ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TASAVVUF
Okunma Sayısı: 1889
Yazar: Ömer Lekesiz
İMÂM-I RABBÂNÎ HAZRETLERİ ÜZERİNE...

İMÂM-I RABBÂNÎ HAZRETLERİ ÜZERİNE...Şimdiki zamanda, akademik veya münevverane bir tutumla dînî yapılar ve bu yapıların kurucuları, takipçileri, temsilcileri hakkında konuşurken, gerek o yapıların oluşumuna, gerekse bu kişilerin konuşma zaman ve şartlarına edeple yaklaşılması elzemdir.

Öte yandan, söz konusu yapılar ve kişiler hakkında konuşanların var olanı tekrarlama değil, yeni şeyler söyleme, en doğru bilgiye ulaşma gayreti içinde oldukları da bunların müntesipleri tarafından gözetilmeli ve dolayısıyla aynı edep onla tarafından da giyinilmiş olmalıdır.

Bu pazarın alıntısını, Necdet Tosun'un ilk durumu içkin olan İmam-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî – Hayatı, Eserleri, Tasavvufî Görüşleri (İnsan Yayınları) adlı çalışmasının sonuç kısmından seçtim. Umalım ki, ikinci durumdakilerde onu layıkınca okumayı seçebilsinler:

“İmam-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî, İslam ve tasavvuf tarihinde önemli izler bırakmış bir sufidir. Yaşadığı dönem özellikle Hindistan'da Müslümanların din ve tasavvuf anlayışını düzene koymak için mücadele etmiş, tekke ile medreseyi, sufilerle alimleri uzlaştırmak için gayret sarfetmiştir. Bid'at-ı hasene kavramını reddederek Hint Müslümanlarının hurafelerle karışan İslam anlayışını değiştirmeyi ve kitâbî İslam anlayışınının güçlenmesini hedeflemiştir. Öte yandan yöneticilerin İslam'a aykırı uygulamalarına sessiz kalmamış, onları eleştirmekten çekinmemiştir. (…)

Sirhindî, tasavvuf yoluyla ulaştığı mertebeleri ve varlık hakında edindiği bilgileri detaylı bir şekilde kaleme almış, bu sayede tasavvuf kültürüne ve terminolojisine önemli bilgiler ve yeni kavramlar kazandırmıştır. O, tasavvufî yolculuğun aşamalarını bütün detaylarıyla anlatan muhtemelen ilk sufidir. (…)

Sirhindî, tasavvufî ictihatları ile varlık ve mertebeleri konusunda yeni görüşler öne sürmüştür. İbnü'l-Arabî'nin Taayyün-i Evvel dediği mertebe üzerinde Taayyün-i Vücudî ve Taayyün-i Hubbî gibi mertebeler bulunduğunu ifade etmiş; alemin aslının ilahî isimler ve sıfatlar değil, bu isim ve sıfatların zıtları olan ademler (yokluklar) olduğunu söylemiştir. Sirhindî'ye göre âlem gölgedir; ancak bu gölge hayal ürünü olmayıp bir varlığa sahiptir. (…)

Sirhindî'nin gerek seyru süluk makamları ve gerekse varlık mertebeleri ile Allah – Alem ilişkisi konusundaki düşüncelerini doğru bir şekilde tespit etmek oldukça güçtür. Zira o, zihnindeki sistemi bir bütün halinde yazmak yerine, genellikle bir eser veya mektubunda konunun bir yönünü anlatmış, bir başka eserinde aynı konunun devamını veya değişik bir boyutunu ele almıştır.

Sirhindî'nin sistematize ettiği 'seyru sülük mertebeleri' sonraki Müceddidîler tarafından müstakil eserlerde derli toplu bir şekilde ele alınmış ise de, onun ortaya koyduğu 'vahdet-i şuhud' düşüncesi yeterince işlenmemiştir. (…) Bu durum onun faklı mektuplarında sistematize etmeye çalıştığı vahdet-i şuhud düşüncesinin anlaşılmasını nisbeten zorlaştırdığı gibi, bu düşüncenin tasavvuf tarihinde vahdet-i vücud kadar geniş bir makes bulmadığını da göstermektedir.

Sirhindî kendisinin iki bin yılın müceddidi olduğunu ima etmiş, takipçileri de onu böyle kabul etmişlerdir. Bin yılın müceddidinin görevi sadece zamanın geçmesiyle dinde bozulan veya aslından sapan noktaları onarmak değil, aynı zamanda doğrudan peygamberî bilgi ile irtibat kurmak suretiyle daha önceden bilinmeyen şeyleri açıklamaktır. Sirhindî, gerek dini ve ictimai konulardaki mücadelesi ve gerekse tasavvuf düşüncesine getirdiği yenilikler ile bu müceddidlik görevini hakkıyla yerine getirmiştir.

Sirhindî, kendisinin ayrıca 'kayyum' olduğunu ifade etmiş ise de kendisinden sonra zamanla Hindistan Müceddidileri arasında kayyumluk konusunda ihtilaflar çıkmış ve bu kavram önemini yitirmiştir.

Sirhindî'nin görüşlerini eleştiren birçok eser kaleme alınmıştır, buna mukabil onun fikirlerini müdafaa etmek için de çok sayıda eser yazılmıştır. Ancak kendisine yönelik eleştiriler, onun varlık ve vahdet-i vücud düşüncesine yönelik değil, daha ziyade şatahat türü sözleri üzerine olmuş ve tasavvuf düşünceine zenginlik katabilecek bir fırsat kaçırılmıştır.

Ahmed Sirhindî, dini ihya faaliyetleri, tasavvufa getirdiği yenilikler ve sonraki nesiller üzerindeki tesiriyle tarihte iz bırakmış önemli bir şahsiyet, bir müctehid ve bir ekoldür. Onun kişiliği ve fikirleri, vefatından asrlarca sonra özellikle Hint Altkıtası'nda ilim, özgürlük, ıslah ve ihya hareketlerinin önde gelen temsilcileri tarafından yeniden keşfedilmiştir. İslam dünyasının diğer bölgelerinde ise keşfedilmeyi beklemektedir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
29-05-16
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İMÂM-I RABBÂNÎ HAZRETLERİ ÜZERİNE...
Online Kişi: 24
Bu Gün: 251 || Bu Ay: 8.855 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.267 || Toplam Tıklanma: 51.932.566