ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 834
Yazar: D. Mehmet Doğan
TÜRKÇEDE UYDURMACILIK

TÜRKÇEYİ GÜNDEME ALMAKEğitimin Bilişseli

Yolculuk sırasında yanıma bir genç oturdu. ​Sordum, “eğitimci” imiş. Görünüşüne bakılırsa, “pehlivan” demek daha uygun (bizde pehlivanlar ille de ağır sıklet olarak görüldüğü için “atletik” denilebilir). Bakışlarımdan anladı. Meğer “köpek eğiticisi” imiş! Kelimeler bizi yanıltabilir. Açıklayıcı sandığımız bir kelime tamamen zıddı bir anlamda olabilir. Daha fenası, bizim bildiğimiz, kendi aramızda kullandığımız kelimeler sınırlı bir çevre dışında bilinmeyebilir veya yanlış anlaşılabilir.

Kelimelerle mutabakatımızı koparalı çok oldu. Dil devriminin üçüncü ve en öldürücü safhasındayız. 1. Safha 1930’ların başında idi. Kelimeler yasaklandı, yerine kullanılacak uydurma kelimeler küçük bir kılavuz olarak yayınlandı. Gazetelere bu kelimelerin kullanılması yönünde talimat verildi. Gazetecilerin “başüstüne” demekten başka çaresi yoktu.

1.Safha Cumhuriyet öncesi edebiyattan kopuşla sonuçlandı.

2. Safha 1940’larda, Milli Şef İnönü’nün talimatıyla yapılan işlerdir. Semereleri 1950’lerde, bilhassa 1960’dan sonra görülmeye başlandı. Çünkü öğretim sistemi bu yeni kelimler üzerinden yürütüldü. Sonuç, ilk dönem Cumhuriyet edebiyatı gençler için anlaşılması güç bir alan haline geldi. Necip Fazıl’ı, Nazım’ı, Peyami Safa’yı, Tanpınar’ı kolaylıkla anlayamayan bir nesil yetişmeye başladı.

Şimdi dil devriminin. 3. Safhasındayız. Cumhuriyetin ikinci nesil edebiyatçıları da anlaşılmaz hâle geliyor.

Bu bir iddia değil, müşahededir! “Akademik” makalelere bakıyorum, dilde hiç bir ölçü yok. İstediğin kelimeyi istediğin gibi kullanabilirsin. Uydurulanlardan herhangi birini anlamını fazla bilmeden kullanabilirsin, hatta kendin istediğin gibi uydurabilirsin. Buradan bakınca türkçenin hiç bir kuralının olmadığını, belirsiz, tamaman keyifi bir dil olduğunu düşünmemek için bir sebep yok.

“Türkçe değil mi, uydur uydur söyle!” İlk ve ortaöğretimde kullanılan kitaplara bakıyorum, aynı minval üzere.

Türkçede mutabakat olmayınca, bilgide de mutabakat olmaz; fikirde ve işte de birlik olmaz. Zihnî karmaşa devam eder. Bir dil doksan yılda bu kadar büyük değişikliğe maruz bırakılamaz. Tam da Cemil Meriç’in dediği gibi: Dil perişan, mefhumlar kaypak, kelimeler köksüz…

Diline sahip çıkmayan, kurumlarına sahip çıkamaz.

İşin temelinde maarif var! Tabii şimdi “maarif” yok, eğitim var! En başta eğitim kaypak bir kelime! Bana bir yetkili “eğitim”in mânasını net olarak açıklayabilir mi?

Bu kelime “terbiye”ye karşı uyduruldu, 1935’te. Çünkü terbiye (Rab’la aynı kökten) dinle ve ahlâkla ilgili görüldü. Fakat hiçbir zaman eğitim terbiyeyi karşılayan bir kelime olamadı. Şimdi bakanlığın adındaki eğitim “terbiye” anlamına mı kullanılıyor? Peki nedir eğitim? Maarif alanındaki bütün kelimeleri karşılayan muğlak bir kelime!

Yetiştirme-eğitim, terbiye-eğitim, tahsil-eğitim, tedris-tedrisat eğitim, talim eğitim! Maarif zaten eğitim, çünkü bakanlığın adından o çıkarıldı, bu konuldu!

Türkiye öğretim sistemini dilini düzeltmeden düzeltemez!

Bir takım anlam alanı belirsiz, yerleşmemiş kelimelerle nereye varılabilir. Bir “yetkili”nin konuşmasından aktarıyorum:

“İnsanı insan yapan özelliklerden biri de bilişsel gücüdür. Bu gücüyle diğer canlılardan üstün hâle gelerek, onları egemenliği altın alır…”

Okuyucularımızın kaçı bu kelimeden haberdar ve anlamını biliyor?

Biliş, sözlüklerde bilme, iyi kavrama vâkıf olma, vukuf, âgâhlık olarak açıklanıyor. Buradan “bilişsel”in mânası çıkarılabilir mi? “Bilişsel”in TDK sözlüğündeki “bilişle ilgili, zekânın işleyişiyle ilgili” açıklaması sizce yeterince açıklayıcı mı?

Açıklayıcı olmamali ki, tarife “kognitif” kelimesi eklenmiş.

Kognitif, batı dillerinde yüzyıllardır durduğu yerde duruyor. Kimse değiştirmeye, kafasına göre kelime uydurmaya kalkışmıyor. Peki cognitive nedir?

Eski sözlükçülerimiz, felsefecilerimiz bu kelimeyi “idrak”le bağlantılandırmışlar. “İdrakle ilgili, idrak edilebilir” iyi bir açıklama olabilir.

Burada duralım: Mezkur konuşmada “İnsanı insan yapan özelliklerden biri de idrak etme gücüdür” denilmek istenmiş olabilir mi?

“Bilişsel” bir sıfat. Bu kelimenin isim şekli kognisyon. Peki cognition ne olabilir? “İdrak kabiliyeti” olarak açıklanabilir bu kelime. Fakat tam tekabül ettiği kelime nedir? “Marifet”.

Maarifi attık, marifeti yok saydık. Şimdi anlamları belirsiz kelimelerle konuşmaya, yazmaya ve düşünmeye çalışıyoruz. Hatta maarif sistemi kurmaya yürüyoruz!

“Ârif olan anlar” diyeceğiz de, ârif de sizler ömür?

Yazar: D. Mehmet Doğan
28-12-19
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TÜRKÇEDE UYDURMACILIK
Online Kişi: 30
Bu Gün: 452 || Bu Ay: 6.442 || Toplam Ziyaretçi: 2.215.668 || Toplam Tıklanma: 52.120.646