ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1043
Yazar: Ali Osman Aydın
APTALLIK ÇAĞININ AYAK SESLERİ

APTALLIK ÇAĞININ AYAK SESLERİTelevizyonun etkilerinden konuşurken gözden kaçırdığımız bir şey var.

Hem de çok önemli bir ayrıntı bu!

Geleceği ilgilendiren, geleceğimizi şekillendirecek olan bir detay…

Bu detayı bayram tatilinde izleme fırsatı bulduğum televizyonun karşısındayken bir kez daha idrak ettim.

Televizyonun seviyesi gözle görülür ölçüde düşmüş ve düşmeye de devam ediyor.  

Ahlaki seviyeyi kastetmiyorum…

Çünkü televizyon yapımlarının toplum kabulleri ile örtüşen ahlaki kıstasları olmadığını, zaten parayı da bundan kazandıklarını burada defalarca yazdık çizdik.

Düşen şey zeka ile ilgili…

Evet zeka.

Tamam, televizyon hiçbir zaman bir entelektüel mecra olmadı ama bu kez durum farklı…  

Bir kere haber bültenleri öyle bir anlatım modeli kullanıyorlar ki ancak aptal kabul edilen izleyici için bu kadar büyük harflerle bir habercilik yapılabilir.

En sıradan bir konu aynı spot cümlelerle, aynı görüntülerle tekrar tekrar veriliyor.

Yetmiyor, bir de üzerine sokak röportajı yapılıyor.

Yetmiyor, haberde geçen cümlelerin aynını duymak için bir uzmanın görüşüne başvuruluyor.

Halbuki haber tek satır…

Bir örnek…

Mercimekli köftenin kansere iyi geldiğine dair bir haber yapılmış.

Bakıyorsunuz hiçbir kaynak yok.

Yani bunu biri mi uydurdu belli değil.

Mercimekli köfte ile ilgili haber oluyor size 6-7 dakikalık bir özel haber…

Neden?

Uzman görüşüne başvuruyorlar, sokak röportajları yapıyorlar, hatta abartıp ciddi ciddi bir şeften mercimekli köfte tarifi bile alıyorlar.

Halbuki haber tek satıra dayanıyordu.

Bu haber bültenlerinin haber vermeyi bırakıp halkı en aptalca yöntemler kullanarak eğlendirmeye çalışmasından başka bir şey değildir.

Eğlence sözümüzü hafife almayın…

Yukarı da bahsettiğimiz haber, “özel haber”di.

Haber bülteninin sonraki kısmı yani normal haber kuşağıysa tam bir fecaat…

Çin’de meydana gelen kaza, ABD’de ki hamile hemşireler, ziyaretçilerinin gözlüğünü çalan şempanze, yaramaz çocuğun havuza düştüğü o komik video vs…

Adı da, Ana Haber Bülteni…

Bülten’in ardından dizi başlıyor, aynı mantık orada da…

Bütün karakterler kartondan.

Sanki karikatürler…

Olayların gelişini dakikalar öncesinden kestiriyorsunuz…

Neden?

Çünkü dizileri yapanlar sizin düşünmenizi, merak etmenizi istemediklerinden zaten daha evvel yüzlerce kez gördüğünüz, onları izlemektense çamaşır makinesi izlemek isteyeceğiniz klişeler koyuyorlar önünüze. Çünkü siz anlamazsınız!

Zahmet edip, zeka kullanıp, seyirciye saygı duyup adamakıllı çalışarak özgün bir senaryo yazmak zor geliyor senaristlere.

Bininci kez gördüğünüz dar kafalı, boş beyinli ama sempatik varoş kızı ve yine bininci kez gördüğünüz dar kafalı, boş beyinli ama zengin patron ya da patronun oğlu.

Ve bunların etrafına hayatın hiçbir yerinde rastlamayacağınız türde tuhaf ve ahmak tip özensizce tıkıştırılıyor.

