ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 1250
Yazar: Ömer Lekesiz
DÂVÂ ÂDÂBI

DÂVÂ ÂDÂBIDava âdâbından önce davanın genel bir tanımını hatırlatalım:

Dava, La ilahe illallah hükmünü yaymak, La ilahe illallah Muhammedün Resulullah kavlince (ahdince) yaşamak ve insana (varlığın tamamına) Yaratan’dan ötürü değer vermektir.

Bunlara dair niyet, istikamet ve pratikler ise kendi tanımlarında mündemiçtir. Hz. Peygamber’in, râşid halifelerin, sahabenin, tabiinin, imamların, irfan sahiplerinin, ulemanın, fatihlerin ve münevverlerin bu manada ortaya koydukları örnekler dava sahipleri için bağlayıcıdır.

Özü itibariyle tanımladığımız bu bağlayıcılığın, müşahhas esasları ise dava âdâbı başlığı altında toplanılabilecek hususlardan oluşur.

Bu hususlardan birkaçı, Allah korkusu, Allah’a ve Peygamberi’ne itaat, ilim, akıl, adalet, doğru siyaset, merhamet, kin tutmamak, cömertlik, istişare, samimiyet, saygı, gıybetten uzak durmak, sır tutmak, dostluk, vefakârlık, fedakârlık, yardımlaşma...dır.

Seçim sürecinde, daha önceden dava ehli olduklarını söyleyen kimi kalem (fikir) erbabının (kamuoyu oluşturma kabiliyetine ve imkânına sahip olanların) nerede ve nasıl durduklarına, davanın yukarıda arz ettiğim mana ve âdâbından bakmaya çalıştım.

Bu bahiste şunu öncelikle belirtmeliyim ki, AK Parti’nin iktidarı boyunca başta kalemli FETÖ elemanları olmak üzere, sol-Kemalistler, siyasal İslamcılığı dava ehlinin müteradifi olarak kullanmak suretiyle, ilgili sabit hattın (mananın) bozulması yönünde özel bir gayret gösterdiler. Bunu tersinden, muteber bir kategori olarak değerlendiren kimi muhafazakâr kalemler de giderek kendilerini İslamcı olarak göstermekle, bu kategori üzerinden yeni kazanımlar elde etmeye yöneldiler.

Bu meselenin ortaya çıkmaya başladığı günlerde İslamcılığın şartlara ve durumlara göre arzulandığında olunan bir şey olmadığını, bilakis her şeyden önce İslamcı olanın İslamcı olduğunu söylemesine ihtiyaç duymayacağı, ehil kişilerce ısrarla belirtilmişti.

Ancak sayıları bugün de iki elin parmak sayısını geçmeyen ehil insanların o sözleri, gündelik siyasetin rüzgârıyla İslamcı olduğunu söyleyen muhafazakârların çokluğu ve dolayısıyla çıkardıkları kaba gürültünün yoğunluğu nedeniyle gereğince işitilmedi ya da işitilmek istenmedi.

Son seçimlerde zikrettiğim bakışla eriştiğim sonucu, kalemli FETÖ elemanlarının ve sol-Kemalistlerin malum çabalarından sonra gerçekleşen bir arınma, netleşme, aslına uygun bir dönüşme vesilesi olarak niteliyorum.

Örneğimi ilim, kin tutmamak, samimiyet, saygı, gıybetten uzak durmak, dostluk, vefakârlık, fedakârlık... kelimeleri üzerinden verirsem sanırım daha anlaşılır olacaktır:

Dava fikriyatı üzerine zerrece kafa yormadıkları halde, dava ehli olduklarını söyleyen kimileri, bu seçimlerde, bilerek ve isteyerek Recep Tayyip Erdoğan’a muhalefet etmeyi seçtiler.

Dava ehli, Erdoğan’a muhalefet edemez mi? Elbette eder, ancak dava ehlinin muhalefeti, gerekli eleştirileri dava âdâbına uygun olarak yaptıktan sonra kenara çekilmek ve susmak şeklinde gerçekleşir. Bu vefanın, gıybetten uzak durmanın ve fedakârlığın bir gereğidir.

Kastettiğimiz kişiler, bunu böyle yapmadılar. Bilakis gazetecilik mesleğine de sığınarak, Erdoğan’a muhalefet etmek adına, davaya düşmanlıkları âşikâr olan kişileri ona tercih etmekle kalmayıp, Erdoğan’a karşı adayları parlatılmayı, cilalamayı ve seçmene şirin göstermeyi seçtiler.

Dolayısıyla mahiyetleri ayrıca tartışılabilir nedenler üzerinden Erdoğan’a kin tuttukları, geçmişte ona gösterdikleri sevgide samimi olmadıkları, açık ya da kapalı kapılar arkasında gıybet ederek onun hakkında şüphe ve nifak ürettikleri, dostluğa itibar etmedikleri, vefakârlık göstermedikleri ve fedakârlıktan nasiplerinin bulunmadığı apaçık bir şekilde ortaya çıkmış oldu.

Gerçekleşen bu durumu hainlik olarak nitelemek mümkün değildir. Çünkü hainliğin bile malum kişilerin vaki tutumları yanında bir seviyesi vardır. Onlar, asıl kendilerini değersizleştirerek Erdoğan’ı değersizleştirmeye çalıştıklarının farkına varamadılar. Çünkü bidayetinden beri dava ehli (İslamcı) değildiler; siyasal konjonktüre bağlı olarak sahiplendikleri o sıfatlar, düşmanlık, kindarlık, samimiyetsizlik ve vefâsızlık tutumlarıyla, kısaca fikir kalpazanlığına yeltenmeleriyle kendi infazlarının sebebi oldu.

Bu noktada ileri sürdükleri, halife seçmiyoruz, siyasi yönetici seçiyoruz, bunu bir dava meselesi yapmamalıyız; canım siyaset önemli bir şey değil, bir oyundur oynanıp geçilecek şeklindeki mülahazalar ise, başlı başına bir tuzaktı.

Onlar da gayet iyi biliyorlardı ki, mazlumların dünyasında Erdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan; Türkiye; ulusçu-laik Türkiye’den çok daha fazlasıdır ki, asıl bunu görebilmek kişinin dava ehli olup olmadığını belirler.

Hakkı doğruluk olan şeyler, Cenabı Hak tarafından korunur. Bu doğruluktan eğrilik üretmeye çalışanların şaşkınlıklarının artırılması da yine O’nun takdiridir.

Bu nedenle dava âdâbı, onu kirletmek isteyen onca açık ve gizli düşmana rağmen temizdir ve temiz kalmaya devam edecektir inşallah.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
29-06-18
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DÂVÂ ÂDÂBI
Online Kişi: 29
Bu Gün: 11 || Bu Ay: 4.565 || Toplam Ziyaretçi: 2.212.358 || Toplam Tıklanma: 52.073.102