ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1231
Yazar: Merve Şebnem Oruç
ANKARA KÖRFEZ'E NASIL ŞAH ÇEKTİ?

ANKARA KÖRFEZ'E NASIL ŞAH ÇEKTİ?Malum Ramazan’ın ikinci yarısı patlak veren Körfez-Katar krizi, çok yüksek perdeden tehditlerle başlamış ve hemen herkesi kısa sürede Katar’da bir darbe olacağı ya da Körfez’in Katar’ın toprak bütünlüğünü tehdit edecek bir girişimde bulunabileceği düşüncesi almıştı.

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır dörtlüsünün domine ettiği cephe Katar’a büyük bir abluka ve ambargo başlatırken Kuveyt Emiri el Sabah arabuluculuk için devreye girmişti. Buna rağmen, Körfez cephesi ABD Başkanı Donald Trump’ın da birkaç tweet ve cümleyle verdiği desteğe sırtını dayayarak Katar’a karşı sert söylemini yükseltmeyi ve tehditlerini artırmayı tercih etmişti.

Ambargo cephesi hepsi birbirinden dramatik 13 maddeyi içeren bir talep listesini Katar’a iletmiş, Katar ise mühlet dolduğunda bu talepleri reddetmişti. Bir süre önce Kahire’de toplanan dörtlü yaptırımların sıkılaşacağı mesajını vermekle yetindi. Mısır’da dünyanın gözü önünde nasıl kanlı bir darbeye kalkıştıklarını gördüğümüz, mevcut konjonktürün kayganlığından yararlanarak uluslararası hukuku ihlal etmeye meyledeceklerinden pek de şüphe duymadığımız ambargo cephesinden, en başından beri çok aptalca da olsa attıkları adımın devamını getirmelerini bekliyorduk. Öyle olmadı. Peki bunun nedeni neydi?

15 Temmuz’un yıldönümü münasebetiyle Arap dünyasından Türkiye’ye çok sayıda gazeteci, akademisyen ve siyasi analist geldi, ben de üç gün boyunca görüşebildiğim kadar çok isimle görüşmeye çalıştım. Onlar FETÖ’nün darbe girişiminin ardından geçen bir yılın sonunda Türkiye’de neler olup bittiğini sordu, ben de fırsatını bulmuşken onlara Arap sokağında yaşanan son gelişmeler ve Katar-Körfez krizinin detayları hakkında sorular yönelttim. Türkiye’ye ve Türkiye’nin Orta Doğu politikalarına karşı farklı farklı yaklaşımları olan değişik isimlerin hepsinin birleştiği kanaatler dikkat çekiciydi.

Bugün Körfez’de yeni bir soğuk savaş durumu ortaya çıkmıştı ve bu en başta korkulduğu üzere yeni bir sıcak çatışmaya dönmeyecekti. Körfez cephesi geri adım atmadığı müddetçe bu durum en az 2-3 yıl sürebilirdi. Katar’da yaşanabilecek sıcak bir çatışmanın önüne geçense Türkiye’nin hamleleriydi. Konuştuğum isimler ortaklaşa iki gelişmenin altını çiziyordu: Birincisi İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in krizin patlak vermesinin hemen ardından Türkiye’ye yaptığı ziyaret. Zarif’in ziyareti, Arap dünyasında Körfez’e karşı sembolik olmasından öte büyük bir mesaj olarak algılanmış. Katar’ın egemenliğine yönelik yapacakları bir hamle sonucunda İran’ın halihazırda içerideki Şii muhalefet ve bu muhalefeti bastırma yöntemleri nedeniyle sorun yaşayan Bahreyn’i işgal edebileceği korkusu paniğe sebep olmuş. Ancak bundan daha önemli olan ikinci gelişme, Ankara’nın çok hızlı bir şekilde Türkiye’nin Katar’da asker konuşlandırmasına izin veren yasa tasarısını onaylaması olmuş. Türk kamuoyunca da bu hamle Körfez-Katar krizinde Ankara’nın tarafını göstermesi açısından oldukça önemli bir adım olarak okundu ancak Arap dünyasına göre Ankara bu hamleyle tek başına olayların seyrini değiştirmiş.

