ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 872
Yazar: Necati Kağan Çetin
TÜRKİYE'DE EĞİTİM KÖKLERİMİZDEN KOPUK BİR İNSAN VE KÂİNÂT TASAVVURUNA DAYANIYOR

TÜRKİYE'DE EĞİTİM KÖKLERİMİZDEN KOPUK BİR İNSAN VE KÂİNÂT TASAVVURUNA DAYANIYOREğitim üzerine notlar

Eğitim sistemi, genç kuşaklara 5 şeyi vermiyorsa, toplumun mezarını kazıyor demektir:

1- Ruh
2- İdeal
3- Ahlâk
4- Özgüven
5- Tevazu / Başkasına Saygı / Yusuf Kaplan

***

Bu notları hazırlarken, Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Yusuf Kaplan, Nuran Çakmakçı ve Prof. Dr. Erhan Erkut’un yazılarından çok istifade ettim. Kendilerine teşekkür ediyorum.

Bilgi ve zekânın yanında, değişime ayak uydurabilmek önem kazanıyor. Değişime ayak uydurabilecek yetkinlikler, beceriler daha önemli.

Formel eğitim kadar informel eğitim de önemli. Son tahlilde informel eğitim, skor tablosunu belirler. Günümüzde üniversite diplomasının raf ömrü 5 yıl.

Yaşam boyu öğrenme…

Öğrenen organizasyonlar.

Eğitim internete kayıyor. Ama öğretmenlerin ve eğitim kurumlarının önemi de artıyor. Örnek: Hangi öğretmen sizi yetiştirdi? Hangi kurumdan mezun oldunuz?

Yetenek, zekâ, hafıza, deneyimden daha önemli iki şey: Azim ve çok çalışmak. (Deliberate practice).

Ayrıntının ayartısında boğulmamak. Detaylarla uğraşırken, detaylara saplanıp kalmamak. Bütünü her an hatırlamak.

Bütün, her yerde, her zaman, parçadan önemlidir. Türkiye’de olmayan şey budur.

Önce hayal kurmak, sonra eğitim.

Dünyada yazılım, IT öne çıkıyor. Robotik kodlama eğitimi yaygınlaşıyor.

Düşüncelerini yazıya dökebilme, yazılı ifade edebilme, bir hikâyeye giriş veya sonuç yazabilme önem kazanıyor.

Değişimi algılamak, değişime ayak uydurmak, değişimi öngörmek, değişime yön vermek önem kazanıyor.

Empati, empati gücü, insani değerler, değerler eğitimi önem kazanıyor.

Zekâ, geleceği görmek, tasarlamak demek.

Daha zeki olanlar, uzun vadeyi, 10 yıl sonrasını, 20 yıl sonrasını şimdiden görebiliyor.

Zeki olanlar şimdi ile ilgileniyor. Şu an ne yapabilirim, diyor. Kısa vadeli düşünüyor.

Eğitimde etkileşim, kişisel dokunma şart. Öğretmenlerin önemi artacak.

Zekiler değil, değişime ayak uyduranlar kazanacak.

Sınavlara değil, öğrenciye odaklanmak gerekiyor. Öğrencinin ilgileri, yetenekleri, öğrenme biçimi her şeyden önemlidir.

Mevcut eğitim sistemi öğrenci odaklı değil, müfredat odaklı. Bu kökten değişmeli.

Eğitim sistemi konfeksiyon, fabrikasyon giyim gibi değil, kişiye özel terzilik biçiminde olmalı. Dünyada eğitim bu yöne evriliyor. Örnek: Finlandiya.

Türkiye’de eğitim sistemi, motivasyon oluşturamıyor, dünyada eğitimle ilgili geliştirilen yeni yöntemlere direniyor. Müfredatlar, öğrenme ve öğretme yöntemleri güncellenmiyor. Öğrencilerin gelişimsel özellikleri, yaş grubu, eğilimleri dikkate alınmıyor. Örnek: İlköğretim öğrencilerinde el yazısı ısrarcılığı. Bunun yazmayı yavaşlattığı, öğrenmeyi yavaşlattığı dikkate alınmıyor.

Dünyada “öğrenme”yi öğrenme önem kazanıyor.

Özel ders, en iyi, en hızlı öğrenme ve öğretme yöntemleri arasında yer alıyor. Bu, Osmanlı medreselerinde uygulanıyordu.

Türkiye’de müfredatlar, sınavlar ve yöntemler, eğitimin önündeki en büyük engel. Müfredatlar güncellenmeli, daraltılmalı, azaltılmalı, değiştirilmeli. Sınavlar, test yöntemi ile sınırlı olmamalı. Çoktan seçmeli test yöntemi, toplam eğitimin binde biri dahi değilken, Türkiye’de eğitim, çoktan seçmeli test üzerine kurulu. Resim yeteneği baskın olan öğrenciye çoktan seçmeli testle hiçbir şey veremezsiniz. Ondaki pek çok olumlu şeyi köreltirsiniz.

