ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 2010
Yazar: Mustafa Çelik
MÜSLÜMANLARI SİYASETTEN MENETMEK

LAİKÇİLİK BELÂSI, TÜRKİYE'NİN KERBELÂSIDIR 2Allah’ın arzında Allah’ın dinine kayıtsız şartsız teslim olmuş Müslümanları dinlerinden, dinleriyle idare olunmaktan etmenin en emin yolu, Müslümanları siyasetten menetmektir.

Allah’ın inzal ettiği Kur’ân ile, Allah’ın gönderdiği şeriatı ile idare olunmayı önemsemeyen Müslüman, Müslüman sayılmaz. Allah’ın kitabı’na, Allah’ın şeriatına sadakati olmayanların Allah’a sadakatleri olmaz. Allah (cc)’ın razı olduğu, uymayı emrettiği yegâne hak din İslâm’dır; eksiksiz, noksansız, komple bir sistemdir; pratik ve aktif bir hayat dinidir; ütopist ve hayalperest değildir, gerçektir, gerçekçidir, dipdiridir, hayatiyet doludur; insanoğlunun her meselesiyle ilgilenir, her sorusunu çözer, her müşkülünü halleder. Çünkü İslâm, hayatta boşluk bırakmamıştır. İslâm’sız hayat alanlarını icad etmeye çalışanlar, İslâm’dan başka dinler edinenlerdir.

Müslüman’ın siyaseti önemsemesi, dinini, kitabını önemsemesidir. Allah’ın dinini, Allah’ın kitabını önemseyenler, Müslümanlardan gayrisini idareci edinemezler.

“Siyaseti önemsemeyen Müslümanları, Müslümanları önemsemeyen siyasetçiler yönetir.”

Müslümanlar, çocuklarını İslâm ile idare etmek ve İslâm ile idare edilmek üzere hazırlamalıdırlar. Çünkü her Müslüman İslâm ile idare etmek ve İslâm ile idare edilmek adayıdır. Bu iki durum ikiz olup asla birbirinden ayrılmazlar. Bu iki durumun birbirinden ayrılmalarına razı olmak, Müslüman insanın vasfı değildir. Ancak idare etmek için değil, hep idare edilmek üzere eğitilen çocuklar, Firavunların işlerini kolaylaştırmak için kurban edilen kuşaklardır.

İslâm; tağutlaşan güçler insanlara hükmetsinler diye değil, tatbik edilmek ve hayata hükmedilsin diye gönderilmiş bir dindir.

Kur’ân-ı Kerim’in eksen alınmadığı siyaset İslâmî olmadığı gibi, devlet de İslâmî değildir.

Siyasetle iştigal eden Müslümanlar şartlar ne olursa olsun, Allah’ın inzal ettiği dinin ahkâmına uymakla, emirlerini tutmakla yükümlü ve sorumludurlar; bu sahalardaki ödev ve görevlerini yapmak zorundadırlar. Asla ilgisiz, bilgisiz, etkisiz, renksiz, lakayt, bigâne ve pasif kalamazlar; kalırlarsa, mesul olurlar, günaha girerler, büyük ve devamlı veballer altında kalırlar, dünyada hor ve zelil, mustaz’af ve esir düşer; âhirette azap görür; perişan olurlar. Din, bir bütündür, bir kısmını yapıp, diğer kısmına sırt çevirmek olamaz. Rabbimiz uyarıyor:

“Yoksa siz Kitab’ı bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Bakara Sûresi/ 85)

Müslümanları siyasetten meneden keyfî, küfrî ve cebrî güçler, Müslümanlara siyasetle iştigal etmeyi günah diye telkin edenler, zamane âlimleri, hocaları, şeyhleri ve profesörleri, Müslümanlara diyorlar ki: “Kitabın bir kısmına inanın, ama bir kısmına da inanmayın.” Ama Rabbimiz bunların hilafına inzal ettiği Kitabın bir bütün olduğunu ve bir bütün halinde kendisine inanmak ve kuvvetle ona tutunmak gerektiğini beyan ediyor. Dolayısıyla Müslüman olup da Allah’ın kitabının bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr etmek, Allah’ı inkâr etmekten farksızdır.

Müslümanları siyasetten menetmek, kitapsızların, kitapsız kalmışların işidir. Siyaset; Müslüman’ın kendisini, ailesini, cemiyetini ve devletini Kur’ân ile, Şeriatullah ile idare etmesidir. Başka bir ifadeyle siyaset; Allah ve Rasûlü’nün emir ve nehiyleriyle  hayatın her kademesinde ve karesinde mukayyed hale gelmektir. Dolayısıyla Müslümanları siyasetten menetmek, Müslümanları Allah’a ve Peygamberine düşman etmektir. Müslümanları siyasetten menetmek, Müslümanları Müslümanlara düşman etmektir.

Müslümanlar; vasıflı, kararlı, tavırlı omurgalı ve duyarlı şahsiyet sahibi kimselerdir. Onları siyasetten menetmek, vasıfsız, kararsız, tavırsız ve duyarsız omurgasızlar kılmaktır.

İster keyfî, küfrî ve cebrî düzenler adına ve adıyla olsun ve isterse Allah adıyla olsun Müslümanları siyasetten menetmeye çalışanlar, Müslümanları aldanan ve aldatan kimseler kılmaya çalışanlardır.

Müslümanları siyasetten menetmek, Müslümanların kendi dinleriyle idare olunma haklarını ellerinden almaktır. Başka bir ifadeyle Müslümanların Müslüman olmayanlar tarafından idare edilmelerini sağlamaktır. Tabiî ki, dinleriyle idare olunmayan, kendilerinden olmayan idarecilerin idareciliğine boyun eğmeye mecbur ve mahkûm edilen Müslümanların içinde bulundukları hal; bir hürriyet hali değil, bir esaret halidir. Müslümanların böyle bir şeye razı olmaları asla ve kat’a mümkün değildir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Çelik
27-05-16
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MÜSLÜMANLARI SİYASETTEN MENETMEK
Online Kişi: 17
Bu Gün: 122 || Bu Ay: 6.112 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.021 || Toplam Tıklanma: 52.115.904