ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1875
Yazar: İsmail Kılıçarslan
KARDEŞLİK BEDEL İSTER

TÜRKMENLERDEN BAŞKA HERKESİN BİR KİMSESİ VARBaşbakan Ahmet Davudoğlu, Mardin Artuklu Üniversitesi'nin konferans salonunda teröre karşı yeni bir milli kardeşlik sürecinin eylem planını açıklarken aklımda hep Amina ablanın anlattığı bir anı vardı.

Amina Şilyak Yesenkoviç, üniversitede gencecik bir asistanken patlamış Saraybosna'daki ilk mermiler. Patlamaların olduğu günün gecesinde bir telefon ele geçiren Amina abla 'buradaki durumdan Türkiye'deki kimsenin haberi yoktur; mutlaka birilerine haber vermem lazım' diye düşünmüş.

Amina ablanın Türkiye'den aradığı ilk isim Ahmet Davutoğlu olmuş. Durumu anlatmış, bilgi vermiş. Ertesi gün Ahmet Davutoğlu'nun da aralarında bulunduğu bir grup Türk, Bosna'daki durum için ne yapılabileceğine dair bir eylem planı hazırlığına girişmişler. Bosna Dayanışma Grubu ve benzeri girişimlerin tamamı tez zamanda hayata geçirilmiş.

Şimdi ülkemizde yaşanan teröre karşı 'eylem planı' açıklayan adam, işte o adam. Bosna'nın, Myanmar'ın, Gazze'nin yaralarının sarılması için elinden geleni yaptığına şahit olduğumuz adam yani. Dolayısıyla eylem planını çok, hem de pek çok önemsedim.

Eylem planının içeriğini zaten gazetelerden, TV'lerden, internet sitelerinden okur, öğrenirsiniz. Dolayısıyla ben başka bir yerden ilerleyeyim istiyorum.

Başbakan'ın 'elinde silah bulunan hiç kimseyle masaya oturmayız' cümlesini elbette çok önemsedim, ancak daha da önemlisi bence 'milletin yaralarını sarmakta kararlıyız' cümlesi idi.

Malum, terör yükselişe geçtiğinde milliyetçi dil ve söylem de yükselişe geçer. Birdenbire 'bu PKK' tamlaması yerini 'bu Kürtler' tamlamasına bırakır. Başbakan, bu tamlamayı net bir dille reddederek 'millet' tanımını geniş bir perspektifle ele aldı. Tam da ihtiyacımız olduğu zamanda tam da ihtiyacımız olduğu şekilde yaptı bunu. Kürt halkının bütününü terörle eşitleme tehlikesini bertaraf eden cümleler kurdu.

Burada kilit cümle 'Yunus Emre'ye Kürtçe, Feqiye Teyran'a Türkçe çok yakışır' cümlesiydi. Sultan Alparslan'ın ordusundaki Kürtlerden, Selahaddin Eyyubi'nin ordusundaki Türklerden bahsetmesi de öyle.

Bence terörle silahla mücadele etmekten çok daha önemlisi, terörün inşa ettiği olumsuz dilin ve oluşturduğu olumsuz durumların ilgasına yönelik olarak atılması gereken adımları atmaktır. Peki, bu nasıl olacak?

Şimdilik elimizde ivedilikle yapılması gereken üç ana unsur var. Bunlardan ilki, Kürtlerle Türkleri birbirinden uzaklaştıran temel ayrıştırıcı dili 'kardeşlik dili' ile değiştirmek. Burada büyük görev elbette medyaya ve yapılacak sorumlu yayıncılığa düşüyor. PKK'yı Kürtlerle eşitleyebilecek en küçük dil sürçmelerini dahi tarihin çöplüğüne yollamak gerekiyor.

İkincisi, toplumsal barış adına muhatap alınacak temsilcilerin çeşitlendirilmesi. Bu konuda eylem planının çok doğru bir düzlem barındırdığını söylemek lazım. Bölgedeki kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları, muhtarlar, dernekler, aşiret temsilcileri muhatap alınacak artık. Yani doğrudan halkla müzakere edilecek meseleler. Bunun, uzun vadede bölgede önemli değişimlere yol açacağını söylemek mümkün.

Üçüncüsü ise, devletin olanca gücü ile terör yüzünden mağdur olan vatandaşlarının bu mağduriyetlerini ortadan kaldıracak olması. Uzunca konuşmasında 'hiçbir vatandaşımızı mağdur etmeyeceğiz' vurgusunu birkaç kez tekrarladı Başbakan. 'Devlet gider, biz örgütle karşı karşıya kalırız' diye düşünerek teröre karşı koyamayan bölge halkının arkasında kesintisiz bir gücün varlığını hissetmesi mühim.

'Kut'ül Ammare zaferininin açtığı parantezi Sykes-Picot anlaşması ile kapattılar' dedi başbakan. Şimdi o güne geldik işte. Ya Sykes-Picot anlaşması kazanacak ya Selahattin'in çocukları. Ya yeni sömürgecilik kazanacak ya Kürdü ile Türkü ile bütün memleket.

Şimdi o güne geldik işte. 'Kardeşliğin bedel istediği' güne. Türklerin Kürtlere, Kürtlerin de Türklere 'kardeşiz, biliyorsun değil mi?' mesajını en küçük fırsatta dahi tekrar tekrar vurgulaması gereken zamanlara eriştik. Şimdi 'iyiler' sorumluluk alır da elini taşın altına koyarsa 'kötüler'in soluğu kesilecek. Aksi halde bizi zor, pek zor bir gelecek bekliyor.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: İsmail Kılıçarslan
06-02-16
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KARDEŞLİK BEDEL İSTER
Online Kişi: 28
Bu Gün: 419 || Bu Ay: 9.642 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.367 || Toplam Tıklanma: 51.943.660