Mekan zaten her zamanki gibi, sanki hepimizin hayatında öyleymiş gibi, bir Holding ortamı…

Olayların akışı, hikayenin işlenişi 10 yaş zeka seviyesi için bile hafif kalacak türden.

Televizyona “Aptal Kutusu” adını takanların bile bu kutunun, bu kadar aptalca yapımlar için kullanılacağını düşündüklerini sanmıyorum.

Haber bülteninden dizilerine, laubali yarışmalarından reklamlarına kadar bugünkü televizyon yayıncılığıyla çocukluğumuzun televizyon yayınları arasında yalnızca kalite değil bariz bir zeka farkı da var ve bu fark giderek açılıyor…

80’li yılların TRT Haberleri ile bugünün Ana Haber Bültenlerini sadece yayıncılık açısından değil, özen, zeka, meslek ahlakı, bilgilendirme sorumluluğu ve ciddiyet açısından mukayese edebilir misiniz?

Ya da dizi filmlerini…

Hiç değilse bahsettiğimiz anlamda, zeka yönünden…

Gelelim yazının başında belirtiğimiz gözden kaçan o kısma…

Amerikan ticari televizyonları, 80’li yıllarda, televizyon programlarını on iki yaşındaki bir çocuğun zihinsel seviyesini hedefleyerek tasarlıyorlardı.

Aradan geçen bunca zamanda, popüler kültürün ahmaklaştırıcı bombardımanı toplumları tarumar ettikten sonra seviyenin kaç yaşa düşmüş olabileceğini siz tahmin edin artık…

Peki, insanlar her gün ve günde ortalama 6 saat düşük zeka ürünü yapımları izlerlerse zeka düzeylerine, düşünme yetilerine ne olur?

Durun, bu soruya, şu soruyla birlikte cevap verin…

Peki, sürekli düşük zeka ürünü yapımları izleyen insanlardan birkaç nesil sonra, insanların zeka düzeyi ne hale gelecektir?

Üzerine bir de internet ve sosyal medya bağımlılığını da ekleyin…

Şu halde, birkaç nesil sonra zekaca gerilemiş, düşünme kapasitesi iptal olmuş ve ciddi her konuya direk burun kıvıran insanlardan oluşan özgünlüğünü yitirmiş bir toplumda yaşayacağımızı söylemek kehanet olur mu?

Bu, toplumların ve elbette toplumumuzun ilkelleşmesinden, cahilleşmesinden, aptallaşmasından, duygusuzlaşmasından başka bir sonuç doğurmayacaktır.

Hangi teknolojik aleti kullanırsa kullansın, insan, şimdiki ile mukayese edilemeyecek kadar boş kafalı biri olup çıkacaktır.

Boş kafalılık toplumu, siyaseti, devleti ve uluslararası ilişkileri teslim alacaktır hem de şimdiki ile mukayese edilemeyecek bir biçimde.

Toplumların zekaca en az gelişmiş kesimi kitle iletişim araçlarını tamamen ele geçirecektir.

Bu, mağara dönemine dönüştür.  

Denemek için sürekli televizyon izleyip, internette vakit geçiren biri ile ciddi, gündelik olmayan, kalburüstü konuları konuşmayı deneyin.

Edebiyat, felsefe, sanat ve din ile ilgili…

Karşınızda dar bir muhakeme, gayri ciddilik, malumatfuruşluk, düşük zeka ve bolca klişe yaklaşım göreceğinizden şüpheniz olmasın…

Ciddiyet, zeka, bilgi, düşünce ve ahlak kitle iletişim araçlarını terk edeli çok oldu.

Yakında toplumları da tamamen ve temelli terk edecekler.

Benden söylemesi…

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Osman Aydın
31-08-18
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
APTALLIK ÇAĞININ AYAK SESLERİ
Online Kişi: 13
Bu Gün: 381 || Bu Ay: 7.735 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.364 || Toplam Tıklanma: 52.148.458