ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 1264
Yazar: Ahmet Ar
EĞİTİMDE KÜLTÜRÜN ÖLÜMÜ

EĞİTİMDE KÜLTÜRÜN ÖLÜMÜ

“Meslek liselerinin önü açılmalı, talebeler meslek liselerine özendirilmeli.” diyen eğitimciden geçilmiyor. Pek farkında değiliz ama ülkemizde bütün okullar meslek lisesi (okulu) olmuştur zaten.

Artık âileler, talebeler ve hocalar nazarında eğitimin tek hedefi vardır: Meslek sâhibi olmak-yapmak… Dolayısıyla ilkokul 1’den üniversiteye kadar bütün okullar meslek okulu olmuş çıkmıştır da haberimiz yoktur.

Artık âileler ve talebeler okuldan bilgi, kültür, irfan, ahlâk… vb. gibi yüksek değerler bakımından donanım beklemiyorlar. Tek dert iyi bir lise, iyi bir üniversite kazandıracak teknik beceri… Nihâî hedef ise tartışmasız olarak en fazla para kazandıracak olan meslek… Bunun için de en lâzım olan şey testlerde en yüksek nete ulaşmak. İçinde debelendiğimiz fâsit dâire şudur: Herkesin derdi iyi bir meslek, iyi bir mesleğe sâhip olmanın yolu imtihanlarda muvaffakiyet, imtihanlarda muvaffakiyetin tek şartı da yüksek test tekniği… Eğitim sistemi bu dâire içine hapsolmuştur âdetâ…

Adrese dayalı talebe alan ortaokullar bile müracaat eden talebenin ilkokul notlarına bakıyor. Notlar tatmin edici ise adres mühim değil, aksi hâlde talebeye (âileye) kapıyı göstermenin gayreti içine giriyorlar. Notları iyi talebeyi almak, vasat talebeyi almamak için kırk takla atıyorlar dense yeridir. Okul idârelerini suçlayalım mı? Bir sistem ki tepeden tırnağa başarının tek ölçüsü olarak not ve testlerde yüksek neti görüyor, o zaman okul idârelerini de suçlayamayız. Çünkü herkes muvaffakiyet ister. Okul idârelerinin bu tavrını değiştirmek istiyorsanız başarı anlayışınızı değiştirmek zorundasınız.

Bu vaziyet mektebin varlık sebebini fevkalâde kısırlaştırmıştır. Mektepler artık birer test fabrikası hâline gelmiştir. Test isteyen âile, test canavarı hoca, test manyağı talebe…

Her eğitim yılı başında kırtasiyeler yığın yığın yardımcı örnek kitap getirir. Hepsi test kitabıdır. Tüccarlardan al haberi; onlar bir sistemi en iyi çözen elemanlardır. Bu kadar test kitabı basılması, dağıtılması sistemin mâhiyeti hakkında mühim bilgiler vermektedir.

Kültüre, irfâna, ahlâka ehemmiyet veren hocalar artık “out”tur; istenmeyen, geri kafalıdır. Test canavarı öğretmenler ise “in”, yani günü yakalamış, yeni, faydalı, değerlidir. Çocuklar test çılgını öğretmenlerle kanatlanacak, büyük hedeflerine ulaşacaklardır(!)

Mâzî ile bugünü kıyaslayan birkaç misâl verelim mi?

Necip Fâzıl’ın şiire adım atması meselâ… Necip Fâzıl on iki yaşında. Annesi hastânede yatmaktadır. Yanında yatan hasta, bir şâirdir. Muhtemelen şiirlerinden annesine okumuştur. Annesi Necip Fâzıl’a “Keşke sen de şâir olsaydın!” der. Necip Fâzıl o anda karar verir: “Şâir olacağım.” Böylece Türk edebiyatı Necip Fâzıl gibi bir şiir dehâsı kazanır. Günümüzde bir annenin zekâsı da müsait çocuğuna “Keşke şâir olsaydın.” diyebileceğini hayâl edebilir misiniz? Hem de hastânede yatarken… Asla!! Hedef tektir: Doktor olacaksın!

