ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DARBE İZLERİ
Okunma Sayısı: 2101
Yazar: Muhammed Berdibek
HAŞHAŞİLERİN KISA TARİHİ VE NEO-HAŞHAŞİLERİN ÇÖKÜŞÜ

HAŞHAŞİLERİN KISA TARİHİ VE NEO-HAŞHAŞİLERİN ÇÖKÜŞÜFettullah Gülen ve Neo-Haşhaşiliğin çöküşü

Selçuklu veziri Nizamü'l-Mülk, olacaklardan habersiz bir şekilde halkın şikâyetlerini dinliyor, sorunlarını yanıtlıyordu. Bir Derviş de saray kapısında ünlü vezirle konuşmak için sırasını bekliyordu. Nihayet içeri girdi ve vezire yaklaşır yaklaşmaz yanında getirdiği hançeri çıkararak Nizamü'l-Mülk'ün kalbine sapladı.

Bu korkunç ölümün zemini elbette daha önceden atılmıştı. Zira Nizamü'l-Mülk, Elburz dağlarının eteklerine konan Hasan Sabbah adında bir tarikat lideriyle mücadele halindeydi. Bu liderin tehlikesini fark eden Nizamü'l-Mülk, Hasan Sabbah'ın fedaileriyle birlikte konumlandığı Alamut Kalesini kuşatmaya çalışır ve tarikat liderinin düşmanlığını kazanır.

İlk kez 1092 yılında Selçuklu ordusu tarafından kuşatılmaya çalışılan Alamut Kalesi, konumu itibariyle oldukça sıkıntılıdır. Ayrıca oradaki fedailerin su ve gıda stoklarından dolayı sıkıntı yaşamaması fethi imkansız kılmıştı. Bu yüzden, girişilen bu mücadele sonuçsuz oldu. Bunun üzerine aynı yıl, Hasan Sabah'ın bir derviş kılığındaki fedaisi Nizamü'l-Mülk'ün hayatına son verdi.

Bu ölümden sonra devletin her düzeyinde ciddi bir istikrar sorunu ortaya çıktı. Zira ünlü vezir ilk hedefti ama son olmayacaktı. Tek bir merkezden komuta edilen ve devletin çeşitli kademelerine sızan Hasan Sabbah fedaileri günü geldiğinde planlandıkları pek çok eylemi gerçekleştiriyordu. Hasan Sabbah'ın öğretilerinden etkilen yüzlerce fedai; ülkenin çeşitli yerlerinde suikastler gerçekleştiriyordu. Özellikle kalabalık meydanlarda ve daha çok Cuma namazı sonrasında gerçekleştirdikleri öldürme hadiselerinde hançerler kullanılıyordu. Sultanlardan, halifelere, vezirlerden emirlere kadar pek çok insan, fedailerin acımasız hançer darbeleriyle can veriyordu. Öldürülen bu kimseler ise daha çok gruba tehdit teşkil eden isimlerdi. Bunların cinayet sonrasındaki tavırları da oldukça ilginçti. Cinayetten sonra hançerlerini cesedin yanına bırakıyor, soğukkanlı bir şekilde kendi ölümlerini bekliyorlardı. Bu olaylardan dolayı ülkenin her yerinde terör ve korku dalgası büyüyordu.

Hasan Sabbah'ın öğretilerine karşı kusursuz bir bağlılık ve ölüm karşısındaki sevinç halleri, onların bilinç durumlarının çok da yerinde olmadığını düşündürtüyordu. Bu durumu ancak haşhaş kullanarak edindikleri kanaati de yayılmıştı. Böylece Hasan Sabbah fedaileri Haşhaşiler olarak da adlandırılmaya başlanmıştı.

Nizamülmülk, Haşhaşilerin yaptığı suikastlerin sadece başlangıcıydı. Ondan sonra pek çok vezir, sultan ve çeşitli kademelerde bulunan insana yönelik başka suikastlar de gerçekleştirildi. Bu durum devlette bir panik havası yaratmıştı. Herkes can güvenliğinden dolayı sıkıntıdaydı. Devlet adamları zırhsız gezemiyor; halk, korkudan evinden çıkamıyordu. Haşhaşiler, hedeflerine ulaşmak için kılık değiştirip uzun süre beklemekten vazgeçmiyordu. Hatta belirledikleri birisini öldürmek için yıllarca bekleyebiliyor, öldürecekleri kimseye yakın olmak için yıllarca uğraşabiliyorlardı. Bunun için de öncelikle her türlü fedakârlığı yapıp, güvenilir bir kişi gibi gözükmeye çalışıyorlardı. Hükümdar ve devlet adamlarının korumalığını veya saray hizmetkârlığını dahi yapıyorlardı. Senelerce kendilerine emir gelene kadar sabırla çalışıp beklerlerdi.

