ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1077
Yazar: Ali Osman Aydın
MİLLET RÛHU MCKİNSEY'İ KABULLENEMEDİ

MİLLET RÛHU MCKİNSEY'İ KABULLENEMEDİ“Cehalet” ve “İhanet” Kıskacında

Erdal amca… Bakkalımız… 65 yaşında. 4 oğlu da askerlik yapmış. Siyasete girdiğinden beri Recep Tayyip Erdoğan markasına oy veriyor. Son gelişmelerden, artan fiyatlardan, müşteri memnuniyetsizliğinden rahatsız. “Keşke şu McKinsey denilen Amerikan şirketiyle çalışmasalardı.” diyor.

****

Üst mahalleden Rasim abi. Sanayide oto tamirciliği yapıyor. Yağlı dükkan duvarlarından birinde Recep Tayyip Erdoğan’ın afişi asılı. Üzerinde, “İstanbul emin ellerde.” yazıyor. Afişin üzerindeki tarih, “1994”ü gösteriyor. Rasim usta kafasını sallayarak “Bula bula Amerikan şirketini mi buldular danışmanlık yaptıracak, yerli şirketler yok mu bu işi yapacak?” diyor.

****

Tekin… 25 yaşında. Kasiyerlik yapıyor. Ak Parti iktidarında büyüdü ancak hiçbir zaman Ak Parti’ye oy vermedi. Son zamanlarda Cumhurbaşkanının Amerika’yı hedef alan söylemlerini haklı olarak, yumruklarını sıkılı dinledi. Dolar kurunun yükselişini öfkeyle izledi. Çirkin muhalefete bulaşmadı. Bunları bir memleket meselesi olarak gördü. Tekin, “Amerikan firmasından alınan danışmanlık hizmetini duyduğumdan beri canım sıkkın, bu durumu hazmedemiyorum.” diyor.

****

Sezgin. İkinci çocuğunu bekliyor. Ak Parti ne zaman büyük bir miting planlasa Sezgin hemen akrabalarını organize ediyor. Çünkü, sezgin mitinglere akrabalarını götürmeyi bir görev addediyor. O bunu gönüllü olarak yapıyor. Sezgin, “Bizi ekonomik olarak çökertmek isteyen ülkeden danışmanlık almayı, benim aklım almıyor.” diyor.

****

Unutmadan, bu kişilerin tamamı, Cumhurbaşkanının “Dolarlarınızı bozdurun!” çağrılarına, dolarlarını anında Türk lirasına çevirerek cevap verdiler.  

“Ey Amerika! Ey Avrupa!” nidalarına her zaman, hasbi bir şekilde destek oldular.  

Vergilerini ödediler, askerliklerini yaptılar, oy kullandılar…

Yine unutmadan bu insanların neredeyse tamamı 15 Temmuz’da, hem de henüz “meydanlara çıkın” diye bir açıklama yapılmamışken, sokaklara çıktılar…

***

Fakat bu insanların “ihanet” içinde oldukları söyleniyor…

Hayır, terör örgütleriyle bağlantılı oldukları için değil…

Siyaset kurumu, McKinsey ile yapılan anlaşmayı eleştirenleri “cehalet” veya “ihanet” denklemine hapsettiği için.

Yani siyaset, “Ben şu nedenlerle McKinsey firmasıyla anlaştım.” dedikten sonra birileri hala yorum yapıyorsa onlar ihanet içinde olmuş oluyorlar…

Bu kadar basit…

****

Söyledikleriniz hakikatin ta kendisi olsa da insanların söylediklerinizi dikkate almama, bildiklerini okuma, canları ne istiyorsa onu ifade etme hakları vardır.

Kimse kimsenin istediği gibi düşünmek, inanmak, konuşmak zorunda değildir.

Siyasetin görevi özgür düşüncenin ifade edilerek gelişmesine alan açmak ve söylenen şeylere toleransla yaklaşarak halkın taleplerini anlamaya çalışmaktır.

Özgürce düşünmek ve düşüncenin nasıl isteniyorsa öyle ifade edilmesi siyaset tarafından insanlara bahşedilmiş bir hak değildir. Bilakis, dini referanslarımızın, yüzlerce yıllık modernleşme sürecimizin bir sonucudur ve bedeli ödenmiştir.

