KURT NASIL PİŞİRİLİR? (Veya Kafamıza Beyzbol Sopası Yememek İçin)

ÂYET-İ KERÎME

Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.

Bakara, 120.

HADÎS-İ ŞERİF

Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.

Müslim, Rikak, 99.

SÖZÜN ÖZÜ

Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.

İsmet Özel

Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar

Okunma Sayısı: 1465

Yazar: Nedret Ersanel

KURT NASIL PİŞİRİLİR? (Veya Kafamıza Beyzbol Sopası Yememek İçin)

KURT NASIL PİŞİRİLİR? (Veya Kafamıza Beyzbol Sopası Yememek İçin) Çok taraflı ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin şahitliğindeki bir uluslararası anlaşmayı kaba kuvvete yaslanarak bozmak ne demek?

Yetmezmiş gibi, anlaşmanın diğer ülkelerine, ‘İran’la anlaşmaya devam etmeyeceksiniz, ederseniz siz bilirsiniz’ diye sopa göstermek ne demek?

Robert de Niro’nun meşhur mafya lideri Al Capone’u canlandırdığı “Dokunulmazlar” filminde meşhur bir sahne var; bütün babalar büyük bir yuvarlak masanın etrafında yemek yemektedir. Capone masanın etrafında dolaşarak ‘hoş geldiniz’ konuşması yapmaktadır. Elindeki beyzbol sopasıyla içlerinden birinin kafasını aniden patladır ve bembeyaz masa örtüsü kıpkırmızı olur. Ağızlarında purolarla kahkahalar atan yeraltı dünyasının en güçlü adamları donakalır. Sopa onların başına inmiştir...

Amerika’nın ‘müttefiklerine’ yaptığı bu...

ABD’nin Tahran’a yönelik açıklamalarını/tehditlerini iki cümleye indirebiliriz...

Bir, Trump’ın vekilinin ağzından duyulan, ‘İran’da nihai hedef rejim değişikliği’ cümlesi.. İki, asilin ağzından, ‘İran ya müzakere eder ya bir şeyler olur’ ifadesi.

‘ROGUE STATE’...

Anlaşmanın tarafı Çin ve Rusya bile, ‘bu yapılan uluslararası hukuka aykırı, bundan sonra ABD’ye kimse güvenmez’ türünden naif açıklamalarla top çeviriyorlar. Kimse Washington’un yüzüne karşı, ‘bu haydutluktur” diyemiyor.

“Haydut devlet” kavramı da ABD’ye aittir ve dış politika literatüründe kimler için kullanıldığı bellidir. ‘Rouge State’ artık ABD’dir.

Türkiye’de konuyu uluslararası ilişkiler uzmanları, gazeteciler, akademisyenler, entelektüeller nasıl ele alıyor? TV’lerde, gazetelerde nasıl tartışılıyor?..

Tek cümleye indirilmiş durumda: İran’ın yanında yer alacak mıyız, almayacak mıyız? Cevapları da şu: 1990’larda PKK’ya destek verdi.

Ve kamuoyuna açık öyle satır arası mesajlarla süsleniyor ki bu sinsi korkaklık, mideniz kaldırmaz!

İran PKK’yı kullandı mı, kullandı. İran nükleer anlaşmada Türkiye’nin önünü açtığı ilk çözümü tercih etse bugün bunları yaşar mıydı(k), hayır. Obama’ya yaranmak için, yani en büyük ikinci düşmanının elini sıkmak için komşusunu itti mi, itti!

Peki, şimdi biz ne yapalım? İran’ı dımdızlak bırakalım mı?..

Tekrar müzakere masasına oturmazsa; uluslararası bir anlaşmanın şartlarını yerine getirdiği, sözünü tuttuğu, akit uluslararası kuruluşlar tarafından kontrol edilip, “Tahran temiz” dendiği halde, örneğin NATO ve/veya ABD tarafından cezalandırılmak istense, İncirlik’i hizmetlerine sunalım mı?..

