ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÂKİF EMRE
Okunma Sayısı: 1958
Yazar: Akif Emre
1128 AKADEMİSYENİN BİLDİRİSİNİN TAHLİLİ

ŞİDDET, DUYGUSAL KOPUŞ, MUHÂFAZAKÂRLIKBu dil barıştırmaz, kamplaştırır

"Gittikçe artan şiddet olayları" diye başlayan bir cümle... Ne kadar steril, ne kadar yabancılaştırıcı, ne kadar hakikatinden kopmuş bir ifade biçimi. Sanki hiç tanımadığımız bir ülkenin bilmediğimiz ücra bir köşesinde, mahiyetine vakıf olmadığımız bir kargaşa yaşanmaktadır.

Oysa hemen yanı başımızda değil, ta içimizde dehşetli acılar yaşanıyor. Bu acılar her şeyden önce insan hayatını yakıyor, aileleri yok ediyor, toplumu parçalıyor, ortak varoluş imkânlarını berhava ediyor.

Şiddet sarmalı birilerinin işine geliyor. Şiddet arttıkça, nice hayatlar sonlandıkça kamplaşmadan öte, düşmanlaşma hali artıyor. Muhalif yahut taraftar olmak söz konusu olmaktan çıkıp kin ve nefretin hakikati kararttığı idrak körelmesi yaşanıyor. Akademisyenler bildirisi; tarafların konumlanışının, bilinç kamaşmasının, idrak körelmesinin bir göstergesi olarak okunmalı.

Bildirinin içeriğini ele almaya gerek yok. Barış sürecine karşı çıkmış bir zümrenin de dahil olduğu barış çağrısı daha çok PKK'ya destek olarak anlaşıldı. Daha doğrusu uluslararası medyayı, kamuoyunu yönlendiren kişi ve siyaset yapımcılarını etkilemeye yönelik bir girişimdi. Soyut barışa kimse karşı çıkmaması gerekirken, kullanılan dil ve işaret ettiği hedef bakımından öncelikle iktidar ve çevresi ve geniş kitlelerce tepki gördü. Son derece taraflı, memleket gerçeklerinden kopuk, iktidara karşı öfkenin hakkaniyet duygusundan uzaklaştırma örneği olarak okunacak bir metin.

Sol Kemalizm'in Kürtçülüğe duyduğu sempatinin sol liberal dile tercümesinden ibaret. Aslında metnin ve imzacılarının toplumsal karşılığı olmadığını söylemeye gerek yok. Amacı içeriden çok dışarıdaki belli merkezleri etkilemeye yönelik, uluslararası kamuoyu oluşturmayı amaçlayan girişimlerden biriydi.

Diğer tarafta muhafazakâr kitleyi etkileyen medya ve Türk milliyetçisi kesimin nabzını tutan örgütlenmeler, olayı toplumsallaştırmak için elinden geleni yaptı. Toplumsal karşılığı olmadığı söylenen bir bildirinin “beyaz Türklerin metni" olmaktan çıkarılıp bu denli yaygınlaştırılması politik bir hata mıydı acaba? Normal şartlarda en fazla karşı bir bildiriyi hak eden ya da eleştirel sessizliğe mahkûm olması mukadder bir girişim toplumun fay hatlarına oturdu. Peşinden siyasetin, devletlilerin en sert ifadelerle muhatap alması, imzacıların kendi çabalarıyla ulaşamayacakları düzeyde duyulmalarına, tartışılmalarına neden oldu.

Devam eden şiddetin beslediği dil, örgütlediği siyasal tutum, keskinleştirdiği cepheleşmenin ideolojik kodlarını doğru okumak herkesten önce bizzat bu cepheleşmenin aktörleri için gerekli. Muhtemelen tarafların kitlesel anlamda farkına varamayacağı yeni bir siyasal, ideolojik kutuplaşma, ayrışma gerçekleşiyor. Uç vermeye başlayan bu kutuplaşmanın köprüden önceki son çıkış olma riski hayli yüksek.

Durumun farkında olan birilerinin (mesela Sur'da direndiğini söyleyenler) özellikle ortamı değerlendirip dönülmez noktaya gelmesini istediğini söylemeye gerek yok. Kürtler adına hareket eden silahlı örgütün insanlar öldükçe, ocaklar söndükçe bu kaçınılmaz sona doğru toplumu, devleti zorladığını görmeyen kalmamıştır. Akademik bildiriler bunun istisnası değil bilakis öznesi olabilir.

Söylem analizi yapmak yerine söylemlerin temsil ettiği yeni, siyasal, ideolojik konumlanışın, ideolojik tahkimatın tanımlanması gerekiyor.

PKK'nın adeta tahrik ederek, bu topraklara aidiyetin ortak hafızasını, bilincini imha etmeyi hedeflediğini görmek durumundayız. Ülkenin parçalanması korkusundan önce ortak aidiyetin, ortak varoluş tasavvurunun parçalanması hedefleniyor. Ortadoğu'da tecrübe edilen coğrafi- harita parçalanmasından daha kalıcı ve vahim olanın, ortak varoluş tasavvurunun yitirilmesi olduğunu, yaşadığımız süreç yeterince gösterdi.

Her tür ve yöntemle hemen herkese yönelik silah kullanabilen örgütün devlet refleksini harekete geçirmekten öteye varan sonuçları ortaya çıkmaya başladı. Bu sonuç vatan savunmasından başka bir evreye tekabül ediyor.

Bu zamana kadar Kürtleri bastıran, dilini bile yasaklayan, toplumun tamamına şamil olmak üzere Müslüman kimliğini sekülerleştiren toplum mühendisliğinin sahipleri şimdi Kürt halkı adına konuşuyor. Sistemde yaşanan elit değişiminde mevzi kaybedenler post-Kemalizmin Kürt versiyonu olarak sahneye çıkıyor. Üstelik bu versiyonu Kürt Kemalizminden öte bir şey değil.

Diğer tarafta devlet olduğunu düşünen muhafazakâr kitleler iki süreci birlikte yaşıyor. Bir yanda müesses nizamın değiştiğini varsayarak devletle özdeşleşiyor. Sistemi sahiplendiği oranda dönüştürdüğünü düşünüyor. Oysa yaşanmakta olan post-Kemalizmin muhafazakâr versiyonudur.

Karşı tarafta ise bir tür Kürt Kemalizmi icat edilerek Müslüman Kürt halkının hem Müslümanlığından hem toplumun, ülkenin bütünüyle ortak tasavvurundan koparılması deneniyor.

Siyasal ve ideolojik yapıların çöktüğüne, değiştiğine bizi ikna etmeye çalışanlar (Kürtçüler-Türkçüler mesela), kendilerini paranteze aldıkları yeni Kemalizm'in türleriyle toplumu kamplaştırdıklarının bilmem farkındalar mı?

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Akif Emre
16-01-16
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
1128 AKADEMİSYENİN BİLDİRİSİNİN TAHLİLİ
Online Kişi: 22
Bu Gün: 324 || Bu Ay: 6.314 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.400 || Toplam Tıklanma: 52.118.929