Siyasetin aldığı hayati kararları eleştirmek, tartışmak vergisini veren, oy kullanan her yurttaşın en doğal hakkıdır. “Ekonomik gerçekler, uluslararası dengeler” söylemiyle insanların alınan kararları sorgulamadan kabul etmesini beklemek, sorgulayanları “cahil ya da hain” ilan etmek, en küçük eleştiride “beka” ürpertisi duymak, eleştiriyi “algı operasyonu” olarak görmek sağlık belirtisi değildir. Hele de alınan kararlar tarz-ı siyasetinizle, söylemlerinizle aleni bir şekilde çelişiyorsa insanlar bu çelişkiye dikkat çekmek durumundadırlar. Bu demokratik toplumun gereğidir... Ayrıca İbn Haldun’dan bir hatırlatma yapmak gerekirse, iktisadi teşebbüs ancak özgür ortamda meydana gelebilir.

Dolayısıyla ayrıştıran, yok sayan, yaftalayan “cehalet ve ihanet” denklemi ifadesi ağır ve kabul edilemez bir ithamdır. Vatanını seven, vergisini veren, hayatında çöp kovasını bile devirmemiş yukarıda hikayelerine yer verdiğimiz insanlar, sadece düşüncelerini paylaştılar diye neye ihanet etmiş olabilirler acaba?

Siyaset bunun cevabını vermelidir…

CAMİLER BİLİNÇLENME MEKANIDIR

Camiler ve din görevlileri haftasındaymışız.

O halde şu mühim meseleyi açmakta fayda var.

İyiliği tavsiye etmek, kötülüğü engellemek herkesin üzerine farz değil mi?

Ama imamlar işleri dolayısıyla bu konuda daha fazla sorumluluk içindeler.

Peki, iyiliği tavsiye etmek ve kötülüğü engellemek görevleri olan din adamlarımız, neden hiç vaazlarda popüler kültür meselelerine girmiyorlar?

Oysa cami cemaati dediğiniz topluluğun büyük kısmı, yaş ve gelir grubu sosyolojisi düşünüldüğünde tam da televizyon izleyicisidir.

Şu hep eleştirdiğimiz berbat yapımları, yarışmaları, vahşi haber bültenlerini izleyen topluluk yani.

Böyle söylediğimiz için yalnızca cami cemaatini kastediyoruz sanılmasın.

Türkiye’de televizyonun kapsama alanına girmeyen sosyal grup yok.

Peki imamlarımız çok anlaşılabilir nedenlerle çeşitli konularda vaazlar verdikleri halde neden hiçbir hutbede dizilerle ilgili tek kelam etmezler. Survivor gibi yarışmalardan bahsetmezler. Magazin programlarına değinmezler. Bunların zararlarından elbette…

Neden cemaate, televizyon içerikleri konusunda seçici olmalarını; ailelerini şiddet, müstehcenlik ve yozlaşmış içeriklerden korumalarını; zararlı içeriklerle ilgili muhakkak RTÜK’e görüşlerini bildirmelerini söylemezler.

Bu kadar güncel, bu kadar hayatın içinden bir meseleye itiraz diyanetten gelmeyecekse kimden gelecek söyler misiniz?

Televizyondan sokaklara  taşan ve her yanı saran “yozlaşma ve ahlaksızlık” diyanetin gündeminde yoksa, o gündemde ne var merak ediyorum?

Abdesti bozan şeyler mi?

Olaya, “Bunlar bizim meselemiz değil.” diye bakılıyorsa, o halde birkaç sene önce Cumhurbaşkanı evlilik programlarıyla ilgili şikayetini dillendirdiğinde neden tüm camilerde bu konunun konuşulduğunu diyanete sormak gerekir.

Hayır! İnsanı ilgilendiren ne varsa bu dini de ilgilendiriyordur ve din adamı olmak (böyle zikredildiği için bu ifadeyi kullanıyorum) yalnızca belli vakitlerde belli şeyleri yapmaktan ibaret olamaz. Din adamı cemaatinin, toplumunun kültürel meseleleriyle ilgili de tutum sahibi olmak durumundadır.

Hayattan kopuk din olamaz.

Hayatın gerçeklerinden soyutlanmış din adamlığı veya camii olamaz.

Olursa eksik olur.

Marufu tavsiye etmek, münker konusunda uyarıda bulunmak özellikle din adamının ertelenemez vazifesidir.      

Din görevlileri haftasında, vergisini veren bir vatandaş olarak din adamlarından tek isteğim televizyon yayınlarına karşı cemaati tekrar tekrar uyarmaları.

Cuma cemaati, bunun için bulunmaz bir fırsat…

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Osman Aydın
05-10-18
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MİLLET RÛHU MCKİNSEY'İ KABULLENEMEDİ
Online Kişi: 11
Bu Gün: 204 || Bu Ay: 8.018 || Toplam Ziyaretçi: 2.218.948 || Toplam Tıklanma: 52.153.061