ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 2380
Yazar: Ersoy Eryan
SÜNNET, SAHÂBE VE EVLİYÂ DÜŞMANLARI

SÜNNET, SAHÂBE VE EVLİYÂ DÜŞMANLARISünnet ve evliya düşmanlığının temelinde aslında ilmi bir mesele değil ironik bir ideoloji yatmaktadır. Bu ideoloji de İslam’ı tahrif etmeyi amaçlamaktadır. Bunun için Ehlisünnetin olmazsa olmazı olan sünnet inkar edilmekte, Buhari ve Müslim gibi en değerli hadis âlimleri bile hadis uydurmakla suçlanmaktadır. Sünnetin manevi yansıması olan tasavvuf da nefis ve şeytanın yandaşları tarafından tenkit edilmektedir. Yani adı İslam olan ama kendisi İslam olmayan yeni bir din üretme projesi gerçekleştirilmektedir. Sünnet ve Tasavvuf bu yıkımın gerçekleşmesine engel olduğu için bu kişiler tarafından aşikâre düşmanlığı yapılmaktadır.

İslam dini batıl yorumlarla yorumlanmış, hak yerine batıl ve modernist yorum İslâm diye lanse edilmiştir. Âlimlerimizin yolu Diriliş sloganıyla yola çıkan bazı kimseler tarafından tahrif edilmiş, insanları şaşırtılmışlardır. Bu kimselerden halk tarafından da rağbet gören ve Ehlisünnet diye güvenilen bir hoca efendi Sahabe-i Kiramı isimleri ile anmakta, Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali şeklinde sanki arkadaşına hitap eder gibi konuşmaktadır. Hatta Hazreti Ebubekir hakkında edep dışı bir lisan kullanmaktan da geri durmamıştır. Şu lafızları sözde Hazreti Ebu Bekir (Radıyallahu Anh)ı övme için kullanmış yani tatlının üzerine biber ekmiştir. “Hazreti Ebubekir bizim hayatımıza ulaşamaz. Gelsin internet çağında bir Ebubekir Sıddık olsun göreyim onu... 50 çarpı Hazreti Ebu Bekir’lik imkânım var benim. Sahabe erişilmez insanlar değil, erişilmez olan tek şey nübüvvet (peygamberlik) makamıdır. Bizler de bu devrin Ebu Bekir’i olabiliriz. Sahabeler çalışarak o noktaya geldi. Biz de çalışırsak o noktaya geliriz.”

Dirilişin önde gelen hoca efendilerinden bu şahıs bir başka sohbetinde Hazreti Ebu Bekir efendimiz için aynen şunları söylüyor: “Mal hırsı ve şehvet tehlikesinden hiçbir kimsenin garantisi yoktur. Ebu Bekir bile olsa! Bir hurma fidanı için ağzını bozmuştur. Bir kere hurma dikilen araziye para vermemişsin, kelepir gelmiş sana. Yani olmasa acından ölecekmiş gibi bir fidan için ağzını bozmuştur. Bundan ders alacağız, ağzımızı bozmamaya çalışacağız. Kazara böyle bir ayak kayması, dil kayması olursa aynı azimle devam edeceğiz…”

Şimdi bu hoca efendiye sormak lazım: “Acaba Ashab-ı Kirama herhangi bir kişi ilim ve ibadet açısından ulaşabilir mi? Yoksa Ashabın en alt seviyesindeki kimse bile bütün evliyalardan ve âlimlerden daha üstün değil midir? Peygamber Efendimiz Hazreti Ebu Bekir’in önünde yürüyen Ebu’d-Derda Hazretlerine; “Ya Eba’d-Derda! Senden daha hayırlı olan birisinin önünde mi yürüyorsun? Şüphesiz peygamberlerden sonra Ebu Bekir’den daha faziletli birisi üzerine güneş doğup batmamıştır.” buyurdu. (Taberanî, Evsat:7-213,7306) Şimdi ulaşılamayacak olan Hz Ebubekir mi, yoksa internet çağının lakayt hoca efendileri mi? Değil kendisi, internet çağının bütün uleması toplansa en alt seviyedeki bir sahabenin derecesine dahi hiçbir kimse ulaşamaz. Ehlisünnet inancına göre bu ümmetin en hayırlısı Peygamber Efendimizden sonra Hazreti Ebu Bekir’dir. Kur’an-ı Kerim’de övülmüş, hicret arkadaşlığı yapmış, Allah Rasûlüne kayınpeder olmuş, İslam’ın ilk halifesi, ashabın en faziletlisi Hazreti Ebu Bekir. Bu Hoca efendinin kullandığı dil de epey ironik; “Kelepir gelmiş sana, hurma olmasa acından ölecekmiş…” Bu nasıl “Diriliş”? “Neyi diriltmeye çalışıyorsunuz kardeşim?” diye sorarlar adama.

