ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 846
Yazar: Ali Aydın
ÖĞRENCİ ANDI YA DA HANİ BİLİMSELLİK, HANİ PEDAGOJİ?

ÖĞRENCİ ANDI YA DA HANİ BİLİMSELLİK, HANİ PEDAGOJİ?Dr.Reşid Galip bir sabah uyanır, içi kıpır kıpırdır, önce aile efradına gece yazdığı metni okur. Çok beğenirler. Reşid Galip daha sonra heyecanla Çankaya köşküne çıkar, Atatürk ile bayramlaştıktan sonra bir kâğıda yazdığı bu And’ı Afet İnan’a verir. Atatürk’ün de onayı alındıktan sonra bu And 1933 yılının 10 Mayısından itibaren sabah törenlerinde ilköğretim öğrencilerine okutulmaya başlar…

Öğrenci andının doğuşuna ilişkin anlatılan hikâye bu şekildedir…

Ne var ki hikâyenin eksik parçaları var.

Dr. Reşid Galip’e böyle bir andı ilham eden küresel-siyasal bir vasat var mıdır? 1930’lu yılların ruhu dediğimizde kastettiğimiz tam olarak işte o vasattır.

Mesela Reşid Galip’in içine öğrenci andının doğduğu yıllarda Almanya’da Naziler iktidardadır.

Nazi örgütlenmesinin eğitimde temel hedefi parti ideolojisine uygun olarak çocukların ve gençlerin beyinlerinin yıkanmasıdır. Çocuklar, bu anlayışa göre ailelerinin değil devletin malıdır. Dolayısıyla onlar üzerindeki her türlü tasarruf hakkına da devlet sahiptir. Devlet onlardan resmi ideolojiye ve Führer diye seslendikleri Adolf Hitler’e tam itaat istemektedir. Bunun için eğitim-öğretim bir araçtır. Askerî bir disiplin ile çocukların hücrelerine kadar sinecek olan parti ideolojisinin içselleştirilmesi ise temel amaçtır.

Bu amaç, adanmış öğretmenler, müfredat ve bir dizi eğitim ritüelleri ile gerçekleştirilmeye çalışılır. Reşid Galip’in aklına bir and yazmak fikri geldiğinde Almanya’da öğrenciler şu and ile güne başlıyorlardı:

‘Führer’e adanmış kanımın her damlasıyla; ben tüm enerjimi ve gücümü Adolf Hitlere ve ülkeme adayacağıma yemin ediyorum. Onun için, sahip olduklarımdan hatta hayatımdan bile vazgeçeceğime söz veriyorum ve bunun için Tanrıdan yardım diliyorum.’

İtalya’da da aynı yıllarda durum farksızdı. Duçe diye anılan Faşist lider Mussoli’nin de o yıllarda okullarda okuttuğu bir öğrenci andı vardı:

‘Tanrının adıyla ben liderimin bütün emirlerini yerine getireceğime, gerekirse bu uğurda kanımın son damlasına kadar mücadele edeceğime yemin ederim, yaşasın faşist devrim.’

Öğrenci Andı 1933 yılındaki haliyle de kalmadı. Askeri darbelerin her birinin öğrenci andına dokunuşları oldu.

1972 yılında 12 Mart darbecilerinin kurduğu hükümet, andın sonuna bir paragraf ekletti:

“Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk; açtığın yolda, kurduğun ülküde gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim. Ne mutlu Türküm diyene.”

12 Eylül cuntası ise andı hapishanelerde işkence aracı olarak kullandı.

28 Şubat atmosferinde ise antta yer alan “Ey bugünümüzü sağlayan ulu Atatürk” cümlesi, “Ey Büyük Atatürk” olarak değiştirildi.

Kısacası ant mevcut haliyle Reşid Galip, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat’ın ortak metnidir dersek abartı olmaz! Sivillikten gram pay almış birisinin sadece bu gerekçeyle bile bu metni kabul etmesi gayri kabildir…

Öğrenci andı uygulaması pek çok ülkede var, pek çok ülkede de yok. Andın içeriği ülkenin demokratik çapına göre değişiyor. Olup olmamasını tartışabiliriz. Ne var ki Türkiye’de tartışma,– seviye ile beraber giden bir fiil değil. Andın bu tarihsel arka planına rağmen öğrenci andına çekince koyanlar çeşitli mecralarda hakaretlere maruz bırakılıyorlar. Hatta birisi öğrenci andını eleştirenleri “çağdışı” olmakla itham etmiş.

Güler misin ağlar mısın? En çağdaşınız Hitler o zaman!

Oysa mesele o kadar da karmaşık değil.

Bu andı kimlerin içmesi isteniyor?

El kadar çocukların…

Bu çocukların anneleri babaları var. Onlar istemiyor, bitti! Zorlamayla, dayatmayla olacak iş değil bu!

Bir de şöyle düşünün: Bu çocuklar “Öğretmenim Ayşe benim saçımı çekti!” diyerek öğretmenine koşan sabi subyan. Sizin ideolojik kabullerinizi enjekte edeceğiniz deney tüpleri değil!

Hani bilimsellik?

Nerede pedagoji?

Lafa gelince Finlandiya eğitim mucizesi diye paylaşımlarınızdan geçilmiyor!

Bize gelince dönüp “Andımız” diyorsunuz!

Hadi gidin işinize!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Aydın
27-10-18
E mail: milatgazetesi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ÖĞRENCİ ANDI YA DA HANİ BİLİMSELLİK, HANİ PEDAGOJİ?
Online Kişi: 17
Bu Gün: 511 || Bu Ay: 8.324 || Toplam Ziyaretçi: 2.219.401 || Toplam Tıklanma: 52.154.952