ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 903
Yazar: İsmail Kılıçarslan
KALBİ OLDUĞU İÇİN...

KALBİ OLDUĞU İÇİN...“Unutursun” demişlerdi ona. Modern tıp nereden bilsin hafızanın eşyanın laneti olduğunu? Unutamamanın ne kötü olduğunu nereden bilsin? Ağrı kesicileri bilirdi o. Antibiyotikleri ve rekonstrüktif operasyonları, psikosomatikleri ve antidepresanları…

“Unutursun” demişlerdi. Bir madalya, bir maaş ve uzunca bir konuşmanın ardından “unutursun” diye fısıldamışlardı kulağına.

Bu “unutursun”un aslında ne anlama geldiği üzerine düşündü epeyce. Doktor ya da komutan ya da aileden biri ona “unutursun” dediğinde aslında “alışırsın” demiş oluyordu. “Yüzünü kaybeden, yeni bir yüz yapılan ilk kişi sen değilsin ki. Eskiden nasıl göründüğünü unutursun.”

Unutmuyor, daha doğrusu unutamıyordu. Her gece rüyasını gördüğü bir anı nasıl unutsun insan?

O gün aslında izinliydi. Telefonla Nesrin’i aramıştı. Tayin meselesinde tartışmışlardı biraz. “Anladım, sen beni sevmiyorsun. Doldurman gereken günü doldurdun. Dön artık. Benim için bu fedakârlığı yap” demişti Nesrin. Bir yanda Nesrin, bir yanda temizlenmesi gereken bir dolu kötü adam… Bir cenderede sıkıştığını hissetmiş, evden çıkıp ağır adımlarla bölüğe dönmüştü.

Recep’i buldurttu. “Yusuf Gebzeli gibi söyleyeceksin ama” diyerek “Uyan ey gözlerim”i söyletti. Yarım saat içerisinde kendilerini yine “niye çattın kaşlarını / bilmiyom yar suçlarımı” söylerken buldular.

Operasyon haberi de tam o sıra geldi işte.

İzin mizin vız geldi yine. Kuşanıp çıktılar.

Çalıktepe’den Kızılcayer’e inerken koptu kıyamet. Her zamanki gibi Recep’le yan yana mermi yaktılar.

Biraz tuhaf bir çatışmaydı bu. İki taraf da gayet korunaklı siperlenmişti. Tarafların birbirlerini söktürüp atmaları pek mümkün gibi durmuyordu. “En iyisi hava desteği istemek komutanım” dedi Recep. “Hava desteği gelene kadar kaçar bu itler” dedi, “başka bir çare düşünmek lazım gelir.”

İkisi de biliyorlardı ki, bunun çaresi risk alıp soldaki boşluğa sızmaktı. Ama sızmak, hele bu kadar iyi siperlenmişlerken çok risk anlamına geliyordu. Recep, arada bir az mermi yakarak dinledi anlattıklarını. “Yine” dedi gülümseyerek, “ana kuzularına kıyamıyorsun öyle mi komutanım? İş yine ikimize kaldı.”

Planı yaptılar. Ağır ateşle birlikte görünmeden geriden sola depar atacaklar, sürünerek tepeyi tırmanacaklar, tam sessizlikte izlileri salacaklardı. İki ateş arasında kalan itlerin leşleri üzüm gibi dökülecekti böylece. “Eh be komutan, her zaman yaptığımız iş. Hadi” dedi Recep.

Yarım saat sonra istediklerini yapmışlar, tepeyi sürünüp pozisyonlarını almışlardı. Beklediler. Uygun aralıkta saldılar izlileri.

Her şey üç dakika içerisinde olup bitti. İtler kabak gibi açıkta kalınca ikisi birden 8 leş aldılar. Sefer güzel olunca zafer müyesser olmuştu.

Üst araması yapmak için mevziye indiklerinde Recep’in ayağına takılan tuzak telini fark etti. Bir anda atıldı. Biraz ters bir hamleyle Recep’i kenara itti ama kendisi yere düşerken bombayla yüz yüze kaldı.

Ölmedi. “Biraz nem almış bomba, ondan” dedi çok bilenler. “Vade dolmamış işte kara kuzum” dedi anası. “Unutursun” dedi doktorlar.

Unutmadı. Aynada, kendisine hiç benzemeyen o adamın yüzüne ilk baktığı anda bunun unutulmayacağını anladı.

Recep’in son ziyaretinde “biz savaşımızı yüzümüzde taşıyoruz işte be” dedi gülümseyerek. Dün, yani o ziyaretten üç gün sonra da şehadet haberini aldı arkadaşının. “Uyan ey gözlerim”i söyletecek kimsesi kalmamıştı. Nesrin de gitmişti zaten.

“Bunca yalnızlık bir adama çok değil mi Allah’ım” deyiverdi boşluğa. Ardından tövbe istiğfar edip ikindiye durdu. Secdeden kalkmadı. Doktorlar “kalp” dediler.

Bense, “kalbi olduğu için ölmüştür” dedim, “kalbi olanın öldüğü bir dünya burası.”

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: İsmail Kılıçarslan
18-02-18
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 1
Fahri
Tebrik
Tarih : 19-02-18

İsmail Kılıçarslanı duyardım ama kaleminin bu kadar güçlü olduğunu bilmezdim. maşallah ümitlendim olacak bu iş....

 
KALBİ OLDUĞU İÇİN...
Online Kişi: 23
Bu Gün: 128 || Bu Ay: 6.640 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.203 || Toplam Tıklanma: 52.124.297