ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 4916
Yazar: Sibel Eraslan
UNUTTUĞUMUZ EDEP

Hacı Bektaş Veli mühim eseri Makalat’ında bir insanın, insan olma babından ulaşabileceği en büyük makamı; alçakgönüllülük ve toprak olma bilgisi şeklinde anlatır.

Kuşkusuz büyük veli ve baba erenin yaşadığı tarihi koşullar ve muhatapları olan Anadolu insanları ile kıyaslandığında bugünkü hallerimiz başka başkadır... Müslümanların maddi durumları, o günlere nazaran oldukça güvenliklidir ve bugünkü bizler o günkü göçebe mü’minlerle karşılaştırıldığında özellikle sahip olma bahsinden oldukça güçlenmiş haldeyiz...

Fakat aradan geçen uzun yüzyıllara rağmen o gün zikredilen ahlaki teklif ve öğretiler orijinalliğini halen dahi korumaktadır. Demek ki toplumsal, bilimsel, kültürel şartlar istediği kadar değişsin... Değişmeyen ve evrensel değer olarak parlamaya devam eden, edecek olan kıymetler vardır... Bugün dahi biraz müzeleşmiş turistik ilgiye terk edilmiş olsa da tarikat kapılarında “EDEP YAHU” yazılıdır... Mescitlerin ve tevhidhanelerin giriş, selatin camilerinse cümle kapılarının onca görkemin aksine kısa ve dar tutulmasındaki sır... İçeri dahil olmak isteyen cemaatin ilkin saygıyla tanışmaları gerektiği bilgisi ile ilgilidir. Edep, cemaatle kılınacak namazda, abdestten bile önce gelmesi gerekendir, bu yüzden böbürlenmeye, kendini beğenmişliğe, kibre veda etmelidir cemaat olmaya gelmiş kişi... Boynunu hafifçe eğer ve girer cümle kapısından... Sonra şadırvana ilerler ve suyun temizlenmesine bırakır kendisini... Ardından niyet ve namaz...

Namaz, oruç hatta Hacc gibi tüm ibadetler, tıpkı birer mimari esere benzer aslında... Nasıl ki güçlü binaların temelinin sağlam olması gerekiyorsa... Edep, kibirden kaçınma, alçakgönüllülük, kendinden daha fena birisini görememek, nedamet, iç pişmanlık ve tevbe istiğfar, ahlaki donanımlar da kılacağımız namazın, tutacağımız orucun, gideceğimiz haccın temelini oluşturur...

Bu ahlaki temelden, iç gözden geçirişten ve edep başlangıcından uzak ibadetlerse, belki sayı olarak çok olabilir yani nicelik mahiyetinden kayda değer olabilir, ama saf nitelik anlamında elbette bazı sorunlar içerir. Gerçi bu konuda konuşmak da bir tür edep aşımı, neticede ibadetleri kabul edecek Zat, Allah Teala’dır. Bununla birlikte “güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiş” Hz. Peygamber’in hayatı bahsettiğimiz edep ve irfan ile yüklüdür.

Bugünlerde bu konuda çok sık mektup aldığım için bahsetmek zorunda hissettim kendimi... Zenginlik eleştirisi yaptığımdan hareketle Müslümanları fakir fukaralıkta kalmaya davet ediyormuşum... Böyle diyor mektuplar... Yüksek bina sahibi olmayı, gayrımenkul edinme hevesi ve hırsını, kadınların aşırı pahalı giyim eşyası ve mücevherat kullanımını zaman zaman eleştirdiğim için, beni de tenkid ediyorlar. Bu konuda örneğimiz Sevgili Efendimiz’dir (sav), bu konuda onun yolunun takipçisi aziz hocalar, müçtehidler, imamlar, hayatlarıyla ortadadır... Sultanlardan değil, ama belki gönül sultanlarından bahsedecek olursak, onların fakrı, infak edilmiş, yük olmaktan çıkarılmış zenginlik anlamındadır...

Benim asıl anlamadığımsa, yüz yıllar önce Hacı Bektaş Veli’yi dinleyen muhacirlerin gökdelen ya da jipleri veya bankalarda hatırı sayılır hesapları olmadığı halde, büyük dervişi dinlerken sıra edep ve alçakgönüllülüğe geldiğinde nasıl olup da pişmanlıktan için için ağladıklarıyla ilgilidir... Bugünün defaatle hacc yapmış, namazında, orucunda ve bilgi sahibi müslümanı, edep dendiğinde nasıl yani diye başlıyor... İnfak dediğinizde, sivil bir derneğe yaptığı bağış makbuzlarını gösteriyor... Alçakgönüllülük dediğinizdeyse, ne yani Müslümanlar hep fakir mi olacak diye gürlüyor... Politikadan sanata kadar başarıya tapma tavrı içindeki hallerimize bakınca içimi hüzün kaplıyor benim... Kaba saba, kırıcı bir mülkiyet algısı...

Bugünkü Müslümanlar olarak edep ve alçakgönüllülük konusunda kendimizi bir kere daha gözden geçirmeliyiz...

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Sibel Eraslan
27-06-10
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
UNUTTUĞUMUZ EDEP
Online Kişi: 20
Bu Gün: 378 || Bu Ay: 6.368 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.504 || Toplam Tıklanma: 52.119.614