Büyük hikâye ve roman yazarımız Tarık Buğra’nın evvelâ Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptırdığını, iki yıl okuduktan sonra Hukuk Fakültesi’ne geçtiğini, oradan da Edebiyat Fakültesi’ne atladığını, bu fakülteden de  mezûniyet tezi vermeden ayrıldığını biliyor muydunuz? Yani fakülte diplomasının olmadığını… Peki, ne eksilmiştir Tarık Buğra’dan? Hiç…

Tutunamayanlar romanının yazarı Oğuz Atay’ın da edebiyat okuduğunu zannedebilir birçokları. Oysa mimarlık mühendislik sâhasında doçenttir Oğuz Atay. Teknik bir sâha ile edebiyatın ne kadar geçişken olabileceğine misaldir Oğuz Atay ve eserleri. Bugün için hayâl dahi edilemez.

Hikâyeci Muhtar Tevfikoğlu tıp doktorudur. Şâir Hüsrev Hatemi, tıp profesörüdür. Büyük romancımız Peyami Safa ortaokul mezunudur. Hikâyeci Şevket Bulut, inşaatçıdır. Bu misâller eğitimin test başarısından ibâret sayılmadığı, aynı zamanda bir kültür, irfan, ahlâk… hedefinin de bulunduğu günlerin misalleridir.

1950’li yıllarda talebelerin en çok tercih ettiği fakültelerin edebiyat, felsefe, hukuk olduğunu okumuştum bir yazarın hâtıralarından. Bugün bu branşlar (hukuk bir miktar farklı, çünkü para getiriyor) tercih listesinin en altında yer alıyorlar maalesef.

Bu, eğitimde kültürün ölümüdür!

Bugün âile ve talebelere,

“Türkçe ve edebiyat derslerine Ahmet Hamdi Tanpınar, Prof. Dr. Muharrem Ergin, Alev Alatlı,

Sosyal bilgiler-tarih derslerine Ahmet Şimşirgil, İlber Ortaylı, Kadir Mısıroğlu,

Matematik derslerine Oğuz Atay,

Fen bilgisi, fizik, kimya derslerine Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu,

Felsefe derslerine Nurettin Topçu, Prof. Dr. Teoman Duralı,

Medya derslerine Prof. Dr. Yusuf Kaplan,

Din derslerine Dr. Ebubekir Sifil,

İktisat-sosyoloji derslerine Prof. Dr. Mustafa Özel… vb.

girsin mi?” desek âileler ve talebeler isyân ederlerdi. Çünkü bu insanlar test canavarı değil bilgi, kültür ve irfan adamlarıdır. Test tekniklerinin şeytanlıklarını değil bilgiyi ve bilgiye ulaşmanın yollarını öğretirler; okumayı öğretirler. Bunların vereceği bilgi test imtihanlarında ful çıkartmaya değil hayatı, insanı, geçmişi, geleceği anlamaya yöneliktir. Bütün bunlar günümüz âile ve talebelerinin gözünde fasa fiso şeylerdir. Çünkü hedef bilgili, kültürlü, irfanlı, ahlâklı… insanlar yetiştirme değil en çok parayı ve en yüksek statüyü kazandıracak mesleklerdir. “İkisi bir arada olsun.” diyene de râzıyız ama bu toz duman arasında nerede bulacaksın?

Maalesef, günümüz âile ve talebelerine böylesi kültür ve irfan adamları değil, hayatta tek müspet çentikleri olmayan test çılgını öğretmenler lâzımdır. Bunun kabâhati de sistemi bu şekilde çatanlar ve gidişâta müdâhale edemeyenlerdir.

Tekrar edelim: Eğitimde kültür ve irfan ölmüştür.

Diriltmek için pansuman tedbirler yetmez. Hücrelerine kadar pozitivist-materyalist Batı zihniyeti ile teşekkül ettirilmiş olan mevcûdu tamâmen kaldırıp atıp maârifte köklü bir zihniyet inkılâbı yapmamız şart. Kendi îman, kültür ve irfânımızdan neş’et eden yeni bir maârif sistemi inşâ etmek bir fantaziya değil varlık yokluk meselemizdir. Bunu başaramazsak yok oluruz.

Yazar: Ahmet Ar
08-09-18
E mail: ahmet_ar@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
EĞİTİMDE KÜLTÜRÜN ÖLÜMÜ
Online Kişi: 25
Bu Gün: 171 || Bu Ay: 8.775 || Toplam Ziyaretçi: 2.200.171 || Toplam Tıklanma: 51.931.870