ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 1109
Yazar: Ufuk Coşkun
1928'DE DİLİMİZİ KOPARDILAR!

1928'DE DİLİMİZİ KOPARDILAR!“Dil devrimi adı altında damarlarımız kesildi. Türkçemiz, tatsız, tuzsuz, ruhsuz kelimelerin tasallutu altına sokularak kadim medeniyet ile arasındaki bağ kopartılmaya çalışılmıştır.” (Recep Tayyip Erdoğan-2018)

Cumhurbaşkanımızın bu ifadeleri bir dönem dil devrimi adı altında yapılan insanlık tarihinin en büyük kültür kıyımını özetler niteliktedir.

Bakınız şu kelimeler CHP’nin 1935 tarihli programından…” Törütgen yetkiler, yoğaltmanlar, ertik okulları, taplamak, irde kaynağı, çıkat tecimi için kipleştirmek…” Anlaşılması için bir de yanına 170 kelimelik bir sözlük yayınladılar. Tarihte görülmüş bir şey değildir bu!

1923 Şubat’ında İzmir İktisat Kongresi’inde Latin harflerinin kabulü için önerge verildiğinde herkes şaşkındı. Kimin aklına gelir ki?

Vasıf Çınar’ın öğretmenler arasında yaptırdığı bir ankete göre öğretmenlerin yüzde 96’sı Latin alfabesine karşıdır. İsmet İnönü’nün bile bir müddet direndiği söylenir. Toplumdan da böyle bir talep yok. O halde neden alelacele bir dil devrimine gerek duyuldu? Üstelik dünyada başka bir örneğine rastlanılmamışken!

Buna rağmen 9/10 Ağustos 1928 yılında ilk heykelin dikildiği Sarayburnu’nda “Bu milletin asırlardan beri hallolunamayan bu ihtiyacının birkaç sene içinde tamamen temin edileceği” garantisiyle dil devrimine start verildi.

Neticede 1353 sayılı 11 maddelik kanun kabul edildi. Buna göre iki ay içerisinde yeni alfabeye geçilecekti. 1 Ocak 1929’dan itibaren tüm kitaplar ve gazeteler yeni alfabeyle basılacaktır. 5’inci maddeye göre eski yazıyla kitap basılması suç haline getirilmişti. 9’inci madde ise tüm mekteplerin Türkçe tedrisatında Türk harfleri kullanılır” diyordu.

1000 yıllık kültür birikimini okuma ve yorumlama imkânının bir yasayla elimizden alındığı enteresan bir devrimdir bu.

Bahane olarak cehaletin ortadan kaldırılması ve batı kültürüne açılma olarak gösterdiler. Oysa gerçek neden bu değildi. Çünkü 1927-35 arasında okuma yazma öğrenenler toplam nüfusun sadece yüzde 10.3’nü oluşturuyordu. 1935’te ancak yüzde 20’ye çıkabilecektir. Necdet Sakaloğlu’na göre bu bir başarı değil ancak bir avuntu sebebi olabilirdi.

Örneğin 1925 yılında gazetelerin toplam tirajı 40 bin iken bu sayı 1928 yılının sonunda 19 bine düştü. Daha da kötüsü 1932 yılından 1970’lere kadar(bu hala devam ediyor) 6500 yeni sözcük yaratılmıştır. Devellioğlu’na göre 83,400 kelimelik Türk dilinden yaklaşık 60 bin kelime atılmış ve yerine 3100 kadar yeni kelime konulmuştur. Dolayısıyla dil devrimi adı altında Türkçe yazı dili en az yüzde 68 oranında fakirleşmiştir.

Diğer taraftan okul oranları da bir hayli düşmüş ve eğitimin kalitesi neredeyse sıfırlanmıştır. 1895 Abdülhamid Han döneminde 23.518 (ilköğretim) olan okul sayısı dil devriminden sonra 6 bine düşmüştür. 1924-25’ten sonra Mustafa Kemal’in ölümüne kadar geçen 13 yılda açılan toplam okul sayısı 713’tür. Artış %11. Benzer veriler ortaokullar için de geçerlidir.

Abdülhamid Han dönemiyle kıyaslanabilecek düzeye ancak 1950’li yıllardan sonra ulaşılmıştır. Aradaki bu yıllar Türkiye’nin kayıp yıllarıdır. Peki, onca itiraza ve başarısızlığa rağmen neden böyle bir devrime gerek duyuldu?

İsterseniz cevabı Tarık Zafer Tunaya’dan alalım! Der ki; ”Harf devrimini olanaklı kılan ikinci etken her şeye rağmen Osmanlı kitaplarını dolduran hatırı sayılır birikimin büyük ölçüde bir Orta Çağ birikimi olmasıydı. Bu birikimin tarihsel bir değeri şüphesiz vardı ama 20.yüzyıl için geçerliliği hayli sınırlıydı… Atatürk ve arkadaşları yeni harfleri Tarık bin Zeyyad’ın İspanya’yı fethederken gemileri yakması gibi, bir de Osmanlı kitaplarındaki Orta Çağ birikimiyle ilişkileri kopartmak için de istemiş olabilirler.”

Şimdi anladınız mı? Binlerce yıllık Yunan, İbrani, Hint, Japon, Çin, Ermeni vs yazıları hiç değişmediği halde neden bizim dilimizi değiştirmeye/koparmaya çalıştılar? Bu öyle muasır medeniyet saçmalığıyla izah edilebilecek bir mesele midir?

Milletimizi tarihinden kopartmak, tüm kazanımlarından/birikiminden mahrum etmek dahası onları anlaşılmaz kılmak ve hafızasını boşaltmak için yapıldı. Bu kültür katliamının yaralarını sarmak mecburiyetindeyiz. Milli eğitim tarihimize önem vermeli, TDK’da hala devam eden dil katliamına da artık dur demeliyiz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ufuk Coşkun
23-03-18
E mail: milatgazetesi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
1928'DE DİLİMİZİ KOPARDILAR!
Online Kişi: 23
Bu Gün: 186 || Bu Ay: 6.698 || Toplam Ziyaretçi: 2.216.317 || Toplam Tıklanma: 52.125.711