ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1051
Yazar: İbrahim Tenekeci
DOĞRU VE DÜZGÜN OLMAK

DOĞRU VE DÜZGÜN OLMAKİnsan olmak bizim elimizde değil. Çünkü öyle yaratıldık. Fakat insan kalmak bize bağlı. Çalışmamız gereken yer işte burasıdır.

İnsan yorucudur, yorar. Bu yorgunluğu göze alana “gönül ehli” diyoruz. Hal ehli de olabilir. Dostkam da iyi.

Arzular, istekler, beklentiler bitmez. Naz da öyle. Ancak ölünce. Ölüm bizi sakinleştirir. Yatıştırır. Uslu bir insan haline getirir. ‘Artık yeter’ olur.

Hem eğri oturmayalım, hem doğru konuşalım. Doğru ve düzgün anlamına gelir bu…

Dünya arkadaşlığına karşı ahiret kardeşliğini öneriyor ve önemsiyoruz. Etik ile ahlâk arasında farkı düşünelim.

Asıl mesele, canımızı emanet edebileceğimiz arkadaşlar yahut insanlar bulmak değildir. Yahut onlardan biri olmak. Esaslı hüner, hayatımızı teslim edebileceğimiz kardeşler bulmak ve öyle olmaktır.

İnsan yanılır ve yanıltır. Yanıltanlardan değil, yanılanlardan olalım. Yoranlardan değil, yorulanlardan. Üzülelim lâkin üzmeyelim.

Bencilliğin de ötesine geçmiş bazı kimseler vardır. Hep haklı, daima alacaklı. Herkes onlara iyilik yapmak, ilgi göstermek zorundadır. Vazife gibi.

Tek taraflı ilerleyen her şey günün birinde çıkmaza girer. Mutlaka bir yerde tıkanır. Artık akamaz.

Bir ilişkiye profesyonel bakmak, tek kelimeyle söylersek, görmemektir. Dostluğu kullanmak da bu konuya dâhildir.

Belki de bundan dolayı, nice insan, farkında olmadan ciddi bir çevre felaketi yaşıyor. Mesela yirmi - otuz yıldır yazarlık, yayıncılık, editörlük yapıyor ama en eski arkadaşı birkaç yıllık. Acaba neden?

***

Güneşin üstünü örtemeyiz. Fakat ışığın önünü kapatabiliriz. Mahrum kalan kim olur dersiniz? Kendimiz.

Kulağımızı tıkadığımız vakit sesi yok etmiş olmayız. Biz duymayız, o kadar. Bakmasak, görmesek bile manzara oradadır.

Daha dikkate değer bir örnek verelim: Dünya dönerken öyle yüksek ses çıkarır ki, bunu duyma imkânımız, kapasitemiz yoktur. Bazı sesler bizi aşar.

Sesler demeyelim de sözler, eserler, insanlar, haller diyelim. Aynı şey oluyor.

Duyamadığımız, dokunamadığımız, anlayamadığımız şeyler yok hükmünde midir? O yüksek, büyük, derin mânalar?

Hemen yakınlaştıralım ve ‘bir insanı sahiden duymak’ diyelim. Kardeşlik veya kalbî münasebet tam olarak buradan başlıyor.

***

İnsanlardan rica ederiz: Şunu verir misin, alır mısın, yardımcı olur musun? Allah’tan ise isteriz: Yardım et, kötüleri benden uzak tut, ilim ve irfan ver, sevdiklerimi koru.

Bu üslup farkı nereden kaynaklanıyor? Çünkü sahibimiz Allah’tır. Lütuf sahibidir. Cömerttir. Nankörlük etmediğimiz sürece verdiklerini / yaptıklarını karşımıza çıkarmaz.

Dost o kişidir ki, sizin başarınızı kendi başarısızlığı olarak görmez. Nasibinizi kıskanmaz. Vefada, sadakatte sebat eder. Fitneye karşı dirayetli olur. Can sıkıntısını sevdiklerinden uzak tutmaya çalışır, onlara da bulaştırmaz.

Bir yere gitmek için ayakkabılarımı giyerken hep aynı duayı ederim: Rabbim, evim ve emeğim sana emanet.

Sadece evlatlar, kitaplar, eşyalar ve türlü objeler midir bu? Hayır. Yalnız eserler midir? Tekrar hayır. Yılların birikimi olan ve emekle ortaya çıkan kardeşlikler ve onlardan kalan aziz hatıralardır. Yaşamak, biraz da böyle hatıraları biriktirmek değil midir?

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: İbrahim Tenekeci
07-07-18
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DOĞRU VE DÜZGÜN OLMAK
Online Kişi: 15
Bu Gün: 150 || Bu Ay: 8.754 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.146 || Toplam Tıklanma: 51.931.809