ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÂKİF EMRE
Okunma Sayısı: 2422
Yazar: Akif Emre
'MÜSLÜMAN KALVİNİZM'DEN MEDENİYETÇİ KAPİTALİZME

'MÜSLÜMAN KALVİNİZM'DEN MEDENİYETÇİ KAPİTALİZMEMuhafazakarların Türkiye'de sermaye ile (ticaretle değil) tanışmaları geç oldu. Bu durumun yerli sermaye sınıfı oluşturmak amacına matuf İttihat ve Terakki'den başlayarak Cumhuriyet'e evredilen çabanın sürekliliğinden de anlamak mümkün. Cumhuriyet elitinin yerli sermaye çabasına Demokrat Parti'nin sağ-muhafazakar çizgisinin her köşede bir milyoner çıkarma politikası ile yenilenecekti. Yerli sermayenin Amerikan modeli milyonerliğe evrilme sürecinde Müslüman halkın değerleri açısından fazla bir değişim olmadı. Cumhuriyet eliti kendi çevresinden devlet destekli sermayeyi palazlandırmaya çalışırken güya Anadolu'nun sesi olmak için oy toplayan Demokrat Parti de Amerikanvari yeni bir sınıf oluşturmaya çaba gösterecektir.

Kısa iktisat tarihi girişini hatırlatan, herkesin bildiği bu duruma ilave olarak genelde İslami değerleri hayatın önüne koyan kitleler için sermayenin bir problem olarak önüne çıkması yenidir. Erken dönem kısıtlı sayıda girişimleri istisna tutacak olursak kollanan bir Müslüman sanayici-tüccar kesim olmadı. Aksine bazı sanayi girişimleri gibi kimi çabalar devlet destekli sermayece baltalanmıştır. Bugün de Türkiye'de büyük sermaye önemli ölçüde devlete bağımlıdır.

Devletin ekonomiden siyasete, kültürden gündelik hayata dair tüm alanları kuşattığı dönemlerde ortaya çıkan yerel sermaye her anlamda bu toprakların yerliliği ile çelişkilidir. Bu derin çelişki sadece sınıfsal değil siyasi ve ideolojiktir de.

Özal politikaları ile başlayan liberalleşme denemeleri ve siyaseten kolladığı kesim olarak muhafazakarlar devlet desteği görmeye başladılar. Muhafazakarların servetle imtihanlarının başlangıcı da denebilir bu ilk ürkek girişimlere.

Özellikle AK Parti iktidarı dışardan bakınca sanki sermayenin el değiştirdiği bir sürecin başlangıcı izlenimi veren bir döneme işaret eder. Gerçekte ise devlet desteği olmadan kendi girişimi ile ayakta kalan yeni muhafazakar zenginlikten bahsetmek zordur. Ülkenin ekonomik pastasından payları ne olursa olsun genelde muhafazakarlar arasında belli bir kesimin eli para görmüş, hayat tarzları değişmeye başlamıştır. Değişim sadece hayat konforlarıyla sınırlı kalmayacak dünya görüşleri, ideolojileri, hayata bakışları da bu çerçevede değişime uğrayacaktır. Ekonominin değerleri belirleyici olduğu tezini doğrulamaktan ziyade zaten değişime hazır bir kitlenin buna gerekçe bulmaları söz konusu.

Özellikle Refah döneminden belediyeler ve AKP iktidarıyla birlikte bazı muhafazakar iş adamlarının eline para geçmesi ile Müslüman kalvinizmi* tartışması gündemde idi. Müslüman kalarak zengin olmaktan ziyade Müslümanlığın Weberyen anlamda kapitalist sınıfın oluşmasına izin verip vermeyeceği tartışılır gibi oldu. Kimi muhafazakarlar açıktan Müslüman kalvinizm modelini savunarak İslam'ın kapitalist dünya sistemine entegre edilebileceğine gerekçeler üreten tezleri dile getirmişlerdi. Üstelik bunlar Konya, Kayseri gibi İstanbul sermayesinden bağımsız kendi girişimleri ile belli seviyeye gelen girişim sahipleriydi. Ne var ki tıpkı bir zamanlar yarım kalan İslam İktisadiyatı tartışmalarının yerini İslam bankacılığı tartışmalarına terketmesi gibi ilmi ve entelektüel bir çaba ortaya çıkmadı. İktidarın aydın kesimi de kuşatması ile birlikte siyaset Müslümanların nasıl düşünmeleri gerektiğine de karar vermekteydi. Doğası gereği siyaset kendi pratik çıkarlarını öngörecekti. İktidar aygıtının her anlamda kontrolsüz kaldığı durumlarda siyaset düşünce dünyasını da kontrol altına alır hale gelecektir.