Muhyiddin İbni Arabî ve Sadreddin Konevî Hazretleri hakkında söylediklerine ne demeli?! Bir sohbetinde aynen şu sözleri kullanır: “Muhyiddin İbni Arabî, batının mikroplarını Müslümanlara taşımış ve yaymıştır. İbni Arabî bir kuyuya küçük bir taş attı Sadreddin Konevî diye Konyalı birisi de aldı onun sözlerinden yeni bir din ihdas etti. Kuran ayetlerini ve hadisleri kullanarak Yunan felsefesinden yeni bir din icat ettiler.”

İlk önce şunu belirtelim: İmam Şa’ranî Muhyiddin İbni Arabî’nin kitapları hakkında şöyle demektedir: “İbni Arabî’nin kitapları hakkında soruşturmalar olduğunu bana Mekke’de oturan Ebu Tahir el-Mağribî haber verdi. Sonra da bana İbni Arabî’nin Konya’da kendi eliyle yazdığı nüshası ile karşılaştırdığı ‘Futuhât’ nüshasını çıkardı. Fütuhât’ı kısaltırken kabul etmekte zorlandığım ve üzerini çizdiğim ifadelerden hiçbirini onda görmedim. (İmam Sa’rânî, el-Yevakit ve’l-Cevahir:8) Kütüb-ü Sitte ve diğer hadis kitaplarının hepsinde rivayet olunan bir hadis-i kudsîde Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Kim benim dostuma düşmanlık ederse Ben ona harp ilan ederim.” “Batının mikroplarını Müslümanlara taşımış…” böyle haddi aşan bir lafız nasıl olur da Allah dostuna söylenebilir. Hele hele Sadreddin Konevî gibi İslâm dünyasında kendisini ilmi ve tasavvufi olarak kanıtlamış bir şahıs için: “Yunan felsefesinden de yararlanarak yeni bir din icat etme...” demesi şu manaya geliyor; Muhyidin İbni Arabî ve Sadreddin Konevî İslam’dan başka yeni bir din ortaya koymuşlardır. Bu yeni dini icat ederlerken de batının mikropları ile Yunan felsefelerinden yararlanmışlardır. Mevlana Celaleddin-i Rumî Hazretleri cenaze namazını Sadreddin Konevî’nin kıldırmasını vasiyet etmiştir. Sadreddin Konevî büyük bir âlim ve büyük bir veli olduğunda hiçbir kimsenin şüphesi yoktur.

Diriliş büyüklerin yolundan gitmek ile olur, Ashab-ı Kirama ve büyüklere dil uzatmakla olmaz. Fi Emanillah.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ersoy Eryan
21-05-16
E mail: gazetevahdet.com
 
 
Yorumlar: 1
Ehl-i Tasavvuf
Onlar bu kafayla çok uyur
Tarih : 22-05-16

Ehl-i Sünnet ve Ehl-i Tasavvuf bugüne kadar diri bir şekilde ulaşmış olup, zaten öldüğü gün kıyametin kopacağı zamandır. Malum maneviyatsız ölü ruhlular Azrail as ile tanışınca dirilecekler. Lakin iş işten geçmiş olacak. Bunların birçoğunun diriliş gibi bir derdi de yok! Diriliş gibi bir dertleri olmamakla beraber hali hazırda diri olan ehl-i maneviyat ile bir savaşları var. "Kişi bilmediğinin düşmanıdır" sözü gereğince gafleten maneviyat düşmanlığı yapanlara tavsiye edilir ki; maden anlamıyor, bilmiyorsunuz, o halde dilinizi tutun, durun zahiri dünyanızda. Birde münafıklar var ki; onları Cenab-ı Hak'ka havale edelim, bildiği gibi yapsın. Selam ve dua ile.

 
SÜNNET, SAHÂBE VE EVLİYÂ DÜŞMANLARI
Online Kişi: 14
Bu Gün: 502 || Bu Ay: 8.315 || Toplam Ziyaretçi: 2.219.390 || Toplam Tıklanma: 52.154.914