ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DÜNYADA NELER OLUYOR
Okunma Sayısı: 1766
Yazar: Ömer Lekesiz
ABD HİÇ BU KADAR SIKIŞMAMIŞTI

SANATÇI VE EDEBİYATÇILAR İÇİN İNFİÂL ZAMANIDIRABD samimiyet sınavını yine geçemedi

Stratejik müttefiktiniz, güya model ortaktınız, 15 Temmuz başarısız darbe girişimini en net ifadelerle, en gür sesle kınamanız, milleti ve devletiyle Türkiye'nin yanında olduğunuzu söylemeniz gerekirdi.

Söylemediniz.

Çünkü, bir şey biliyor ya da umuyor olmalıydınız ki, darbecilerin akıbetini beklediniz. Bu nedenle ilk planda yarım ağızla bir demokrasi açıklaması yapmakla yetindiniz.

Bunları geçtik.

Eski istihbaratçınız emekli bir yarbay, Türkiye'nin İslami bir diktatörlükten kurtarılması için darbeyi son şans olarak gördüğünü, darbede yer alacakların iyi çocuklar olduğunu söyledi. “Gel bakalım, sen kimin adına konuşuyorsun, nereden biliyorsun bunları?” diye sormadınız.

Bunu da geçtik.

Başarısız darbe girişimin ilk saatlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya'dan sığınma talep ettiğini MSNBC'ye söylettiniz. Gerçek anlaşılınca özür de diletmediniz.

Hadi bunu da geçtik.

CIA'nın dibinde çalışan Stratfor'a, darbenin ilk saatlerinde neden FETÖ taraftarı olduğunu, cuntacıların açıklamalarını hangi nedenle yayınladığını, Erdoğan'ı Marmaris'ten İstanbul'a getiren uçağın hareket ve radar bilgilerini neden paylaştığını asla sormadınız ve Stratfor'u sorgulama gereği de duymadınız.

Bunu da geçtik.

Darbe girişiminin hemen ardından, suçluların iadesine mahsus anlaşmanız gereğince, FETÖ başını derdest etmeniz gerekirken, etmediniz. Bunu yapmadığınız gibi onu uluslararası medyada konuşturarak, hem kendini savunmasına hem de Türkiye'ye, şehitlere, gazilere saldırmasına zemin hazırladınız. Kendi basınınızda, Batı gazetelerinde makaleler yazdırarak, onu dünyaya haklı ve büyük göstermeye çalıştınız.

Geçtik bunu da.

FETÖ başını ve topukları kıçlarına değecek bir hızla onun yanına kaçan elemanlarını, Türkiye'nin sizin istediğiniz suçluları sorgusuz sualsiz size teslim edişindeki güven gereğince Türkiye'ye anında geri vermeniz gerekirken, canınız istediğinde sizin için gerçekte bir guğuk, muguk olan hukuku işe karıştırarak ipe un sermeyi tercih ettiniz.

Bunu da geçtik.

FETÖ'nün başarısızlığını, Van, Elazığ, Bingöl, Gaziantep üzerinden ürettiği terörle PKK=PYD'ye kapattırmaya; FETÖ'nün gündemden düşmesini sağlamaya ve maşa kullanmaya kabiliyetinizi göstermeye kalkıştınız.

Bunu da geçelim ama, şu hal-i perişanınızı geçmeyelim:

Madem, kendi ellerinizle ürettiğiniz problemleri, bir merhabayla, iki üzüntü beyanıyla, maskeli bir geçmiş olsun dileğiyle ortadan kaldıracağınızı sanarak iki numaralı temsilcinizi gönderdiniz, bari kravatını geniş bağlatıp da gönderseydiniz. Cumhurbaşkanı'yla, Başbakan'la konuşurken, bungunluktan kurtulmak için, adam titreyen elleriyle iki de bir yakasını çekiştirmeseydi.

Sonuçta, stratejik müttefik (model ortak) olması hasebiyle, darbeye dahli olmadığı konusunda milletimizi ikna etmesi umulan, etmesinin mümkün olmamasına bakılarak, ikinci etapta kendisinden özür beklenen ABD, samimiyet sınavını yine ve yine geçemedi.

Gerçi bir özür geldi ama o da özür gibi gelmedi. “Geciktim, kusura bakmayın” diyen bir tiyatro oyuncusunun özür dilemesi gibi geldi.

Peki kim kaybetti?

Dış siyasette küslük, dargınlık işlemez. Çünkü devletlerarası ilişkiler son tahlilde menfaat ilişkileridir ve hiçbir devlet menfaatlerini duygusallığa feda etmez.

Ama devletin yapmadığını milletler yapabilir yani bir devlete küsebilir.

Millet devlete küsmüş, kaç yazar demeyiniz. Çünkü bir milletin küsmesi demek, şu son ABD'linin gelişiyle de gördüğümüz gibi, mesleği, işi, statüsü, rolü ne olursa olsun o devletin insanınca sevgiyle karşılanmaz ve artık irapta bir mahalli olmaz.

Kendi çapımda yaptığım bir ankete göre söylüyorum bunu.

Çarşamba ve Perşembe günü arkadaşlarımdan yaklaşık yirmi kişiyi arayıp, Joe Biden haberlerine bakıyor musun diye sorduğumda, çoğundan şu cevabı aldım:

“Hayır, Cerablus haberlerine bakıyorum. Biden çıkarsa kanal değiştiriyorum, çünkü, ne söyleyeceğini biliyorum.”

Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın Biden'le ortak açıklama yaparlarken yüzlerinin şekline dikkat ettiniz mi? Kendini tebessüm etmeye zorlayan Biden'in karşısında ciddi, vakur bir duruşla duran iki çehre... Ki, aynı zamanda Türkiye-ABD arasındaki gerilimin hikayesiyle birlikte nedenlerini ifşa eden bir hal...

Ben, kendimi bildim bileli ABD'nin samimiyetine hiç inanmadım ve muhtelif vesilelerle sergilemeye çalıştığı samimiyetteki samimiyete de asla inanmadım.

15 Temmuz'da duvara toslamak da ne demek, asılmak istenildiği ipten kendi kendisini aşağıya indiren bir Türkiye'nin bu korkunç tecrübeyi göz ardı etmesi, bundan sonraki ilişkilerine yansıtmaması mümkün değildir.

ABD ise, Türkiye için dar ağacını kuran ya da kurdurulmasına itiraz etmeyen el olarak, “şaka yaptım” diyecek durumda değildir.

Bir milletin kaderiyle, istiklaliyle oynamaya kalkışıp da başarısız olanların, ziyarette geç kalmışlıktan öte açık, aşikar, net bir özür borçları bulunmaktadır.

Her ne kadar ciddiyet ve samimiyet kelimeleri onlara asla yakışmıyor da olsa, bu böyledir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
26-08-16
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ABD HİÇ BU KADAR SIKIŞMAMIŞTI
Online Kişi: 18
Bu Gün: 179 || Bu Ay: 6.691 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.306 || Toplam Tıklanma: 52.125.506