ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1504
Yazar: Ali Osman Aydın
TÜRK DİZİLERİNİN İSLÂM DÜNYÂSINDA GÖRDÜĞÜ İLGİYE SEVİNELİM Mİ?

TÜRK DİZİLERİNİN İSLÂM DÜNYÂSINDA GÖRDÜĞÜ İLGİYE SEVİNELİM Mİ?Türk Dizileri O Ülkeyi Alt Üst Etti

Türk dizilerinin yurtdışındaki başarısı hem devlet yetkilileri hem de sektör temsilcileri tarafından gülücüklerle dillendiriliyor.

Türkiye’nin uluslararası pazardaki yeni ve renkli yüzünün artık diziler olduğu söyleniyor.

Hemen hemen hepsi aynı hikayeye sahip Türk dizileri yüzlerce ülkeye satılan, yüz milyonlarca izleyicisi bulunan süper bir ihraç ürünü bugün.

Sonuç, ekonomik açıdan kesin bir başarı…

Bu kadar mı?

Sektörün laik, modern temsilcileri ve bazı çevreler bunu bir kültürel zafer olarak da lanse ediyorlar…

“Türk kültürü tanıtılıyor” muş dizilerle…

“Bundan daha iyi reklam olamaz” mış…

AMA NE REKLAM!!!

Bu propagandanın sağlıklı olup olmadığını net olarak görebilmek için Türkiye’nin üç bin kilometre uzağında, Fas’ta Türk dizilerinin izini sürdük.

Fas, nüfusunun büyük kısmı Müslümanlardan oluşan bir Afrika ülkesi.

Ülke ününü daha çok “Sana sonunu bilmediğim bir hikaye anlatmak istiyorum…Seni seviyorum…” repliğinin geçtiği Kazablanka filmine borçlu.

(Bu arada, filmin Kazablanka’da çekilmediğini, Humphrey Bogart’ın “Tekrar çal Sam” repliğinin bir Hollywood stüdyosunda söylendiğini de not düşeyim…)

Fas köklü bir geçmişe ve olağanüstü zenginlikte bir kültüre sahip büyüleyici ülkelerden biri.

Özellikle kadim Marakeş şehri…

Elias Canetti imzalı “Marakeş’te Sesler”kitabına ve Lorena Mckennitt bestesi Marrakech Night Market’e ilham vermiş bir şehir sözünü ettiğimiz…

Berberi ve Arap kültürlerinin iç içe geçtiği bu şehir sıra dışı Kıyamet Meydanı’yla meşhur…

Yeryüzünde kobra yılanlarını, vahşi maymunları, yırtıcı kuşları, falcıları, büyücüleri, müzisyenleri, hokkabaz ve sokak dövüşçülerini bir arada bulabileceğiniz kaç şehir, kaç meydan vardır bilemiyorum.

1956 ya kadar Fransız sömürgesi olarak kalan ülkenin özellikle sahil kentlerinde Fransız kültürünün etkisi hala gözlemlenebiliyor.

Fransa yanlısı Krala muhalif muhafazakar kesimler bu etkiyi hafifletmek için yıllardır yoğun bir çaba sarf ediyorlar.

Ancak şu aralar ülkede kültürel değişimi hedef alan bambaşka bir sorun mevcut.

Bu, başka bir dine mensup Fransa’dan gelen bir sorun değil üstelik.

Bu sorunun kaynağı, maalesef Türkiye…

TÜRK DİZİLERİ FAS’LILARA NE ANLATIYOR?

Türk dizileri gösterildiği pek çok Arap ülkesinde üçlü, beşli aşk üçgenleri ve marjinal ilişkileri görselleştiren cüretkar hikayeleriyle eleştirilerin hedefi oluyor.

Kendisi de aktrist olan Pakistanlı Javeria Abbasi’nin sözlerini hatırlamakta fayda var: “Eğer bizim oyuncularımız Türk dizilerindeki kadınlar gibi kameranın karşısına geçse toplum ayaklanır. Ancak Türk oyuncuların giyim kuşamını halk benimsiyor. Bence bu yanlış. Genç nesil zamanla Pakistan ve urdu kültürünü görmezden gelebilir. Bu yüzden ben bu dizilerin burada gösterilmesini istemiyorum.”

Biz de Fas ziyaretimiz esnasında değişik statülerde insanlarla dizilere dair konuşma fırsatı bulduk.

Değişik gelir gruplarından insanlar sözünü ettiğimiz “dizi sorununa” birbirinden farklı yaklaşımlar sergilediler.  

Bazı modernist Faslılar dizileri, “Hem modern, hem de Müslüman” formülünün başarılı bir örneği olarak görüyorlar.

Çünkü bu kendi ülkelerinde göremedikleri ama görmeyi istedikleri bir terkip…

Kadının sosyal konumu, Batı tipi giyim tarzı ve nikahsız ilişkilerin normal olarak lanse edilmesi gibi dizi unsurları Türkleri Fas’lıların gözünde  “Müslüman” ama “modern” kılıyor besbelli.

