ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1681
Yazar: İbrahim Tenekeci
FİTNE!

FİTNE!Oldukça etkili bir örnek: Afganistanlı müminler dünyanın iki büyük devletinden birini yenmişler, fakat fitneyi yenememişlerdir. Fitne, onları mağlup etmiştir. Akıbet ortadadır ve acıklıdır. Vebal ağırdır. Ne istiklâl kalmıştır, ne istikbal.

Fitnenin yanına benlik meselesini de eklememiz gerekiyor. O da sıkıntılı ve yıkıcı bir konu.

İslâm âleminin vaziyetine bir bakalım. Birçok beldemiz fitne ateşiyle yanmış, yıkılmış haldedir. Yankısı ve karşılığı uzun yıllar sürecek acılar yaşandı, yaşanıyor. Fitne, en zalim düşmanın dahi veremeyeceği zararlara neden olmuştur. Ayrılıklar derinleşmiş ve neredeyse kalıcı hale gelmiştir.

Bütün bunlara şahitlik ettikçe, ülkemizin önemini ve kendi mesuliyetimizi daha iyi kavrıyoruz. Vazifemiz sınırlarımızdan ibaret değil. Nice insanın, toplumun umudu biziz.

Öte yandan, kabul edilsin veya edilmesin, istikbalimizden endişe duyduğumuz bir dönemdeyiz. Bazen karamsarlığa kapıldığımız oluyor. Sonra bir şekilde geçiyor.

Dememiz o ki, birbirimize her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Milletimiz ve ümmetimiz için. Din için, devlet için. Bu yolda gözden düşürülecek hiçbir ferdimiz yoktur, olmamalıdır. Eksiltmek yerine çoğaltmayı tercih etmeliyiz. İnsanları kaybetmekten ziyade kazanmaya çalışmalıyız.

Buna karşılık, her daim ayrılıkla sınanıyoruz. Oysa nasihat bellidir: Ayrılıktan şiddetle kaçınmak, birlikte olmaya ısrarla devam etmek. Farklılıkları değil, benzerlikleri konuşmalı, kuvvetlendirmeliyiz. Kul kusursuz olmaz. Kusurlara odaklanmak doğru bir davranış biçimi sayılmaz. Marifetleri öne çıkarmalıyız.

Herkesin bir hayatı, haysiyeti var. Bazen bu hakikati unutabiliyor, sadece kendi hayatımızın, haysiyetimizin olduğunu düşünebiliyoruz. Bencillik de zaten buradan başlıyor.

***

Galiba yazmak gerekiyor. On beş yıl evvel meydana gelen yenilikçi / gelenekçi ayrılığında, yaşananların en yakın şahitlerinden biriydim. Millî Gazete'de “ana gövde biziz” konulu yazılar kaleme aldım. Dilimin döndüğü, aklımın erdiği, gönlümün yettiği kadarıyla. O dönemde, sayısız emek ve fedakârlık geride kaldı. Kalpler kırıldı. Kimilerinde küskünlük, kimilerinde bezginlik oluştu.

Sonrasında bir ayrılık daha. (2010) Yine fitne galip geldi. Üzüldük, yorulduk, şaşırdık. Yüksek bir hayat tecrübesi yaşadık. Sizin dava gözüyle baktığınız şey, bir başkası için sıçrama tahtası yahut reklâm ajansı olabiliyormuş. Bunu gördük. Ziyan edilenlerin listesi buraya sığmaz. Pişmanlık, anlatılamaz.

Nihayetinde şunu anladım: Parçalanan oylar değil, kalplermiş.

O döneme ait bir şahitliğimi paylaşmak isterim: Kimler olduğunu hâlâ bilemediğimiz / bulamadığımız üçüncü bir taraf ortaya çıktı. Ayrılığı kesinleştiren, fitneyi keskinleştiren faaliyetlerin içine girdiler. İş bittikten sonra da hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldular. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Kaç vakittir, camiamızda tekrar ayrılık konuşuluyor, fitne ateşi yakılmak isteniyor.

İnsanların fikirleri, tavırları, öncelikleri değişebilir. Kardeşlik halkasının dışına çıkmamak şartıyla, ayrılık da olur. Fakat mesele başka.

Bu tür çekişmelerin samimi ve çalışkan insanlar üzerindeki etkisi pek dikkate alınmıyor. Acaba nasıl bir akis uyandırıyor? Aklıma ilk gelen: Usanmak, yılmak. İkincisi: İtimat duygusu zedeleniyor.

Ortama bir bakalım: Niyet okuyanlar, ilişkileri kurcalayanlar, başkalarının hayatını ipotek altına almaya çalışanlar, bir selamın altında dahi proje arayanlar… Ne kadar çoklar. İnsanları kısımlara ayırıp etiketliyorlar. Mesela buradasınız fakat orada görünüyorsunuz.

Şahitliğimiz odur ki, her ayrılık, olumsuz sonuçları da beraberinde getiriyor. Siyaset, ticaret veya edebiyat, fark etmiyor. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Burukluk gitmiyor, kalıyor.

***

Konuşulması gereken bahislerden biri de sosyal medya. Sanal dünyanın yakıcı, yıkıcı ve yorucu diline kendimizi teslim etmeyelim.

Hepimiz anlatırsak, kim anlayacak? Dinlemeyi de denemeliyiz.

Her imkân, bir imtihandır. Bunu unutmayalım.

Bencil kimselerden, bulanık zihinlerden, haset dolu kalplerden sağlıklı / yapıcı eleştiri çıkmaz. Daima hatırlayalım.

Bu satırlar, kabul buyurursanız eğer, bir kardeşinizin feryadı olarak okunsun.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: İbrahim Tenekeci
04-05-16
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
FİTNE!
Online Kişi: 26
Bu Gün: 44 || Bu Ay: 6.034 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.905 || Toplam Tıklanma: 52.115.219