En başta birkaç tweet atmış olsa da Trump’ın kendisi de dahil olmak üzere ABD yönetimi ve Batı dünyasının hemen hepsi, önce ‘bekle-gör’ sessizliğine bürünürken Ankara’nın Türk üssü ve asker gönderme hamlesi sonrası ibreyi bir an önce krizin çözülmesi yönüne çevirdi bildiğiniz gibi. Katar konusunun ana gündem maddesi olduğu Erdoğan-Trump telefon görüşmesi de muhtemelen Ankara’nın bu konudaki kararlılığının Beyaz Saray’a iletilmesini sağladı.

“Yani gerçekten Trump’la verdikleri bir fotoğrafa güvendiler ve yaptıkları 350 milyar dolarlık silah anlaşmasıyla onu satın aldıklarını mı sandılar?” diye sorduğumda “Evet, aynen ve maalesef öyle,” cevabını aldım.

“Peki, o kadar çok silah alıyorlar, o kadar çok askeri harcama yapıyorlar, neden bir Türk üssünden bu kadar tedirgin oldular?” sorusuna aldığım cevapsa şuydu: “Yemen’e bakarsanız gerçeği görürsünüz. Geride bıraktıkları tüm insani trajediye rağmen hiçbir ilerleme kaydedemediler. Askeri anlamda ne kadar harcama yaparlarsa yapsınlar, bunun güç bazında bir karşılığı yok. Sizin Fırat Kalkanı Harekatı’nda yapabildiklerinizi asla yapamazlar. Tek bir tümen bile Körfez’i dağıtmaya yeter.”

Yani özetle, Ankara’nın Katar’a asker gönderme kararı Arap dünyasında Körfez’e adeta ‘şah çekmek’ olarak okunmuş, okunuyor. Trump’a bel bağlamanın dışında bir B Planı olmayan BAE ve Suudi Arabistan’ın başını çektiği ambargocu ülkeler, giriştikleri oyunda hem itibar kaybı yaşadı, hem de Körfez İşbirliği Teşkilatı’nın kontrolünü kaybetti; özetle Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan da oldular. Katar’ı ele geçirmek isterlerken şimdi ipleri Katar’a ve dolaylı olarak da Türkiye’ye kaptırmış oldular.

Bunun sağlaması ise iki yeni gelişmeyle yapılabilir: Birincisi ABD’li istihbarat yetkililerinin, söz konusu krizin taşlarını döşeyen 23 Mayıs tarihli Katar resmi haber ajansı ve sosyal medya sitelerinin hacklenmesi olayının ardında BAE olduğu gerçeğini uluslararası medyaya sızdırması. Bu gelişme, ABD’nin BAE ve Suudi Arabistan’a ‘bize güvenmeyin, açıkta kalırsınız’ mesajı olarak okunabilir. Diğer önemli gelişmeyse, dün dört ambargocunun Türk üssünün kapatılması gibi maddeleri içeren 13 talepte artık ısrar etmeyeceklerini, “terör ve aşırılıkla mücadele,” “terör örgütlerinin para ve güvenli bölgeler bulmasının önlenmesi”, “nefret ve şiddetin kışkırtılmasına son verilmesi” gibi genel prensiplerde barışçıl yollarla anlaşmak istediklerini açıklaması oldu. Yani ambargocular, büyük bir iştahla ava çıktı ama gafil avlandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 23-24 Temmuz’da gerçekleştireceği Katar, Kuveyt ve Suudi Arabistan ziyaretleri de çok büyük ihtimalle bu meselenin kapanmasını sağlayacak sonuçları beraberinde getirecek.

Ancak tüm bunlar yaşanırken, Suudi Arabistan ve BAE’nin çok erken ve de çok yanlış bir hamleyle başlarına açtıkları büyük bir iş daha var ki, işte o Körfez’in geleceği açısından kritik önemde. Nasipse o konuyu da, daha önemli bir gelişme olmazsa Pazar günkü yazıda tartışalım.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Merve Şebnem Oruç
23-07-17
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ANKARA KÖRFEZ'E NASIL ŞAH ÇEKTİ?
Online Kişi: 17
Bu Gün: 519 || Bu Ay: 9.123 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.633 || Toplam Tıklanma: 51.937.357