ANKARA, TALİMATLARI VERDİ BİLE...

PKK’yı kullanmayan kaldı mı? En az bir düzine ülkenin terör örgütüyle ilişkisi ispatlanmış durumda. Bir ülke istisnadır: İsrail! ‘Kullanmak’ kibar kalır, ondan; İsrail, ‘Kürt Kartı’nı, PKK ve türevlerinin yaratıcısıdır. Arkasındaki akıl ve peşkeş çeken ülkedir. Dört ülkeyi kırpıp, kendine dost/kukla bir ülkenin varlığını on yıllardır planlayan odur.

Peki, İran’a yönelik son saldırının ardındaki kim? Trump’a bunu yaptıran kim? Seçim kampanyasında nükleer anlaşmaya karşı değildi. ABD’nin yükümlülüklerini yerine getireceğini söylüyordu. 2015 Ağustos ayında, “Anlaşmayıp yırtıp atıyoruz diyemem” demişti. Bir ay sonra Amerika’daki en güçlü İsrail yapılanması/lobisi AİPAC’ın konferansında, “ilk işim İran’la yapılan feci anlaşmanın ortadan kaldırılması” dedi!

Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapmaya çalışan, MOSSAD’ın İran’da ele geçirdiği söylenen kıytırık belgelere yaslanarak nükleer anlaşmayı bozan kim? ABD mi İsrail mi?..

O halde sormayacak mıyız; ekranlarda ve köşelerinde, ‘İran’ı satın, kimse ABD’ye karşı çıkamaz’ mealinde histerik çığlıklar atanlar kim?

‘Eksen kayması’ zehrini kim zerk ettiyse ve bunun üzerine kim ‘reel politik’ kılıf giydirdiyse onlardır.

Ankara bilmiyor mu sanki işin açmazlarını!

‘Reel politik’ tapınakçılarının göremediklerini dosyalayıp, “gereği için” alt makamlara gönderdi bile.

Bir-ikisini sayalım mı?..

SURİYE’DEKİ GENERALLER...

Yeri geldiğinde Rusya bile satar İran’ı. Başbakan Netanyahu 9 Mayıs’ta Moskova’daydı. Tel Aviv’e döndüğü an Suriye sınırında sirenler çalmaya başladı!

Amerikan yaptırımları, AB ülkelerinin ve Çin’in İran’la ilişkilerini keseceği için Rusya’nın işine gelebilir. (Bu arada, tüm yaptırımların aktif olacağı tarih 4 Kasım, ABD seçimleri 6 Kasım’dır!)

İran’ın yeniden müzakere masasına oturması anlaşmanın bozulduğunu sindirmesi demek. Tahran’da sonuçları olur! ABD’nin “rejim değişikliği” farklı tezahür edebilir, bir tür ‘askeri yönetim’ olabilir, başına da kimi Suriye kahramanı generaller gelebilir!

İran’ın kırılması, Batı’yı Suriye’de durduran ‘set’in zayıflamasını getirebilir. Batı, Esad konusunda ilkeli davranan Ankara’nın bu duruşunu istismar için İsrail eliyle onu öldürebilir!

Nasıl? Daha çok var. Reel Politikçiler takip edebiliyor mu?

Seçimler nedeniyle bu krizi Ankara’yı daraltma vesilesi sayanlarla yapılır mı bu işler? Kurt böyle pişiriliyor işte.

Türkiye, hiçbir ülkenin yapamadığına aday oldu. Zora soyundu. “Batı tipi reel politik”in yerine ülkesine, bölgeye ve dünyaya “adalet ve ahlaki politik” öneriyor...

Kötü komşu ile ‘iki cihanda davacı olduklarımızı’ ayırmak gerekiyor. Kimsenin kara kaşını sevdiğimiz için değil. “Beyzbol Sopası’ sevmediğimiz için!

24 Haziran da odur. Bu işlerin içinden hangi ‘Türkiye Başkanı’ çıkabilir?

Seçim o işte.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.