ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TÂRİH / DÜNDEN BUGÜNE
Okunma Sayısı: 2239
Yazar: Yavuz Bahadıroğlu
HAYME ANA'NIN YÜREĞİNDEKİ DEVLET

KAYI BOYU'NUN IŞIĞI: ŞEYH EDEBALİKayı Boyu’nun lideri Gündüz Alp’in ölümü üç yetişkin (Sungur Tekin, Gündoğdu ve Ertuğrul-Dündar henüz küçük yaşta olduğu için seçim dışı kalıyordu) oğul arasından birinin “Bey” olarak seçilmesini gerektiriyordu...

İşi zordu: Çünkü seçilecek olanın, aşireti devlete taşıyacak kalite ve kapasitede olması gerekiyordu. Hayme Ana bu tercihte birinci derecede rol oyanayacaktı. Yanında yer alan “Ak Saçlılar Meclisi” ikinci derecede sorumluk sahibiydi.

Hayme Ana yetişkin oğullarını tek tek çağırıp sordu: “Seni aşirete bey yaparsak, aşireti nereye götüreceksin?”

Sungur Tekin ile Gündoğru Beyler yaklaşık olarak aynı cevabı verdiler:

“Geri dönelim. Moğol istilâsı sebebiyle terk etmek zorunda kaldığımız topraklarımıza kavuşalım. Eski topraklarımızda çiftçilik ve hayvancılık yapar, geçinir gideriz.”

Ufukları çiftçilik ve hayvancılıkla sınırlıydı. Hayme Ana, son bir umutla Ertuğrul’u çağırdı ve aynı soruyu sordu. Ertuğrul’dan aldığı cevap, Hayme Ana’nın özlediği cevaptı: “İleriye gideceğiz, deryayı (denizi) geçip devlet olacağız!”

Ertuğrul ne deniz görmüştü, ne de devlet bilirdi. Muhtemelen bunları Ahi Evran’ın göçebe dervişlerinden öğrenmişti.

Ağabeyleri “Deniz suyu tuzludur, ne insan içebilir, ne de hayvan” diyerek şiddetle itiraz ettiler. İttiraz ettiler, çünkü herkes ancak ufku kadar vardır!

Ağabeyleri itiraz edince, konuyu görüşmek üzere “Aksaçlılar Meclisi” toplandı. Maalesef onlar da ikiye bölünmüştü (Bu olay, Osmanlıların Anadolu’ya gelişini hikâye eden “Merhaba Söğüt” isimli kitabımda detaylarıyla anlatılır). Uzlaşma sağlanamadı.

Sonuçta Ertuğrul’un ağabeyleri, aşiretin yarısından fazlasını yanlarına alarak geri döndüler (Akıbetleri bilinmiyor). Ertuğrul ise peygamber müjdesi (İstanbul) istikametine yöneldi ve yüreğinin götürdüğü yere yürüdü. Yolda karşılaştığı kolaylaştırıcı hadiselerin de yardımıyla Söğüt ve Domaniç’i yurt tuttular. Zamanla Ertuğrul, Selçukluların “Ucbeyi” oldu... Süreç işlemeye başlamıştı.

Ertuğrul Gazi ölünce yerine oğlu Osman Bey geçti. Devletler ve milletler hayatı açısından çok kısa sayılabilecek bir zaman zarfında çevredeki Bizans kalelerini alıp kök saldı. Sıra Orhan Gazi’ye geldiğinde Osmanoğlu devletleşme sürecindeydi. Orhan Bey hem Hıristiyanlar için kutsal sayılan İznik’i aldı, hem de Bursa’yı fethederek Bizans’ı yüreğinden vurdu...

Ardından Rumeli’ye ordu geçirerek Peygamber müjdesini (Bizans’ın fethi) gerçekleştirme yolunda büyük bir adım attı. Artık Bizans kuşatması fiilen başlamıştı.

Bu bir “Yürek Seferi”ydi ve özünde Peygamber-i Alişan Efendimiz’in “fetih” müjdesi vardı. Maksat mal- mülk biriktirmek, şan-şöhret kazanmak değil, Allah adını ilâ etmek, yaymak ve yüceltmekti. Bunu bilen gazi dervişler, abdallar, Alperenler, kısacası yürek adamlar kitleler halinde Osmanlılara katılıyor, Osmanlı ordusu git gide evliyalar ordusuna dönüşüyordu.

Cihan hâkimiyeti mefküresi önce yüreklerde tutuşmuş, ardından dünyayı tutmuştu.

Hayme Ana Domaniç’te çadırını kurdu. Onun etrafına diğer çadırlar yerleştirildi. Alperenler çocuklara Kur’an öğretiyor, az ötede gaziler gençlere kılıç çalmasını ok atmasını talim ettiriyor, bacılar aba dokuyor, yağ yoğurt yapıyor, koyun kısrak sağıyorlardı.

Yaşlı kadınlar ağırşak ve kirman ile ip eğiriyorlar, tuluklara peynir basılıyor derilere yağ dolduruluyordu.

Hayme Ana büyük bir hedefe hazırlanır gibiydi. İlerlemiş yaşına rağmen dur durak bilmeden çalışıyordu. Ona bakan gençler gayrete geliyordu. Namazlarında uzun dualar ediyor, sorduklarında, “Oğullarımız uzasın dal budak salsın, öyle çoğalalım ki, Çarşamba Yaylası bizi almasın. Yeni yaylalar yurtlar kuralım, sürümüz yılkımız çayırlar doldursun. Oğullarımız dinimizden töremizden ayrılmasın” diyordu.

Hayme Ana’mız Osman’ın doğumundan sonra 3-5 yıl daha yaşadı. Osman’ın elinden tutup Çarşamba’da gezdirdiği Beşik çamının altında beşiğini salladığı söylenir.

Yine bir yayla dönüşü rahatsızlandı. Bütün obayı bir telaştır aldı. Rahatsızlığı git gide arttı. Erenler Kur’an-ı Kerim okumaya başladılar. Kara Osman’ı son kez öpüp kokladı ve ruhunu teslim etti.

Osmanlı Devleti’nin temelinde, “Hayme Ana” isimli bir kadın yüreği saklı olduğunu unutmayın...

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Yavuz Bahadıroğlu
07-12-15
E mail: yeniakit.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HAYME ANA'NIN YÜREĞİNDEKİ DEVLET
Online Kişi: 22
Bu Gün: 115 || Bu Ay: 9.338 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.999 || Toplam Tıklanma: 51.941.359