ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 1197
Yazar: Ömer Lekesiz
UĞRUNDA ÖLECEĞİ BİR VATANI OLMALI İNSANIN

UĞRUNDA ÖLECEĞİ BİR VATANI OLMALI İNSANINSavaş istenmez, savaşa mecbur kalınır.

Mecburiyetin sınırları ise bellidir; savaşmamak için her yolu denersiniz ancak bıçak kemiğe dayandığında ona mecbur kalırsınız.

Örneğin, Amerika’nın Kürtleri en modern silahlarla tahkim ederek, Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırları arasında onları bir ülke vaadiyle kandırıp, asıl oradaki enerji alanını kontrol etmek kastıyla kendi varlığını pekiştirmeye kalkışması bugünün hadisesi değildir.

Türkiye, aynı zamanda bir NATO ülkesi olarak, uzun bir geçmişi bulunan Amerikan ilişkilerinin bozulmasını istemediği ve her biri Amerika’nın gönüllü bir teröristi haline gelen bölgedeki Kürtlerin akıllarını başlarına devşirmelerini sağlayabileceği umuduyla, ta iki yıl önce yapması gereken Afrin çıkarmasını ancak bugün yapabildi.

Çünkü Amerika, Türkiye’nin büyük sabrına ve silahsız çözüm arayışına rağmen, onun gözlerinin içine baka baka, söz konusu teröristlerden Sınır Güvenlik Gücü oluşturarak, örgütlü bir işgali saklamaya gerek duymayacak kadar pervasızlaşıp, Kürtler de Amerika’nın vadelerine bir çocuk saflığıyla aldanarak, ondan aldıkları silahları Türkiye’ye doğrulttuklarında, bıçak kemiğe dayanmış oldu ve Afrin çıkarması zorunlu olarak başlatıldı.

Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu her fırsatta söyleyen, geçmişteki (Amerika) ve şimdiki (Rusya, Suriye, İran, Irak) müttefikleriyle çatışmak istemeyen Türkiye, uluslararası hukuka uygun olarak, salt kendi güvenliği için başlattığı bu çıkarmayı, Allah’ın izniyle sonuçlandıracak ve kısa bir süre sonra savaş hali yerini sükunete bırakacaktır.

Bizler, vatandaşları olarak ülkemizin hassasiyetlerini iliklerimizde hissettiğimiz kadar, her şeyimizle de yöneticilerimizin ve ordunun yanındayız.

Çünkü vatanın değerini biliriz, onu korumanın gereğini müdrik olarak, kendi canımızı feda etmekte de zerre kadar tereddüt göstermeyiz.

Vatanın ne olduğunu, neden bir yüksek değer ifade ettiğini bilmek içinse vatansızlığın ne olduğunu iyi bilmek gerekir.

Sosyal medyada dolaşan savaş karşıtları listesine baktım. Büyük bir çoğunluğu edebiyatçı. Bir edebiyatçı itidal ehli değildir, infial ehlidir; dolayısıyla savaşa karşı düşünceler beslemesi ve söylemesi bu manada normaldir.

Ancak bir edebiyatçının vatan duygusu taşımaması affedilir bir aptallık olmadığı gibi, savaş karşıtlığı adına teröristlerle, Türkiye’nin düşmanlarıyla eşitlenmesi de cibilliyetsizliğinin daniskasıdır.

Vatan sevgisini değil duygusunu ve vatanını her durum ve şartta onu korumanın gerekliliğini geç öğrenmiş biri olarak, günümüzdeki edebiyatçılığın rahat düşkünlüğüne bağlı kaypaklığını ve bunu muhalefet, karşıtlık, itiraz vb. cilalanmış kelimelerle kapatmaya çalıştığını, yaşımın olgunluğuna ve dolayısıyla çarptığım ilgili duvarların sertliğine göre çoklarından daha iyi bilirim.

Gezi Eşkıya Kalkışması’nın başladığı günlerde, Kudüs yolunda yürürken, yüzleri peçeli eşkıyaların İstanbul’u bir yangın yerine çevirmelerine rağmen, hâlâ onların demokrasi, özgürlük, gelecek iyi günler adına doğru şeyler istiyor olabileceklerini düşünüyordum. Çünkü içlerinde, kendileriyle oturup kalktığım, ülkemin bugünü ve geleceği adına fikri teatilerde bulunduğum edebiyatçılar ve aydınlar vardı. Onların bilinçsizliğine, terörden yarar uman mihraklar tarafından kullanılabileceklerine ihtimal veremiyordum.

Ne zaman ki ayağım Filistin toprağına değdi ve ne zaman ki kendi yurdunda ikinci bir kilometrelik mesafeye adım atabilmek için İsrail askerinin sorgulamasına tabi olan (güya Filistin devletinin vatandaşı) Filistinli kardeşlerimi gördüm, işte o zaman vatan mefhumunun gerçek anlamını kavradım.

Daha çocukluğumda ailem ve yakın çevremce, ilkokuldan itibaren eğitim ve öğretimimde sıklıkla duyduğum vatan sevgisiyle, gerçek manada vatan sahibi olma duygusu aynı şeyler değildi. Yokluğunu hissetmediğimiz bir şeyin varlığı aklımızda tam tahakkuk etmiyormuş maalesef.

İşte o gün, vatan sevgisi kapsamında öğrendiğim şeylerin çok da geçerliliği olmadığını, asıl uğrunda ölünecek bir vatana sahip olmanın ise elzem bulunduğunu öğrendim. Uğrunda ölebileceğim şey ancak gerçekliğin som haliydi ve o an Filistin’de Türkiye için ölmeye hazır olduğumu görerek bunun şükrüne durdum.

Şimdi ortam, bu duyguların hissedilmesine ve anlatılmasına uygun olduğu için söylemiyorum bunları. Kaldı ki, şu anda yapılan şey, kısa süreli sınır ötesi bir çıkarmadan ibarettir ve ne duygusal ne de fiili boyutta bizim katkımıza ihtiyacı yoktur.

Fakat bu ortamda da Türkiye’nin düşmanlarıyla bir eşitlenme sebebi olabilecek tutum ve davranışlardan kaçınan bir kimlik ve duruşa talip olmak asıldır.

Bu bağlamda, askerimiz sefer halindeyken, teröristlerle ve Türkiye’nin düşmanlarıyla eşitlenen edebiyatçılarla, aydınlarla aynı safta olmaktan Allah’a sığınırım. Bunların, hak ettikleri şekilde vatana ihanetten yargılanmaları karşısında da kılımı bile kıpırdatmam.

Çünkü ben her şeyden önce demokrat değilim ve vatanımın düşmanlarıyla kol kola girmenin edebiyatçılık, aydınlık, ifade özgürlükçülüğü değil, doğrudan doğruya namussuzluk, şerefsizlik, kimliksizlik ve haysiyetsizlik olduğuna, salt aklımla değil kalbimle de inanıyorum.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
23-01-18
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
UĞRUNDA ÖLECEĞİ BİR VATANI OLMALI İNSANIN
Online Kişi: 19
Bu Gün: 296 || Bu Ay: 6.286 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.341 || Toplam Tıklanma: 52.118.475