ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 1055
Yazar: Osman Çakmak (Prof. Dr.)
Çocuklarınızı üniversitelere gönderip hayatlarını karartmayın!.. -2

Çocuklarınızı üniversitelere gönderip hayatlarını karartmayın!.. -2YÖK sürdürülemez ve akıl dışı ve ülke gerçekleri ile uyuşmayan bir düzen kurdu. Kaynaklarımız heba oluyor, yazık oluyor. Radikal reformlara ihtiyaç var.

Yapılan bir araştırmaya göre çalışanların yüzde 84'ü işinden memnun değil. 11 bin 350 kişi arasında yapılan ankete katılanların yüzde 72'si işini değiştirmeyi düşünürken, sadece yüzde 16'sı işinden memnun [4]

İşini sevmeyenlerin oranının çok yüksek olduğu bu ortamda insanımızın mutluluğundan ve iş verimliliğinden söz edebilir miyiz?

Anket şunu da gösteriyor; üniversitelerden yeni mezun olan adaylar, uzun süren iş aramalarının ardından, istedikleri gibi bir iş bulamıyorlar; sevmedikleri işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar.

İnsanların sevmediği işte kendisini geliştirmesi mümkün olabilir mi? Ülkemizde insanların neden üretken olamadığı gerçeğine bir de buradan bakalım.

Devlet Planlama Teşkilatı diye devasa bir kuruluş var. Bu kuruluş, meslek envanterini ve kontenjanları çıkarmıyor mu? Bu kurum, üniversitelere şunu demesi lazım. “Kendi kafanıza göre bölüm açamazsın, kendi isteğinize göre kontenjan belirleyemezsiniz”

Bağlayıcı hükümleri olacak. Aklı başında yönetime sahip ülkeler hep böyle yapıyor. Bu konuyu ülkelerinin en önemli ve öncelikli bir meselesi haline getiriyorlar.

Bizde neden böyle değil?

Sadece DPT değil, kalkınmadan halka karşı doğrudan sorumlu Bakanlar, şehirlerde Belediye Başkanları ve Valiler bile üniversiteye ve okullara karışamıyorsa orada kurumlar arası etkileşimden söz edebilir misiniz?

Ülkede ne kadar “geri zekâlı” bir yönetim ve YÖK sistemi olduğuna buradan bakabilirsiniz ve ülkenin önceliğinin ne olduğunu buradan görebilirsiniz.

Meslek Yüksek Okulu mezunlarının hak ve kazanımlarına iyileştirecek, bu okulları ilgi odağı haline getirebilecek kanun teklifleri geçmişte meclis gündemine gelmişti. Demek ki ülkede zaman zaman “doğru çözümleri” düşünenler ve gündeme getirenler olmuş!..

Mesela geçmişte gündeme gelmiş çok isabetli bir taslaktan söz edelim [5].

Taslağa göre: Tekniker, yüksek tekniker unvanını alanlar, meslek yüksekokullarının iktisadi bölümlerinden meslek elemanı olarak mezun olanlar ve denk eğitimi görmüş olanlar; diğer meslek gruplarının yetki ve sorumluluklarına sahip bulunacaklar. Kamu ve özel işyerinde ustabaşı, amir, formen, sorumlu şef statüsünde çalışabilmek için, üniversite ve meslek yüksekokulu diplomasını ibra etmek zorunlu olacak. İşverenlere, çalıştırdıkları meslek yüksekokulu mezunlarının yüzde 50’sini geçmemek üzere, sigorta prim muafiyeti tanınacak.

Taslakta ara kalifiye insan gücü yetiştiren bu okullarda okuyan öğrencilerin sigortalı hale gelmesi, Meslek Yüksek Okullarına mevcut merkezi sınavdan farklı olarak ayrı bir sınav (Mesleki Eğitim Sınavı) ile öğrenci kabulü öngörülüyordu.

Meslek yüksekokulu mezunlarının askerlik sürelerinin kısaltılması bile tek başına bu okullara önemli bir itibar ve cazibe getireceği kanaatindeyim. Temennimiz benzer kanun tekliflerinin yasalaşması, hayata geçirilmesidir.

Dört yıllık üniversiteye geçiş imkânı daha yaygın olarak verilmelidir. Bu hakkın verilmesi bile meslek yüksekokullarının cazibesini önemli ölçüde artırmaya vesile olabilir. Öğrenci prestij vesilesi yaparak dört yıllık fakülte bölümlerini tercih etmektedir.

Şimdiye kadar mesleki eğitim problemi çözülememişse, bunun önemli bir nedeni konunun hala toplumdan ve piyasalardan kopuk YÖK ve MEB’in tekelinde kalmış olması ile ilgili. Bu tekeli kıralım. İşverenler, sanayi ve ticaret odaları, meslek ve sivil toplum kuruluşları, bilim adamları ile birlikte problemin çözümün ortağı haline getirelim.

Üniversite önünde yığılmanın önlenmesi, mesleki eğitime yönlendirme için her kesimde ve her eğitim kurumunda hedef olarak üniversitenin gösterilmesi yanlış telakkisinin kaldırılması gerekiyor bir kere. Lise çağındaki hemen her öğrencide bir meslek edinme yerine üniversiteye girme arzusu var. Çaba gerektiren işler yapmayı, hizmet etmeyi bir aşağılanma olarak kabul eden değer yargılarımız var maalesef. Bir beceri sahibi olarak ayakları üzerinde durmayı değil, diploma sahibi olarak işsiz kalmayı tercih edebiliyoruz.

Tabi önemli olan tüketimci toplum kavramından üretici toplum kavramına geçebilmek, yani eğitimi verileni yineleyen, ama kendisi bir şey üretemeyen yapısından kurtarabilmek. Hiç şüpheniz olmasın o zaman meslek okulları daha da revaçta olacak. Üretken bir toplum anlayışına geçersek o zaman şimdiki devlet kapısında iş bulma anlayışı da sona erecektir ve mesleki eğitim önemli bir cazibeye kavuşacaktır.

[1] https://www.yeniakit.com.tr/haber/cocuklarinizi-sitcom-universitelere-gondermeyin-79846.html

[2] http://dergipark.gov.tr/download/article-file/302485

[3] https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yavuz-bahadiroglu/eskiden-milletvekili-olmanin-kriterleri-vardi-24212.htm

[4] http://www.milliyet.com.tr/calisanlarin-yuzde-84-u-isini-pembenar-detay-ask-1839058/

[5] https://www.memurlar.net/haber/100900/meslek-yuksekokulu-mezunlarinin-haklari.html

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Osman Çakmak (Prof. Dr.)
05-08-18
E mail: dirilispostasi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
Çocuklarınızı üniversitelere gönderip hayatlarını karartmayın!.. -2
Online Kişi: 22
Bu Gün: 388 || Bu Ay: 5.778 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.430 || Toplam Tıklanma: 52.111.686