Çoklu Zekâ Kuramı’na uygun biçimde, öğrencinin yetenekleri dikkate alınarak sınavlar çeşitlendirilmeli. Müfredatlar buna göre kökten değiştirilmeli.

Eğitim, kişiye özel olmadığı sürece, öğrenciyi engeller, yavaşlatır, öğrencinin ufkunu kapatır. Öğretmenin görevi, öğrenciye ipuçlarını vermek, öğrenciye müdahale etmemektir. Örnek: Montessori Eğitimi.

Seküler eğitimden, manevi eğitime yönelmek zorundayız. Manevi eğitim olmazsa, hileci ve şüpheci bir toplum ortaya çıkar.

Eğitim: Kalem, defter, kitap, okul, müfredat, tablet ve bilgisayar demek değildir. Eğitim, bütün bunlarla asla alâkası olmayan başka bir şeydir. Eğitim, hayal gücünün sınırlarını zorlamak, öğrenciyle tıpkı bir sanatkâr gibi, bir heykeltraş gibi ilgilenmek, öğrenciye vizyon kazandırmak, öğrenciye sürat kazandırmak, öğrenciyle uyum, öğrenciyle senkronizasyon ve öğrenciyi merkeze almaktır. Bunu anlamak isteyenler, Mimar Sinan’ı, Yunus Emre’yi, Newton’ı, Edison’ı, Einstein’ı, Heisenberg’i… Onların hayatlarını ve eserlerini incelesinler.

Hayal gücü, eğitimden önemlidir. Azim, çalışkanlık, eğitimden önemlidir.

Okul binaları ruhsuz, kişiliksiz, karaktersiz. Eğitim verdiğiniz mekân, öğrenci ve öğretmen üzerinde motivasyonu artırıcı etki yapmıyorsa, o mekânı yıkın, yenisini yapın. Okul demek, beton demek değildir. Öğrenciyi ve öğretmeni tabiattan, topraktan koparmanın maliyeti çok yüksektir.

Mevcut eğitim sistemi bürokrasi odaklı, bürokrasi merkezli. Müdür ve müdür yardımcısı odaklı. İl ve ilçe milli eğitim müdürü odaklı. Bitip tükenmek bilmeyen seküler törenler, seküler yortular… Seküler ritüeller, kutlamalar, yazışmalar, zümre toplantıları, yönetmelikler… Bütün bunlardan eğitime zaman kalmıyor. Mevcut eğitim, öğrenci odaklı değil. Öğrenci merkezli değil.

Eğitim bürokrasisi! Dünyanın en ileri 3 ülkesi eğitimde neler yapıyor, siz ne yapıyorsunuz? Alo! Ses geliyor mu?

Mevcut eğitim sistemi “Newton Mantığı” üzerine kurulu. Yani ya hep ya hiç. Ya siyah, ya beyaz. Ama geleceğin eğitim sistemi “Saçaklı Mantık” üzerine kurulu olacak. Yani bir insan aynı anda pek çok şeye ilgi duyabilir, farklı yetenekleri olabilir, farklı disiplinler üzerinde çalışabilir. “Saçaklı Mantık” hem öyle, hem böyle anlamına geliyor. Bir kimse aynı anda birkaç farklı alanda uzmanlaşabilir. Uzmanlaşmasa da, farklı alanlarla etkileşim halinde olabilir.

Mevcut eğitim sisteminde öğrencinin soru sorması, sorgulaması, aykırı düşünmesi istenmez. Oysa geleceğin eğitim sisteminde öğrenci ne kadar çok soru sorarsa, sorgularsa, aykırı düşünürse o kadar öne geçecek.

Ben olsam Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere “eleştirel düşünme” dersleri koyardım. Batı’nın aksine Doğu, bu acımasız mektepten geçmemiştir ve bir çok zaafın kaynağı budur. – Aliya İzzetbegoviç – Özgürlüğe Kaçışım / Zindandan Notlar.

Gerçeği, hakikati arama eğilimini güçlendirmeyen eğitim, ne kadar eğitir? Anlamsız ve amaçsız bir eğitim, eğitim midir? İnsanı, Allah’a arama yolculuğuna çıkarmayan eğitime eğitim denir mi? Bu sorular, eğitimin merkezinde olmak zorundadır.

