ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 1608
Yazar: Soner Duman
İBÂDETLER ALANINA İLİŞKİN ÖNEMLİ BİR USUL KURALI

İBADETLER ALANINA İLİŞKİN ÖNEMLİ BİR USUL KURALIBu yazımda, sabahleyin mekteb-i furu grubunda üç aylara dair yazdığım yazının uzantısı mâhiyetinde son derece önemli bir usul kuralından söz edeceğim. Bunun öncesinde bir tespite ve sonrasında da kuralın uygulamasına yer vereceğim.

A. TESPİT

Fıkıh ilminin konusu, dinen mükellef olan kimselerin yapıp ettiği eylemlerin ve amellerin şer'î hükmünün belirlenmesidir.

Fıkıh ve usul âlimlerimiz, mükelleflerin amellerinin iki boyutu olduğu konusunda ittifak ederler:

a) İbâdât: Bu alan, mükelleflerin Allah'a kulluklarını göstermek üzere yaptıkları ameller alanıdır.

b) Muâmelât: İbadetler dışında kalan ve çoğunluğunu insanların birbiriyle ilişkilerinin oluşturduğu ama sadece bununla kalmayıp insanların hayvanlara ve diğer eşyaya karşı hak ve yükümlülüklerini de kapsayan hükümlerden oluşan alan. Dinde yer alan cezalar da daha üst bir bakışla muâmelât alanına dahildir.  

(Amellerin bu şekilde ikili taksiminin gerekçeleri ve delillerine ilişkin en geniş malûmat, Şâtıbî'nin el-Muvâfakat adlı eserinde yer almaktadır.)

B. KURAL

Âlimlerimizin neredeyse tamamına yakını ibadetler alanıyla ilgili şu kuralı benimsemişlerdir:

Dinin ibadetlerle ilgili getirmiş olduğu hükümlerde esas olan taabbudîlik / tevkîfîlik / haramlıktır.

Taabbudîlik demek insan aklının, bu hükümlerin hangi vasıflara bağlandığını, kullar için hangi maslahatları temin edip hangi mefsedetleri giderdiğini bütün boyutlarıyla kavrayamamasıdır.

Tevkîfîlik bu ibadetlerin vahiyle [Kur'an ve Sünnet] belirlenmesidir.

Haramlık ise insanların müdahalesine kapalı oluşudur.

Bu ibadetlerin taabbudîliğine bazı sorularla örnek verelim:

Öğle namazının farzı niçin dört rekât, akşam namazının farzı niçin üç rekâttır?

Tavafı niçin yedi kere yapıyoruz?

Kırk koyunda bir koyun zekât verirken niçin seksen koyunda iki koyun vermiyoruz?

Abdestli iken yellenme durumunda niçin yellendiğmiz yeri yıkamıyoruz da yeniden elimizi, yüzümüzü,ayaklarımızı yıkayarak abdest alıyoruz?

Bu sorulara yüzlercesini eklemek mümkündür. Bu hükümlerin bütün hikmetlerini ancak bunları koyan ve hikmeti sonsuz olan Rabbimiz bilebilir. Bütün bunlar, ibadetlerde genel kuralın taabbudîlik [gerekçesini aklın kavrayamaması] / tevkîfîlik [vahiyle belirlenme] / kulların müdahalesine kapalılık [haramlık] olduğunu göstermektedir.

C. UYGULAMA

İbadetlerin zamanları, vasıfları, şekillerinin hangi gerekçelere dayandırılmış olduğu insanlar tarafından bilinmediği için insanlar kendi akıllarıyla bir şeyi ibadet olarak benimseme, yahut dinde yer alan bir ibadeti, dinde emredilenden farklı şekillerde uygulama hak ve yetkisine sahip değillerdir.

Dinde sabit olan bir ibadete de şer'î bir delil olmadıkça kendi kafamızdan rükün, şart, vakit tayin edemeyiz.

Hangi gün ve gecenin mübârek olduğunu kendimiz belirleyemeyeceğimiz gibi, mübârekliği sabit gün ve gecelerde hangi ibadetleri yapmanın sünnet olduğunu da kendi kafamızdan belirleyemeyiz. Kişi, "dinde şöyledir" demeksizin kendiliğinden bu mübârek gün ve gecelerde dilediği kadar namaz kılabilir, oruç tutabilir, Kur'an okuyabilir, hayır - hasenat yapabilir ve bundan ötürü de sevabını alır.

Bilal-i Habeşî, her abdest aldıktan sonra iki rekât namaz kılardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) onun bu özelliği sebebiyle cennette Bilal'in ayak seslerini kendisinin önünde işittiğini söylemiştir. Bununla birlikte Bilal "dinde her abdest aldıktan sonra iki rekât namaz kılmak gerekir" diye kimseye bunu söylememiş, bu yönde bir ilanda bulunmamıştı. Hz. Peygamber'in bu hadisinden sonra ise abdestten sonra iki rekât namaz kılmak takrîrî bir sünnet oldu.

Konuyu günümüze bağlayalım:

İçine girmek üzere olduğumuz üç aylarda veya başka zamanlarda her müslüman dilediği şekilde nâfile ibadetle (namaz, oruç, Kur'an okuma, zikir, hayır-hasenat yapma vb.) meşgul olabilir, bundan ötürü sevap alır, ancak yaptığı şeyin sünnet olduğunu iddia eder veya dinde böyle olduğunu iddia ederse buna ilişkin delil istenir. Vallahu a'lem.

(Soner Duman /30.Cemâziyelâhir.1439/Pazar)

Yazar: Soner Duman
19-03-18
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İBÂDETLER ALANINA İLİŞKİN ÖNEMLİ BİR USUL KURALI
Online Kişi: 19
Bu Gün: 399 || Bu Ay: 9.003 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.457 || Toplam Tıklanma: 51.934.048