Müslüman kalvinizminin ne idüğü bile tartışılmadan, helal kazancın, ticaretin, üretimin kapitalizmden ayrıldığı derin fark ortaya konulmadan Türkiye ekonomik olarak küresel kapitalizme entegre olacak ve bu durum siyaset üzerinden kolayca meşruiyet kazanacaktır.

Şimdilerde seviyeli, derinlikli bir tartışmadan çok entelektüel kalitesi düşük adeta dikte eder tarzda nevzuhur bir kalvinist İslamcılık piyasaya sürülmek isteniyor. İslami kalvinizm tartışması başlamadan bitirilip unutulmuşluğa terkedildiği sırada medeniyetçi kapitalizme bürünmüş olarak geri döndü. İslamcılığın ruhu ortada yokken kapitalist ilişki biçimlerini medeniyet soslu İslamcılık servisi yapmaktan başka bir kıymeti yok bu konunun da.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

*KALVİNİZM (veya KALVENİZM): Kalvenizm ya da Kalvinizm, Jean Calvin'in 16. yüzyıl başlarında ortaya attığı görüşlere dayanarak kurulan bir Hıristiyanlık mezhebi. Bu dinsel inanç sistemi, ilk kez Cenevre'de, daha sonra Hollanda, İskoçya, Almanya ve Fransa'da kurulan yeni kiliselerde örgütlendi. Bu mezhep Fransa'da Nantes Fermanı ile kabul edildi.

Kalvincilik, toplumsal kurumları; gelenekçi din anlayışına göre değil de, Hristiyanlığın başlangıcındaki özüne göre düzenlemeyi savundu. Bu amaçla bilimsel gelişmelere koşut bir eğitim-öğretim uygulamaya çalışarak yeni bir teknoloji oluşturdu.

Protestanlık'ta Kalvinizm mezhebine göre dürüstlük ve çalışkanlık birinci sırada yer alır. Bu, o dönem örneğin Hollanda'da yükselen ekonomiyi de destekleyen bir inanç şekliydi. Calvin'e göre çalışkan, dürüst olan, dünya nimetlerinden uzak durarak ibadet edenler rahipler kadar Tanrı'nın selametine hak kazanmış, küçük seçilmişler grubunun üyeleriydi. Günah olansa lüks yaşam, süslü elbiseler ve mücevher kullanmak; dans etmek, sarhoş olmak ve tembellikti. Kalvinizm inancına göre insanlar kurtuluş için seçilmiş ve seçilmemiş olarak doğuyorlardı. İnanca göre bu durumu değiştirmeleri mümkün değildi. İnsanlar lanetlenmiş veya kutsanmış olduklarını iş yaşamındaki başarılarına göre anlıyorlardı. Yani kişinin Tanrısal ve ruhsal durumu olumlu ve devamlı büyüme halindeyse o kişi kutsanmıştı. Tam tersi ruhsal hayatı olumsuz gidiyorsa o kişi lanetlenmiş sayılırdı. Kalvin, Hristiyanların yalnızca fakir olabileceğine inanmazdı. Özellikle bazı insanlar fakirliğin bir Hristiyanlık simgesi olduğunu düşünüp bahane ederek çalışmaktan kaçınırlardı. Bu nedenle Kalvin, tembel ve çalışmak istemeyen kişilerin lanetlenmiş olduklarını söylerdi. Çünkü tembellik bir günahtır. Kalvinizm inancı Protestanlığın olduğu gibi Kapitalizmin de başlangıcını oluşturmuş. (wikipedia.org)

Bilginin kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Akif Emre
26-01-16
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
'MÜSLÜMAN KALVİNİZM'DEN MEDENİYETÇİ KAPİTALİZME
Online Kişi: 15
Bu Gün: 344 || Bu Ay: 8.880 || Toplam Ziyaretçi: 2.220.134 || Toplam Tıklanma: 52.158.071