Türk dizilerinin Müslümanların da açık görüşlü (!) olabileceğinin bir göstergesi olduğunu söyleyenler de var. Açık görüşlülükten kasıtları ise elbette Müslüman olup Batılı gibi yaşamaktan başka bir şey değil.  

Ancak örneklem yaptığımız gruba bakarsak bu görüşler azınlıkta…

Çünkü diğer tarafta müstehcenlik dolayısıyla dizilere veryansın eden ahlakçı bir topluluk mevcut.

Mesela bir pastane çalışanı, “Açıkçası, erkekler kadınları, kadınlar da erkekleri seyredebilmek için Türk dizilerini izliyorlar.” diyor.

En büyük eleştirilerden biri dozu her bölümde artan cinsellik…

Ve tabi olmazsa olmaz haline gelen, sıradanlaşan müstehcen giyim…

Dizileri annesi ile takip ettiğini söyleyen zeki bir tezgahtar ise konuyu şöyle özetliyor, “Biz Türklerin dindar Müslümanlar olduğu düşüncesiyle büyüdük. Ancak izlediğimiz bu diziler bizi ikilemde bıraktı. Dizilerdeki çıplaklığı, alkolü, dinle ilişkisi olmayan kıyafetleri anlamakta güçlük çekiyoruz. Bundan dolayı dizileri ailecek izlemek büyük bir sorun haline geliyor.”

Şimdiye dek mafyanın ancak Müslüman olmayan ülkelerde olabileceğini düşünen bir başkası ise “Ramiz Dayı ve Kurtlar Vadisi ile asıl mafyanın Türkler olduğunu düşünmeye başladık” diyor…

Muhteşem yüzyılın uzun yıllar yüksek reytingle gösterildiği ülkede Osmanlı imajıysa büyük bir değişim geçirmiş. Mücahit Süleyman imajı harem maceraları, dansöz sahneleri dolayısıyla zampara Süleyman’la yer değiştirmiş.

Konuşulanlardan çıkan bir başka sonuç dizilerde sunulan kadın ve erkek imajının Türkiye’de olduğu gibi Fas’ta da kadın ve erkek kimliklerini yeniden tanımladığı…

Konunun en dramatik ve dehşet verici yanı ise bir Marakeş’linin paylaştığı sosyolojik tespit,  “Geçmişte buralarda aldatma gibi şeylere rastlanmazdı…Ancak hepsinde bir aldatma hikayesi bulunan Türk dizilerinden sonra insanlar değişmeye başladı. Kadınlar ve erkekler dizi oyuncuları gibi olmak için güzellik merkezlerine hücum ediyorlar ve şimdi her yerde karşımıza aldatma hikayeleri çıkıyor.”

80 ve 90’larda yayımlanan Dallas, Yalan Rüzgarı, Hayat Ağacı dizileri Türkiye sosyolojisinde nasıl bir hasara yol açtı ise Türk dizileri de Fas’ta benzer bir hasara neden olmuş.

Alenen alkol kullanımı, evlilik öncesi ilişki, aile içi aşk ilişkisi, iki kadın bir adam ya da bir kadın iki adam gibi vazgeçilmez konseptler Türk dizileri sayesinde ülkede normalleşmeye başlamış…

Dahası yeni nesil Fas’lılar yoğun cinsellik ve şiddet içeren senaryoların Türk kültüründen kaynaklandığına inanıyorlarmış…

Geleneksel Fas toplumunun büyük bir dönüşüm geçirdiğini anlatılanlardan çıkarmak zor değil.

Evet Türk dizileriyle bir “kültür” ihracı yapılıyor.

Ama bunun Türk kültürü olmadığı kesin.

Aşk’ı Memnu ve 15 Temmuz Direnişi, bir toplumun iki uç eğilimi olarak Fas’ta kafaları ciddi anlamda karıştırmış durumda.

İnsanlar çocuklarını “Her gün onunla uyuyacak ama benim bebeğimi taşıyacaksın. Değilse kocanı öldürürüm.” repliklerinin havalarda uçuştuğu Türk dizilerinin çürütücü etkisinden nasıl koruyacaklarını şaşırmış durumdalar.

Sonuç hakikaten başarı!

Osmanlı’nın kültürünü taşıyamadığı Fas topraklarını bizler dizilerimizle fethettik!..

Gazamız mübarek olsun!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Osman Aydın
12-10-17
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TÜRK DİZİLERİNİN İSLÂM DÜNYÂSINDA GÖRDÜĞÜ İLGİYE SEVİNELİM Mİ?
Online Kişi: 27
Bu Gün: 55 || Bu Ay: 4.609 || Toplam Ziyaretçi: 2.212.422 || Toplam Tıklanma: 52.074.640