlilik şovlarının da klişeleri mevcut. Sana ayrılan sürenin sonuna gelinmemesi için fragmanlarda görünür olmak, arkası yarın formatında hikayenin her dem taze ve izlenilir olması şart. Özel hayatların en ince ayrıntısına kadar anlatıldığı bu programa dahil olduğunuz an, o stüdyonun kapısından içeri girdiğiniz an, artık size özel hayatınız yoktur; her şeyi anlatmak, her türlü soruya cevap vermek, her türlü hadisede eşsiz yorumunuzu paylaşmak zorundasınızdır. Aksi takdirde burada ne işin var o zaman, patates çuvalı gibi oturmaya mı geldiniz, programın enerjisini düşürmeyin azarını işitmeniz içten bile değildir. İlk günlerde tutuk, kameradan bakışlarını kaçırarak konuşan kişiler bir süre sonra yırtıcı bir atmacaya dönüşürler bu telkinler ve azarlarla. Duvarlar yıkılmış, endişelerden kurtulmuş, utanma duygusunu geride bırakmış, formatla uyumu yakalamıştır artık.

Evlilikte dahi yaşananlar iki kişi arasında kalmalı, aile fertlerine yakın arkadaşlara anlatılmamalı tavsiyesi yapılırken; daha yolun başında elektrik faslından sonra şeffaf bir şekilde yaşanmaya başlıyor her türlü duygu. Yaz başı evlenen Eylül'de program başlayana kadar defalarca ayrılıp barışan, üstüne günlerce programda birbirini suçlayan İranlı Saba ve Hakan istisna gibi gözükse de değil! Zuhal Topal'ı çileden çıkaran, psikolojik sorunları var cümlesini kurduran gelişmelerde, kavgada söylenmeyecek insanın düşmanına söylemeyeceği sözleri, insanların huzurunda dile getirdikten sonra ayrıldılar barıştılar, tekrar ayrıldılar tekrar barıştılar. Süreç aynı hızda devam ediyor.

Seda Sayan 120 bin lira geliri olan damat adayıyla dikkatleri çekti, devamında üçgen dörtgen ilişkilerle devam ediyor. Katılımcıların kiralanan villalara yerleştirilmesinden sonra dedikodu kazanının kaynaması, kıskançlık katsayısının tavan yapmasıyla tansiyonu yükselten gelişmeler eksik olmuyor programdan.

Ben istediğimi çeker alırım diyerek hemcinsine gözdağı veren kadınların katılımıyla paylaşılamayan erkek hikayeleri revaçta. Herkese mavi boncuk dağıtan erkekler kadınların gözdesi olmaktan gayet mesut. Kıskananların acele tarafından kıskandırmak için atağa geçtiği, el ele göz göze fotoğrafların ekrana verilmesinden sonra barışan çiftler evlilik kararı almakta gecikmiyor. Yüzük defalarca kez parmaktan çıkıyor, tekrar takılıyor.

Kameralar önünde yaşanan bunca kepazeliğin hayatının geri kalanını nasıl etkileyeceğinin hesabını yapamayan, kameranın kırmızı ışığı yandığı müddetçe kendini ya da olmak istediği kişiyi oynayan bu kişilerin normal vatandaş değil cast ajansına kayıtlı oyuncu olmak için çabalayan kişiler olması da neticeyi değiştirmiyor. Işıklar söndüğünde gerçek hayatına döndüğünde rol de yapıyor olsa yaşadıklarının tortusunu taşımak zor gelecek bir süre sonra.

Televizyonu arkasını dönerek protesto eden kadınlar görüleceği endişesi yanında hareketli fotoğrafa bakarak haya duygusunu kaybetmek istemiyorlardı. Utanmak en önemli ahlaki değerdi, utanma duygusu imandan gelirdi. Sahibini yanlışlardan korur, hata yapmasına engel olurdu. Kişisel gelişimin ve popüler kültürün 'medeni cesaret' adı altında zihinleri işgal etmesinden sonra utanma duygusundan utanır olduk. Her türlü programa katılanlar önce medeni cesaretlerinden dolayı tebrik ediliyor. Medeni durumunu değiştirmek için stüdyolara koşanlar, yüzleri kızarmadan özel hayatlarını ortaya dökenler ise en medeni cesurlar!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Sema Karabıyık
29-11-15
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HAYÂ PERDESİ
Online Kişi: 18
Bu Gün: 276 || Bu Ay: 8.880 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.298 || Toplam Tıklanma: 51.932.666