Eğitim, anlamsız ve amaçsız yaşamak için olamaz. Kakara kikiri için eğitim olmaz! Ego, başarı, kariyer, para, faiz, döviz, borsa, magazin, futbol, gurme, gastronomi, politik gevezelik odaklı eğitim olmaz!

Şu “eğitim” kelimesini tedavülden kaldırıp, onu yerine “maarif” desek… Çünkü “maarif” kelimesi, bilgi, terbiye, feraset, hikmet, inanç, sezgi, önsezi, iman, tanımak, anlamak gibi kelimelere kapı aralıyor.

Türkiye’deki eğitim sistemi, başıboş, sahipsiz bir insan ve kâinat tasavvuru üzerine kurulu. Oysa insanı ve kâinatı yaratan ve yaşatan Allah’tır.

Türkiye’de eğitim sisteminin merkezinde seküler düşünce var. Geleceğin dünyasında seküler düşünce değil… Anlam arayışı, Allah inancı merkezde olacak. Türkiye eğitim alanında maalesef gelecekle çatışıyor.

Evrenin sırlarını beş duyu ile açıklamak zordur. Bu sebeple insan, gerçeklere farklı kanallardan ulaşmaya çalışır. Kişiyi gerçeklere götüren birinci yol, deney-gözlem/ampirik yaklaşımdır. Bu yöntem nöropsikiyatrinin ve bilimin ilgi alanına girer. İkinci yol, akıl yürütmedir. Teorik, pozitif bilim ve din biliminin, sosyal bilimler ve psikiyatrinin ilgi alanıdır. Gerçeğe götüren üçüncü yol, önsezi ve sezgilerdir ki bunlar din bilimlerinin dışında bugün nöropsikiyatrinin de ilgi alanı olmuştur. Dördüncü yol inançtır. Gerçeğe giderken diğer üç yolla açıklanamayan noktalar için bu yöntem kullanılır. – Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Öğrenciyi aileden koparan eğitim, eğitim değildir. Eğitimde okulda geçirilen saatler en aza indirilmeli, öğrenci ailesi ile formel eğitim sürecinin sonuna kadar beraber olmalıdır. Tam gün eğitim, saçmalıktır. Finlandiya’da ilköğretim günde 3 saat. Finlandiya, eğitimde dünya lideri. Bilmeyenlere, bilmek istemeyenlere, eğitim bürokrasisine duyurulur.

Batıda “Aile Okulları” var. Bu okullarda eğitim, anne babalar tarafından aile içinde veriliyor. Resmi sınavlar ve belgeler, ilgili bakanlık tarafından düzenleniyor. Merak edenler “Özgür ve Bilge” dergisinin eski sayılarından bu konuyu öğrenebilirler.

İslâmî maarif sistemi, seküler eğitim sistemi gibi ‘çatışma’ya değil, ‘denge’ye dayanır. – Yusuf Kaplan

Determinizm dönemi biterken, “Belirsizlik İlkesi” kabul görmeye başladı. Kimyacı Lavosier’in “Hiçbir şey yoktan var olmaz, var olan hiç bir şey yok olmaz.” ilkesi geçersiz hale geldi. Merak edenler Heisenberg’in Belirsizlik İlkesi’ni incelesinler. Allah isterse, yoktan var eder, var olan bir şeyi yok eder!

Dil olmadan düşünce olmaz! – Yusuf Kaplan

Yaşayan Türkçe, mutlaka Osmanlı Türkçesi’nden kelime transfer etmelidir. Eğitimde dil zevki, en önemli meseledir. (Şu kelimelerdeki estetiği, ahengi Osmanlı Türkçesi’nden başka ne ile verebilirsiniz: Lisan-ı hâl, insan-ı kâmil, akl-ı selim, kalb-i selim, zevk-i selim, hüsn-ü niyet, hüsn-ü nazar, maarif, talim, terbiye…)

Eğitimin merkezinde İngilizce değil, Türkçe olmak zorundadır. Yabancı dil öğrenmek isteyenler, istedikleri alanda uzmanlaşarak öğrenebilirler. Türk Millî Eğitimi, İngilizce merkezli yürütülemez.

Eğitimde “interdisipliner, multidisipliner, disiplinler arası, çok yönlü düşünme, çok boyutlu düşünme” kelime ve kavramları son derece önemli. Öğrenci bir taraftan belli bir alanda uzmanlaşırken, diğer taraftan farklı disiplinlerden haberdar olmalıdır. Bilim ve sanat, inanç ve estetik, düşünce ve iman her zaman etkileşim halindedir. Disiplinler arası etkileşim, alışveriş, geçişkenlik, transfer, difüzyon her zaman mümkündür. Hattâ gereklidir, olmalıdır.