Örgüt lideri Hasan Sabbah ise kendi can güvenliğini sağlamak için1090-1124 tarihleri arasındaki 35 yıl boyunca hiçbir zaman ünlü kaleden çıkmadı. O, öldükten sonra etkisi azalarak yok olan Haşhaşiler tüm zamanların en tehlikeli yapısı olarak kabul edilmeye devam etti.

Aradan yaklaşık 900 yıl geçtikten sonra, yeni Haşhaşiler uykularından uyandı. Tıpkı onlar gibi acımasız, kaypak ve merhametsizlerdi. Türkiye'de uyandıkları uykularında yine aynı siyasi yapı, hiyerarşi ve disiplini hissettirmeden kurmayı başardılar. Dinsel bir zaafla ortaya çıkan bu grubun lideri de İzmir'de genç bir vaiz olarak belirlenmişti. Söz konusu vaiz; heyecanlı konuşmalar yapıyor ve kitleleri galeyana getiriyordu. Hitabet gücüyle pek çok insanı etkisi altına alıyor, her yıl kitlesini hatırı sayılır derecede artırıyordu. Özellikle onun dini bilgisinden etkilenen birçok insan, bu vaizin cazibesine kapılıyor ve onunla birlikte hareket ediyordu. Ülkede eğitim, ticaret, siyaset, ordu, emniyet, sivil toplum alanlarında etkilediği insanlar aracılığıyla her yönüyle kararlı ve güçlü bir ağ oluşturuyordu.

Fettullah Gülen adındaki Erzurumlu bu vaizin 1970'lerin başında İzmir'de kurmaya başladığı küçük yapı özellikle eğitim alanında etkili olmuştu. Daha çocuk yaşta belirlediği müridleri istediği şekilde eğitiyor, istediği gibi yönlendiriyordu. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde cemaat imamları ve abilik müessesiyle seçilen başarılı gençler hızla bu ağın içine katılıyordu. Önce eğitim, daha sonra ticaret, siyaset, askeriye gibi ülkenin kilit noktalarına yerleştirdikleri bu gençler, Haşhaşilerin yaptığı gibi yıllarca ve sabırla o büyük günün gelmesini bekliyordu.

Çeşitli istihbarat ağlarından destek alan, algı operasyonlarıyla manipüle edilen bu yapının çok tehlikeli boyutlara ulaşmasını fark eden Recep Tayyip Erdoğan, bu duruma bir son vermek için ilk ciddi teşebbüse girişti. Elbette bu durum Yeni-Haşhaşiler, yani Gülenciler tarafından kabul görmedi ve tehdidin ortadan kaldırılması için yeniden harekete geçildi. Tıpkı Nizamü'l-Mülk'ün başına gelen, Recep Tayyip Erdoğan'ın da başına gelmeliydi, düşüncesindeydiler. Hem haki renkli asker elbisesiyle sohbet veren liderleri Fettullah Gülen'in mesajı çok netti: Darbe. Bunun için Yeni-Haşhaşiler 15 Temmuz 2016 gecesini kendi milatları kabul ederek yola çıktılar.

Fakat bu kez bekledikleri olmadı. Oyunlar, istedikleri gibi sonuçlanmadı. Zira değişen o kadar çok şey vardı ki… İletişim, tepkiye karşı koyma iradesi, birlik ruhu… Tankların önüne atılıp F16'lara direnen insanların gönlünün güzelliği… Tornacısından, ayakkabıcısına, çiftçisinden, tamircisine, polisinden esnafına kadar hemen herkesin değerlerini ve onurunu koruma güdüsü… Ve kimsenin hesabına gücünün yetmeyeceği, ölüme gülerek koşan milletin varlığı!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Muhammed Berdibek
01-08-16
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HAŞHAŞİLERİN KISA TARİHİ VE NEO-HAŞHAŞİLERİN ÇÖKÜŞÜ
Online Kişi: 20
Bu Gün: 31 || Bu Ay: 7.848 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.621 || Toplam Tıklanma: 52.150.637