ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 1625
Yazar: D. Mehmet Doğan
Türk dili ve edebiyatı dersi öğretim programı: Esas mesele dil!

Türk dili ve edebiyatı dersi öğretim programı: Esas mesele dil!Millî Eğitim, nihayet müfredat değişikliği için harekete geçti. Taslaklar hazırlandı ve tartışmaya açıldı. Daha önce kısa adıyla “inkılâp tarihi ve atatürkçülük” müfredatı üzerine yazmıştık.[1] Bu “değişmez ve değiştirilemez” alandan sonra Türk dili ve edebiyatı müfredatına da bir bakalım dedik.

Müfredat değişikliği konusu fizik, matematik, kimya... dersleri için fazla önem taşımıyor. Bu derslerde belki öğretim tekniği değişikliği sözkonusu olabilir. Çünkü bu derslerde öğretilecek şeyler belli. Eğer yeni keşifler, icatlar yapılmışsa, onların müfredata dahil edilmesi gerekebilir. Dil, kültür ve sosyal bilgiler alanları ise ciddi (ve kökten) müfredat değişikliği gerektiriyor. Çünkü bu alanlardaki ideolojik çerçeve değişmedi. Beklentimiz, bu derslerin ideoloji aşılayıcılık karakterinin ortadan kaldırılması.

Dil ve edebiyat dersleri öğretim sisteminin temeli. Eğer çocuklar dilimizi ifade imkânlarını bilerek konuşur ve yazarlarsa, çok şey değişecek. Diğer derslerdeki başarıları da bundan etkilenecek. En azından “Pisa” denilen değerlendirme programının ortaya koyduğu sonuçlar bu hususta hiç de iyi durumda olmadığımızı gösteriyor.

Özeti şu: Çocuklarımız dilimizi okuduğunu anlayacak seviyede öğrenemiyor!

Bu esasen, yüksek öğretim kademesindeki hocaların epey zamandır çok sık dile getirdikleri bir husus: “Çocuklar üniversiteye geliyorlar, okuduklarını anlamıyor, ders anlattığımızda söylediklerimizi kavrıyamıyorlar!”

Yeni müfredat taslağında edebiyat öğretimini türler (neviler), üzerinden yürütme ilkesi benimsenmiş. Türler seçme örnekleriyle öğretilirken, tarihi de bahis konusu edilecek. Bu bir tercihtir. Öyle de olur, böyle de olur. Esas olan neticedir, yani öğretmek! Dil ve edebiyat sözkonusu olunca, sadece öğretmek değil, sevdirmek ve benimsetmek!

Biz müfredatta nelerin olduğunu görmeden önce, bu öğretimin nasıl yapılacağı, nelerin amaçlandığını uzun uzun izah eden metne baktık.

İlk sorumuz şu: Bu metni öncelikle Bakanlık üst yönetimi okumuş ve anlamış olabilir mi?

Çünki hayli zahmet ve hatta eziyet gerektiren bir iş bu!

Öncelikle bu metni yazanların jargonunu kavramanız gerekiyor. “Ne diyor?” değil, “ne demek istiyor?” sorusunu sormak lâzım. Metinde cümle düşüklükleri hayli, ifade bozuklukları gani, mantık problemleri mebzul!

Şu cümleyi birlikte okuyalım:

“Türk dilinin inceliklerini keşfetmelerinin yanı sıra dinleme, okuma, yazma ve konuşma stratejilerini doğru ve uygun şekilde kullanarak etkili iletişimciler olmaları.”

Çocuklardan okuma, yazma, konuşma “stratejisi” oluşturmalarını beklemek! Beyler, bu kelimeye karşılık yöntem, usûl veya esas kelimesini koyun, anlamın yerine oturduğunu fark edeceksiniz!

Metinde bazı kelimeler öyle çok tekrarlanıyor ki, ancak edatlar, bağlaçlar bu kadar sık kullanılabilir. Mesela “kazanım” 59 sayfada bıkmadan usanmadan tekrar tekrar kullanılan bir kelime. (Burada en çok tekrarlanması gereken “edebiyat” kelimesinin 56 sayfada geçtiğini hatırlatalım). Sanki bu kelimeyi çıkarsak, metin sıfıra müncer olacak! Bu kelimeye ilk defa TDK sözlüğünün 1983 baskısında rastlanıyor.[2] Biz bu sözlüğün son baskısındaki açıklamayı aktaralım (2011): “1.Kazanmak işi. 2. Bir iş yerinde çalışanlara sağlanan hukuksal, sosyal ve malî her türlü hak, avantaj.”

Şu cümlelere bakarak kelimenin anlamını keşfetmeye çalışalım:

“ ‘Türk Dili ve Edebiyatına Giriş’ kazanımlarına yönelik çalışmalar sadece aynı isimli ünitede; haber ve reklam metinlerine ilişkin kazanımlar ise bu metinlerin bulunduğu 10. sınıfta yapılır. Bunun dışındaki bütün kazanımlar bütün sınıflar için geçerlidir.”

“Bu nedenle, okuma kazanımlarındaki bazı kazanımlar, ifade olarak aynı olsa da metnin türüne göre farklılık arz etmektedir. Bu sebepten kazanımlar, metin türüne göre ele alınmalıdır.”

“Aynı kazanım ile bütün metin türlerinde eylem yapmak mümkün olmadığından ayrıca karışıklığa sebebiyet vereceğinden dolayı kazanımlar, ilgili metin türünün hepsinde geçerli olacak şekilde ayrı ayrı yazılmıştır. Bu nedenle, okuma kazanımlarındaki bazı kazanımlar, ifade olarak aynı olsa da metnin türüne göre farklılık arz etmektedir. Bu farklılık, açıklamalarda belirtilmiştir.”

Biz işin içinden çıkamadık! Sözlükler bize yardımcı olmuyor/olamıyor! Acaba Bakanlık yetkilileri bu her derde deva kelimeyi bize açıklayabilir mi? Anlar gibi olsak bile “kazanımdaki kazanımları” anlayamadık!

Bunun “türkçesi” nedir arkadaşlar? Müfredat konusu açıklık ister, lütfen bizimle açık konuşun!

Cümleler mahiyetine göre “iktisab olunan, sahip olunan, kazanılan, edinilen, elde edilen, sağlanan” kelimeleri ile kurulursa hem bu kadar sık tekrar önlenir, hem de anlam farkları açıklığa kavuşturulur. Ayrıca “kazanım”ın zaman zaman “birikim” ve “başarı” kelimeleri karşılığı olarak kullanıldığını da söyleyebiliriz.

[1] http://www.tyb.org.tr/mufredat-degismez-degistirilemez-19007yy.htm

http://www.tyb.org.tr/alti-ok-mufredati-19009yy.htm

[2] Millî Eğitim tarafından 2000’de yayınlanan ve uydurma kelimelere ağırlık veren Remzi Öncül’ün Eğitim ve Eğitim Bilimleri Sözlüğü’nde kelimeye yer verilmediğini görüyoruz. Demek ki bu kelime, sonraki yıllarda Bakanlığın diline musallat edilmiş!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: D. Mehmet Doğan
06-02-17
E mail: tyb.org.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Türk dili ve edebiyatı dersi öğretim programı: Esas mesele dil!
Online Kişi: 22
Bu Gün: 426 || Bu Ay: 6.416 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.611 || Toplam Tıklanma: 52.120.229