Eğitimde eskiyenler:

Newton mantığı-ya hep ya hiç mantığı-siyah beyaz mantığı, ezbercilik, sınav odaklılık, müfredat odaklılık, bürokrasi odaklılık, çoktan seçmeli test sistemi, fabrikasyon eğitim, ayrıntıya boğan-ayrıntıda boğulan eğitim, pozitivist-materyalist-ateist eğitim, bir anlam kaygısı taşımayan eğitim.

Eğitimde yeni kavramlar, yeni metodlar:

Saçaklı mantık-Fuzzy Logic-hem öyle hem böyle mantığı, interaktif yöntemler, kişiye özel-kişiye özgü eğitim, öğrenci odaklılık, yeteneklere-eğilimlere-ilgilere uygun eğitim, hayal gücünü ön plana alan eğitim, resmin bütününü gösteren-resmin bütününe odaklanan eğitim, sezgilere-inançlara değer veren eğitim, anlam merkezli ağitim (insanın-hayatın-dünyanın-kainatın anlamı)

Tam bu noktada Üstad Bediüzzaman’dan bir alıntı yapmak gerekiyor. Üstadın anlatacaklarıyla, yukarıda anlattıklarımız karıştırılmamalı:

“Bir adam müstaid ve kabil olduğu şeyi terk ve ehil olmayan şeye teşebbüs etmek, şeriat-ı hilkate büyük bir itaatsizliktir. Zira şanı odur ki, istidadı, san’atta intişar ve tedahül; ve san’atın mekayisine ihtiram ve muhabbet; ve nevamisine temessül ve imtisal, elhasıl, fena fi’s-sanat olmaktır. Vazife-i hilkat bu iken, bu yolsuzlukla san’atın suret-i lâyıkasını tağyir eder. Ve nevamisini incitir. Ve asıl müstaid olduğu san’ata olan meyliyle, teşebbüs ettiği gayr-ı tabiî san’atın suretini çirkin eder. Zira, bilkuvve olan meyil ve bilfiil olan san’atın imtizaçsızlığı için bir keşmekeş olur.

Bu sırra binaen, pek çok adam meylü’l-ağalık ve meylü’l-âmiriyet ve meylü’t-tefevvukla mütehakkim geçinmek istediğinden, ilmin şanında olan teşvik ve irşad ve nasihat ve lûtfu terk edip, kendi istibdad ve tefevvukuna vesile-i cebir ve tânif eder. İlme hizmete bedel, ilmi istihdam eder. Buna binaen, vezaif ehil olmayanın ellerine geçti. Bahusus medaris bununla indirasa yüz tuttu. Buna çare-i yegâne, daire-i vahidenin hükmünde olan müderrisleri, darülfünun gibi çok devaire tebdil ve tertip etmektir. Tâ, herkes sevk-i insanîsiyle hakkına gitmekle, hikmet-i ezeliyenin emr-i mânevîsini, meyl-i fıtrîsiyle imtisal edip kaide-i taksimü’l-a’mâle tatbik edilsin.” – Muhakemat – Bediüzzaman Said Nursi

Üstad Bediüzzaman’ın yukarıdaki satırlarından anladıklarımızı özetlemeye çalışalım:

İnsanın, kendi yeteneklerinin dışındaki alanlarda uzmanlaşması, yaratılışa, fıtrata, kabiliyetlere saygısızlıktır. Olması gereken, kendi kabiliyetlerini kendi alanında geliştirmek, o alanın kriterlerine uygun davranmak, kendi alanında ustalaşmaktır. Aksi takdirde, insan kendi potansiyel yetenekleriyle kalkıp, yeteneksiz olduğu alanda uzmanlaşmaya çalışırsa, kaos ortaya çıkar.

Buradan hareketle, pek çok adam, ağalık, amirlik ve üstünlük kompleksiyle başkaları üzerinde baskı kurmak istediğinden, eğitimin-bilimin gereği olan teşvik, irşat, nasihat ve lütfu terkedip, kendi istibdadını uygulamak için, eğitimi vasıta yapar. Eğitime hizmet yerine, eğitimi kendi amacı, despotluğu doğrultusunda kullanır. Buna binaen görevler ehil olmayanların eline geçti. Osmanlı medreseleri çöktü. Bunun çözümü, eğitim kurumlarını yeniden yapılandırmaktır.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Necati Kağan Çetin
16-01-19
E mail: kulturdunyasi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TÜRKİYE'DE EĞİTİM KÖKLERİMİZDEN KOPUK BİR İNSAN VE KÂİNÂT TASAVVURUNA DAYANIYOR
Online Kişi: 16
Bu Gün: 313 || Bu Ay: 5.883 || Toplam Ziyaretçi: 2.195.528 || Toplam Tıklanma: 51.877.165